Perşembe, Kasım 10, 2005

DOSTLARA VE MİLLETİM'E ŞİKAYET !...


Hiçbir maddi karşılık beklemeden, aksine kendime külfetler yükleyerek yıllardan beridir sizlerle hem-hal olmanın hazzını yaşarım…
Mehmetçiğim ve güvenlik güçlerimiz; her gün kanları-canları pahasına, devletin bekası için mücadele verirken ben de onlara lojistik destek verebileceğimi hissettirebilmek ve hissetmek, onlara moral desteği olmak amacıyla duyduklarımı, hissettiklerimi paylaşır dururum…
Çoğunluğunun uzaktan kumandalı olduğuna inandığım Yaygın Basındansa tamamen milli, tamamen ulusal Yerel Basın vasıtasıyla sizlerle buluşmaktayız…
Biraz daha fazla kişiyle buluşabilmek düşüncesiyle de yazılarımı, internet vasıtasıyla bir-kaç gruba da göndermekteyim…
Hayatım boyunca, siyasal kimliğimi saklamadım…
Hayatım boyunca; ne dinin, ne Atatürk’ün, ne de hiç kimsenin arkasına saklanmadım…
Bir millet ferdi olarak, devletimin asli unsuru olarak, rahmetli Osman Bölükbaşı’nın tarifiyle; " İmanım padişah ben de O’nun veziri oldum."
Yine Rahmetli Bölükbaşı’nın deyimiyle;" hayatım boyunca hep gönlümün türküsünü söyledim…"
İnandığım doğrularımı; herkese inat, her ortamda söyledim ve söyleyeceğim…Adına ilm-i siyaset denilerek saklanılmaya çalışılan; "Her doğru her ortamda söylenmez!.." şeklindeki riya ve korkuya asla tevessül etmedim…
Sanal ortamda yani internet sayfalarında; Erzurumluluk arkasına saklanarak, dini maske edinerek, bize saldırdıklarını zannedenleri, size şikayet edeceğim bu gün!...
Hayatımda hiç şikayetçi olmadığımı, hep şikayet edilen haşarı bir millet ferdi olduğuma tanıyanlarım şahittir…
Demek ki her şeyin, bir ilki varmış!...
Erzurumluluk arkasına saklanarak, dini maske takınıp, ümmetçilik gibi bir kavramı kendilerine siper ederek, Milliyetçiliğe saldırıp kahpeleri savunanları, size şikayet ediyorum…
Geçtiğimiz arif günü, anne-babasıyla telefonla görüşerek canlı yayında şehit düşen Oğuz Parmakoğlu hakkında yazmaya çalışırken, onlara kahpece kurşun sıkanların süratle itlaf edilmeleri gerektiğini yazmış ve devletimden istemiştim…
Bu kahpelerin, bu hilkat garabelerinin itlaf edilmesi gereğine de devletimizin bekası için iman edenlerdenim…
Bu hilkat garabelerine, bu kahpelere, bu yaratıklara, bu hainlere; İslam adıyla, ümmet adıyla, insan adıyla sahip çıkmaya niyetlenen Erzurum doğumlu kişiler var!...
İtlaf edilmesi gereken yaratıkları Devletim’e, bunları da size havale ediyorum!...
Apo alçağından dolayı Urfa’dan vazgeçilemeyeceği gibi; bu Erzurum doğumlular yüzünden de Erzurum sevdamızdan bir şey –elbette- eksilmez…
Ama bu zihniyet özürlüleri, bu tarif kabızlarını da size şikayetten başka bir yol bulamadım…
Türk’ün tarihinde; her dönem destanlar yazan, her dönem mütefekkir yetiştiren Erzurum’dan çıkan bu kurbağa larvalarını, size şikayetten başka yol bulamadım!...
Öfkemi kontrol etmesem; bu kurbağa larvalarını gıyaplarında sitayişle yadedenleri de size şikayet etmek isterim!...
Balık larvası yani yavrusu ile kurbağa yavrusu; ilk günlerde birbirinden nerdeyse ayırt edilemez…
Büyüdükçe kurbağalaşan larvalar;oluştukları, geliştikleri sudan zıplayarak kaçarlar…
Bu geliştiği suyu inkar ederek kaçan kurbağaların hakkından da o yörenin haşarı çocukları gelirler…
Yakaladıkları kurbağaları; çöp takarak şişirir ve patlatırlar…
Aynı Erzurum suyunun mensupları olarak bu kurbağalarınızı size şikayet ediyorum…
Bunları şişirerek patlatmak isteyen çocuklarınıza; bir müddet müsamaha gösterin diye de rica ediyorum
!...
İlerde bu kurbağaların; leyleklere, kargalara, yılanlara yem olacaklarını bilmeme ve bunları ciddiye almamam gerektiğini bilmeme rağmen rahatsız oldum…
Bu yüzden de; bu kurbağaları rahatsız eden yazıma konu olan Oğuz Parmakoğlu adındaki kahraman şehidimizin destanını da ilk olarak sizlere sunuyorum…

OĞUZ’UN DESTANI...

Elimi kınaladın yola vururken beni
Vuruldum her yanımdan kanım akıyor Anne
Son anımda kınalı elim aradı seni
Vuruldum her yanımdan kanım akıyor Anne
Kahpece vuruluşum canım yakıyor Anne…

Ya şehit ya da gazi anası et demiştin
Anaca duaların semalara sermiştin
Zaten doğarken beni Hakk’a kurban vermiştin
Vuruldum her yanımdan canım akıyor Anne
Arkadaşım yanımda bana bakıyor Anne…

Albayrağın rengine katkı edip kanımı
Esen şer fırtınaya siper edip canımı
Vahdette durdurarak bir edip lisanımı
Vuruldum her yanımdan anım akıyor Anne
Gözlerimde şehadet şavkı çakıyor Anne…

Babamı arayarak haber verim demiştim
Şüheda kervanında hazır yerim demiştim
Sanki vatanım için akan terim demiştim…
Vuruldum her yanımdan kanım akıyor Anne
Peygamber’in Aguşu bana bakıyor Anne…

TEVEKKELTÜ TAALALLAH…
Selam, sevgi, dua…
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: