Çarşamba, Mart 03, 2010

DAMLADAN DERYA...

Eşref-i mahlûkat, mahlûkatın yâni yaratılmışların en şereflisi insan... Şerefi aklı... Olayları sorgulama, meseleleri yargılama, muhâkeme gücünden dolayı eşref-i mahlûkat...
Başına belâ da aklı insanın!
İnsânı şeytanlaştıran da aklı! Aklından dolayı olaylardan, aklından dolayı hem hayatta, hem de ahrette iyi kötü her şeyden sorumlu...
Canlı cansız bütün mahlûkata benzeyen de, benzeten de insan! Ot gibi adam, gül yüzlü, yılan gibi, kurt gibi, çakal gibi, aslan gibi adam! Bukalemun, maymun, it, eşşek, hayvan adam! Melek gibi, şeytan gibi, su gibi adam, adam gibi adam denen de diyen de insan! Daha nice-nice sıfatlar yakıştırır insana insan.
Taş gibi, kaya gibi, dağ gibi, deryâ gibi, su gibi... Su gibi, deryâ gibi, ummân adamda duralım biraz! Su gibi...
Su; yüz milyonlarca müslümanın günde beş kere, abdest alarak pâklandığı su...
Su; inanan-inanmayan milyarlarca insanın, yıkandığı temizlendiği, kirlerini temzilediği su...
Su; bütün canlıların canı; insanlığın, hayvanların, bitkilerin yaşamak için hava gibi olmazsa olmazı...
Su; bitkilerin hayat kaynağı dolayısıyla otoburların besin kaynağı, dolayısıyla etoburların gıdalarının hayat kaynağı! Damarımızdaki kan su, bedenizmizdeki can su...
Hasretin, susamak diye en etkili tarifi... "Kana kana içmek" diye vuslatın en doyurucu anlatımı... Su...
Pınarlarda, derelerde, nehirlerde, göllerde, denizlerde, okyanuslarda güneşle buluştuğunda ısınan, buharlaşan, havalanan su. Nem diye meteorolojik bir tanımla bildiğimiz, soluduğumuz ama fark edemediğimiz su. Buharlaşıp hafifledikçe yukarılarda bulutlaşan su. Bulutlaştıktan sonra sıkışan, birleşen, damlalaşan ve yağmurlaşan su... Yağmurken tabiatın kanı, mevsimlerin en güzeli baharın sebebi. Yaz yağmuru, güz yağmuru, kışın lapa lapa karı su...
Canımız su, terimiz su; sevinçte, tasada, acıda gözümüzün yaşı su...
Su gibi adam! Su gibi berrak, su gibi akıcı, su gibi temiz, kükremiş sel gibi enginlere sığmayıp taşan, gürül-gürül çağlayan, yere bakan-durgun akan su gibi...
İnsan olup buhar gibi fark edilmeden, damlalaşıp yağmur gibi, yağdıktan sonra bir mecrada buluşup dereler gibi, sağanaksa mecra'ına sığmayarak taşan nehirler gibi, daha kuvvetlice yağarak seller gibi önüne geleni toplayarak deliler gibi akan, akarken her şeyi silip süpüren yerini değiştiren su!...
Hayat bulup, hayat olup, coşup öfkelenerek selleşip yıkıp vîran eden tûfan su!... Ta ki son durağına, yeni bir devr-i âleme çıkmadan durulacağı, dinginleşeceği denize, deryâya, okyanusa varıncaya kadar durdurulamayan su...
Yağarken nebâtı, sulaşıp insanlığı, gölleşip hayvanatı yıkayan temizleyen; deryâlaştıktan, okyanuşlaştıktan sonra kendini, kendi kendini temizleyen su...
Denizlerin kendi kendini temizlediğini de bilen, fark eden tek canlı, eşref-i mahlûkat insan... Hayvanlara, bitkilere, dağlara-taşlara, suya benzetilerek sıfatlanan; iltifat edilen veya hakâret edilen insanın, isterse suya benzeyerek insanlaşmasını bir dakika gözlerimizi kapatarak düşünsek mi?
Damla olup yağmurlaşsak, yağıp dereleşsek, taşıp selleşsek, selleşip önümüze kattığımız her şeyi de taşıyarak son durağımızda deryâ ile kucaklaşıp okyanuslaşsak ve hem bütün canlıları yıkayıp temizlerken hem de kimseye belli etmeden içimizden kendi kendimizi temizlesek pâklasak...
Olamaz mı? Zor mu?
İstesek te, istemesek te zâten olan bu! İsteyerek yapsak, yapan olsak, doğruyu yaptığımız için de mükâfatımızı beklesek daha çok insanlaşmaz mıyız Ya eyyühennâs, ya eyyühellezîne âmenû?
"VE TEVEKKEL A'LALLAH"
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: