Pazartesi, Mayıs 22, 2006

BEKLEMEDEYİZ....

Herkes bir şeyler söyleyecek, olmadık kafalardan olmadık seneryolar yazılacak demiştik!...
Böyle konuşmayı, yazmayı sevmememe rağmen ben de bir şeyler söylemiştim...
"Türkiye İntihar Etti" demiştim...
Karakter ve donanımlarına sonsuz itimat ettiğim Dostlarımdan bir-ikisi; "Başlığı çok sert ve sivri olmuş!" dediler...
Özellikle sert olsun, özellikle sivri olsun istemiştim oysa!...
Dostlarımdan ziyade, bir yerlerin; etkili-yetkili bazı kurumlarımızın dikkatlerini çekmek istemiştim!...
Canım yanmıştı çünkü!...
Türkiye'nin kalbine kurşun sıkılmıştı!...
Ülkeyi, Cumhuriyeti ve Bağımsızlığımızı korumakla görevli Hukuk Adamlarımız; kafalarınca veya idare edildiği mihraklarca Ülkeyi kurtarmakla görevlendirilmiş, ve yetiştirilmiş bir başka Hukuk Adamımız tarafından öldürülüyordu!...
Varmıydı böylesine insafsız bir çatışma?...
Olabilir miydi böylesine acımasız bir kıyım?...
Her devletin, her rejimin, her sistemin mutlaka kendini koruma refleksi yok mudur?...
Bizim devletimizin kendini koruma refleksine ne oldu?...
Sırayla bütün kırmızı çizgileriyle oynanırken; Muhteşem Türk Atatürk'ün kurduğu sistemin Milli Eğitim Bakanlığı'nın başındaki "Milli" kavramı, onlarca yıldır Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda yerden yere çalınırken, nerdeydi "Devletimin Kendini Koruma Refleksi"?...
Camilerimiz tarikatlerce paylaşılırken, okullarımız tarikatlerce işgal edilirken, devletimizin kurumları tarikatlerce paylaşılırken; birileri "Allah" adıyla, başka birileri "Atatürk" adıyla arz-ı endam ederek Devletle Millet arasına buzdan duvarlar örerken nerdeydi "Devletimin Kendini Koruma Refleksi"?...
Altmışa yakın belki de altmıştan fazla siyasi partimiz var!...
Bu partilerin tamamı da basın ve kamu önünde Atatürkçü geçinirler!... Yine bu partilerin tamamına yakını vatandaşla yüzyüze ve basından uzakken "Allahçı" kesilirler!...
Ve yine bu partilerimizin tamamı laiktirler!...
Cumhuriyetin ilanıyla başlayan bu tarif ve serüven, günümüze kadar devam eder!...
Yani herkes; Atatürkçüdür, herkes laiktir ama her iktidara gelen hükumet tarafından sistemin bir yeri budanır ve "Devletimin Kendini Koruma Refleksi" nedense bu olanlara hep seyirci kalır!...
Devletimim Milli olmayan Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda onlarca yıldır sistem düşmanı gençler üretilmiştir!...
Aynı sıralardan, farklı düşünce ve kafalarla yetiştirilen memleketimin hukukçuları, sonunda birbirini katletmiştir!...
Hala "Devletimin Kendini Koruma Refleksi"ni göremiyoruz!...
Refleksimiz ya felç olmuş ya da felçten de beter bir şekilde uyku hapıyla uyutulmuş!...
Heeeeey yukardakiler!...
Hatta yukardakilerden de yukarıdaki "Devletin kendini koruma Refleksi"ni üstlenmiş güç sahipleri, gerçekten sizler var mısınız?...
Yoksa onlarca yıldır, milleti uyutmakla görevli odaklarca sizlerde mi hayali olarak kafalarımıza yerleştirilmiş sanal varlıklarsınız?...
Bu kadar sessiz kalan, bu kadar kırmızı çizgileriyle oynanmasına izin veren, kurumları arasında bu kadar uyuşmazlık olan bir devletin bekası -ciddi manada- tehlikede değil midir?...
Bu milletin içinden, yeniden bir erkek ses çıkmayacak mıdır?...
İmamı camiye, askeri kışlasına göndererek, "Hakimiyet kayıtsız, şatsız milletindir." diyerek, milletle devlet arasındaki buz duvarı muhabbet sıcağıyla eritecek yürekte bir erkek ses, çıkmayacak mıdır?...
Bu milletin, Türkiye'nin İntiharına seyirci olmaktan ne kadar rahatsız olduğunu anlatabilmek için ne yapmak gerek?...
Devlet erkiyle kamu vicdanı, hangi sistemde bu kadar kopuktur?...
Bu son vahim ve elim olaydan kimin, kimlerin çıkarı vardır?...
Bu soruyu sorarak, araştırarak cevabını bulabilecek ve gereğini yapabilecek bir kurumumuz kalmadı mı yoksa?...
Sistemimizin çatır çatır çökertildiğini, görecek bir kurumumuz kalmadı mı yoksa?...
Allah aşkına birileri, bir şeyler yapsın artık!...
Her kes, her makam, her güç sahibi; kendini ve milleti rahatsız eden meseleleri, millete şikayetten ne zaman vaz geçecek?...
Hala hainle sadık arasındaki farkı fark ederek meselelere müdahil olunmayacak mı?...
Kurumlar arasındaki kopukluğu, kurumlar arasındaki kavgayı sonlandıracak bir yer yok mu Allah aşkına?...
Bu kırgınlıkları, bu dargınlıkları, bu gereksiz çekişmeleri sonlandıracak bir erk kalmadı mı?...
Milletteki karamsarlığı, bedbinliği yok edecek bir ses çıkmayacak mı?...
Yarının çok geç olacağını görecek bir memleketperver çıkmasın mı artık?...
Biz inançla ve inatla beklemeye devam edeceğiz...
Bu devlet, bu sistem, bu cumhuriyet kolay kurulmadı ve kolayca yok edilmesine de izin verileceğini sanmıyoruz!...
İnadına beklemedeyiz...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: