Cuma, Mayıs 05, 2006

YOLLARIMIN SONU !...

YOLLARIN SONU...

Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize.

Gidiyorum: Gönlümde acısı yanıkların...
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
Dün benimle birlikte gelen tanıdıkların
Yalnız bir hâtırası kaldı artık yanımda.

Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Değişilir topu da bir sokak kaltağına.

İster düşün... Kendini ister hayâle kaptır...
Uzar, uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
Bakarsın aldanmışşın, gördüğün bir seraptır
Sevimli bir hayâle açılırken kolların.

Ey doğunun alnımı serinleten rüzgârı!
Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları,
Düştüğü yer uzakta "DİLEK" adlı bir saray.

O sarayda bulunca tanrılaşan erleri
Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
Hepsi sussa da "Kür Şad" uzatarak elini:
"Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun" diyecek.
Hüseyin Nihâl Atsız

Günlerdir, haftalardır,aylardır hatta yıllardır Atsız Beğ'i anlamaya çalışıyorum.
Eğilmek bilmeyen, milli mes'elelerde serdengeçtiliği hiç kimseye bırakmayan ve bu serdengeçtiliği için de Allah'tan gayrı kimseden, hiç bir kuldan taltif beklemeyen bir eğilmez başı anlamak elbettekolay değil!...
Beraber yola çıktığı kimse de yok Atsız beğ'in!...Düşünmüş, taşınmış, kararını vermiş ve gününün şartlarında -hiç bir gazete patronuna minnet etmeden- kendi mütevazi öğretmen maaşıyla bir dergi çıkarmış ve inatla çekicini hep aynı yere, aynı ustalıkla vurmuş...
Öyle bir gün gelmiş ki; devrin "Bizim ülkümüz Türkçülüktür." diyen başbakanına vatan hainlerini haber veren ve devlet ricalini uyaran açık mektupları yüzünden tehlikeli görülmüş; Türk Yurdu'nda "Türkçülük" yaptığı için cezalandırılmak istenmiş!...
Mahkemesin de yer yerinden oynamış Atsız Hoca'nın...Milli duyguları şahlanan üniversiteli gençler, Ankara caddelerine sığmaz olmuşlar... Ve bu kalabalık; hiç bir davet yapılmadan, kimse kimseyi çağırmadan oluşmuş!... Milli duygularla patlamış volkan misali Ankara caddelerini ve adliyeyi dolduran gençliğin azametinden, mahkeme heyeti ne yapacağını şaşırmış!...
Sonra yalnız kaldığı günler, aylar, yıllar da olmuş Atsız Beğ'in...
Bu yalnızlık öylesine incitmişki Atsız beği; "Bir kemiğin ardından saatlerce yol giden/ İtler bile gülecek kimsesizliğimize.." diye küsmeye tenezzül etmeden erkekçe naralar atmış...
Kimseyle yola çıkmadığı için, kimsesiz olarak yola çıktığı için kimseyi terk etmesi söz konusu değil bu fikir devinin... Ama bu devi çok terk eden olmuş!...Öylesine terk edilmiş ki bazan bu Muhteşem Kavga Adamı, "İtler bile gülecek kimsesizliğimize.." diye ince hakaretin de zirvesini yakalamış!...
Atsız Hoca; elbette bizlere göre çok şanslı!...
Çünkü peşinden saatlerce yol gidilecek kemik sayısı az olduğu için o kemiğin peşinden saatlerce yol giden itler de az!...Oysa günümüzde ikbal adıyla gösterilip geri çekilen kemik te çok, bu kemiklerin peşinden saatlerce yol giden itler de!...
Bir insanın ya milliyetçi, ya da hain olabileceğini; bunun asla ortasının,ılımlılığının olamayacağını da Atsız beğ'den öğrendik bizim kuşak...
Onlarca yıl Milliyetçiliğin tek adresi olan, ve bu adresliğini hiç sakınmadan açıklayan bir siyasi adreste olduk...
Neyi başarıp, neyi başaramadığımızı elbette en iyi yine bizim kuşak bilecektir!...Başaramadıklarımız yüzünden elbette utanç doluyuz! Başardıklarımızın da mirasyedi mantığıyla har vurup harman savrulmasını hayret ve incinmeyle izlemiş durmuşuz... Susmanın, sessiz kalmanın hiç yakışmadığı ve bu susmamasıyla millet nazarında itibar kazanmış bir nesli, teşkilatının en başına çıkanlar susturdular nihayet!...
Ve her öfkelenen, her kızan arkadaşımız sessizce saftaki yerini terk ederek çekip gittti... Yıllarca yalvardık; "Ülkücüler arsında göç var!...Ülküdaşlarımızın yolu, timsah derelrinden geçiyor! Allah rızası için müdahil olun!..." diye yıllarca haykırdık...
Ne sesimizi duyan oldu ne de duydukları sesimize itbar eden!...
Bu yüzden biz de sabredemeyerek artık saflık tarifi kalmamış nöbet yerimizi terk ederek, ben de gittim!...
Gitmeme sebep olanlarla bu dünyada da, ahrette de hesaplaşacağımı açıklayarak...
En azından her iki cihanda da hakkımı helal etmeyeceğimi açıklayarak!... Bu açıklamalarımdan sonra, Atsız Beğ'i bir daha yad ederek, onun yıllar önceden haykırdığı erkekçe üslubuyla ben de;
"Bu gün yolanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize
Bir kemiğin peşinden saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize.."
diye haykırarak konuşmaya devam edeceğim!...Taaa ki nefesim kesilinceye kadar!..
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com
http://maslan.blogspot.com

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ağzına sağlık