Cuma, Mayıs 19, 2006

TÜRKİYE'NİN İNTİHARI !...

Nasıl kutlayacaksam kutlayayım, nasıl kutsanacaksa kutsansın; 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız, kutlu olsun önce!...
İki gün önce Cumhuriyetin kalbine kurşun sıkıldı!...
Bu Türkiye Cumhuriyeti'nin intiharıydı!...
Birilerini suçlamak, işin en kolayı!...
Olmadık senaryolar üretmek, iç düşman-dış düşman senaryoları üretmek, çok mümkün!...
Zaten yapılmaya başlandı bile!...
Bu köprünün altından çooook sular akacak.
Ama kimse meselenin asıl suçlusuna, suçlunun millet olduğuna yaklaşmayacak bile. Çünkü onlarca yıl "millet mazurdur" diye yutturup durdular bize...
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün devrini ve onunla çalışan nesli hatırlayalım istedim...
Sadece eğitmenlerden başlasak bile yeter...
Yeni alfabeyle okuma yazma bilenlere "Eğitmenlik" görevi verilir. Bu "Eğitmenler" nereye gönderilirse gönüllü giderler.
Bu "Eğitmenler" dörtbaşı mamur elemanlardır. Gittikleri köyün hem öğretmeni, hem sıhhiyesi, hem baytarı, hem örnek ziraatçisi, hem de herşeyiyle örnek Türkler'dir!...
Yani her "Eğitmen", gönüllü birer Cumhuriyet Misyoneri'dir...
Bu misyonerlerin yetiştirdiği çocuklar da özgüvenli, çalışkan, zeki ve başarıya susamış karakterler olarak büyürler...
Ve bu karakterlerin görev yapmasıyla da 10 yılda zor ve çok büyük işler başarılır...
Çünkü Atatürk kadrosuna güvenmişti, kadrosu da Atatürk'e inanmıştı!...
"Milli Şef"in, Atatürk'ün ölümünden hemen sonra paralardan O'nun resmini kaldırıp kendi resmini koymasıyla başlayan dejenerasyon; yaklaşık 30 yıl Atatürk'ün kadrosunun direnci yüzünden ertelendi...
Atatürk'ün kurduğu, Milli Şef'in kişisel hataları yüzünden parçalanarak içinden Demokrat Parti'yi çıkaran CHP'nin de bu dejenerasyonda epeyce dahli ve katkısı vardır...
1940-1950 arasında çok ciddi bir "Milli Şef" baskısının anlatıldığı ve var olduğu bir Genç Cumhuriyet...
Sonra 1950-1960 arasında çok korkunç kamplaşmaların yaşandığı, milletin nerdeyse net olarak ikiye bölündüğü DP-CHP çekişmesi ve akabinde 27 Mayıs 1960 İhtilali...
Sonrasında DP'nin ve CHP'nin yetiştirdiği fanatik siyasilerin oluşturduğu çok partili, yamalı bohça misalli partiler çekişmeleri...
1940-2006 yılları arasında 66 yıl var...
Yasalarımıza göre her -önce dört sonra- beş yılda seçim yapılır. Yani her seçim sonucu bir hükumet kurulduğuna göre ve bu yasal hesaba göre bizim, 13 bilemediniz 14. Hükumetimizin iş başında olması gerekirken nerdeyse 60. hükumetle idare edil(em)iyoruz!...
Yıllarca Hükumet edenlerin sözde dayanağı Atatürk ve Atatürkçülük; muhalefetin dayanak ve argümanı ise hep Allah ve Dindarlık oldu!...
Her gelen hükumet; bir önceki hükumetin yaptıklarını bozmaktan başka icraata imza atamadı...
Devletin bütün kurumlarıyla, hoyratça oynandı!...
Sonunda; hiç te Atatürk'ün yola çıktığı inanmış ekibe benzemeyen acaip bir "halklar" topluluğu icat edildi... Oysa Atatürk bir "Ulus devlet" kurmaya çalışıyordu!...
Milli Eğitimimizin "Milli"liği nerdeyse tamamen yok edildi!... Bu milliliği yok edilmiş eğitimden,
"Mozaikçiler" çıktı!...
En milliyetçilerin toplandığı adresten ise mozaiğe karşılık güya "Millet" tarifi için "Gül Bahçesi" çıktı!...
Mozaiğin Gül Bahçesinden daha dayanıklı olduğunu, bir türlü anlatamadık, duyuramadık!...
Sonra "Alt-Üst Kimlik" çıktı!...
Bu "Alt-Üst Kimlik"li şahıslar, maalesef "Milli" olmayan Eğitim Bakanlığımız'a bağlı okullardan yetişti!...
Bu "Alt-Üst Kimlik" vehmedenlere karşı aslanca seslenen Türkler vardı oysa!...
Kendini Türk hisseden, "Ne mutlu Türküm diyene." diyen Kürt kardeşlerimizden; "Ne mozaiği, ne gül bahçesi?!... Biz ancak renkli mermerin farklı renkleriyiz." diye kafa tutarak nara atanlar oldu ama duyan olmadı veya duyanlardan bu sesi kaale alan çıkmadı!...
Bu haykıranlar da, bu haykırışlara kulaklarını tıkayanlar da -elbette- "Milli" olmayan Eğitim Bakanlığımız'a bağlı okullarda yetişmişti!...
Her geçen gün mozaikçilerin uğraşmasıyla, gül bahçesicilerin zayıflığı yüzünden "renkli mermerin" farklı reknlerinden, farklı sesler duyulmaya başladı!...
Sonunda Atatürk'ün emaneti Cumhuriyetin siyasilerince dejenere edilmiş, "Milli" olmayan Eğitim Bakanlığı okullarından yetişmiş, -aslında mazur görülmesi gereken- bir Cumhuriyet Çocuğu tarafından, Cumhuriyetin kalbine kurşun sıkılarak Türkiye Cumhuriyeti intihar etti!...
Ölene Allah(c.c.) rahmet etsin. "Milli" olmayan Eğitim Bakanlığımız Okullarında yetiştirilmiş ve beyni,"Allah adıyla kandıran kandırıcılar" tarafından iğfal edilmiş faile de Allah(c.c.) yardım etsin...
Bir İlköğretim Müfettişi Baba'nın oğlu olan bu çok zeki gencimize, sahip çıkamadığımız için; sistem olarak, sistemle dövüşen bütün siyasi partiler olarak, bu siyasi partilere gereğinden fazla ihtiram gösteren Millet olarak ve kendini koruma refleksini nedense apaçık ihmal eden devlet olarak hepimiz SUÇLUYUZ!...
Dikkat ve özeleştiri ile meseleye bakarsak; toplu olarak intihara karar verdiğimizi görürüz!...
Bunu kabul ettiğimiz anda da zararın neresinden dönülürse kardır mantığıyla, inşallah doğruları yapmaya başlayacağız..
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua..
Mustafa ASLAN
http://maslan.blogspot.com
tokkali@gmail.com
tokkali_53@yahoo.com

Hiç yorum yok: