Çarşamba, Haziran 06, 2007

HARİSLERİN DEMOKRASİ HIRSI !...

Bu nasıl bir hırstır Ya rabbi?!...
Bu nasıl bir nefse yenik düşmedir ki hepsi demokrat olduğunu söyleye söyleye demokrasiye katlederler ve demokrasilerin olmazsa olmazı siyasi partileri, seçimlere sokmamak için ellerinden gelen despotluğu uygularlar!...
Demokrat olmadıkları besbelli! Keşke demokrat değilim diyebilme yürekliliğini gösterebilseler. Vallahi milletin de, bizim de zorumuza gitmez.
Şimdinin demokratlarıyla, şimdinin demokrasi fedaisi geçinen demokrasi takıyyecileriyle, 1980 öncesinin anti demokrat diye tarif edilen siyasilerini mukayese ediyorum.
Parti içi demokrasi; il ve ilçe teşkilatlarının tesbit edeceği, delege seçimleriyle hissedilirdi. 1980 öncesinin, bütün partilerinin delegelerinde siyasi bir renk vardı.
Sağcı sağcıydı, solcu solcuydu. Ülkücü ülkücüydü, devrimci devrimciydi...
Şimdi kimin eli, kimin cebinde belli değil!
En sağcı, sol partide; en solcu sağ partide!
Sağcı bilinen partiler solcu, solcu bilinen partiler sağcı ve hepsi merkez! Ne demekse bu merkez? Siyasi literatürde merkez sıfırdır benim bildiğim oysa! Bir parti, merkezin ya sağındadır, ya da solunda. Ama bu sağcı solcuların da, bu solcu sağcıların da kendilerini tanımları "Merkez" !...
12 Eylül 1980 kıyametinin C-5 diye tarihe kara bir leke olarak düşen işkencehanelerinin mucidi ve kurucularından birisi -ki bu C-5'ler ülkücülere işkence etmek için kurgulanmış ve kurulmuştu; ki bu C-5'lerde hala kulaklarda çınlayan ülkücü feryatları var- buu C-5'lerin mucidi ve kurucularından birisi, ülkücülüğün hala ısrarla adresi olarak gösterilen bir partiden millet vekili adayı...
Kimin eli, kimin cebinde vallahi belli değil!
Kim, kime, niye oy versin?
Kim, hangi partiye, hangi adayı için oy versin?
Hangi partinin; baraj korkusu veya barajdan dolayı kendine gelecek haram oylar üzerine hayalleri yok?!...
Bu siyasilerin, vicdani namusları nerede?
Ve bu, demokrasi öyle mi?
İyi ki gününden -yıllar- öncesinden demokrat olmadığımı söylemişim.
Demokrasinin hükmü olan bir ülkede olsam; namusum, şerefim kadar kıymetlim olan oyum, bu kadar mı kıymetsiz ve bu kadar mı çaresiz olurdu?
Memleketimi bölmeye çalışanlarla, devletime kurşun sıkan ve sıktıranlarla, Başkentimin göbeğinde bomba patlatanlar ve onların yakınlarının oylarıyla benim -şerefim, namusum olan- oyum, aynı çaresizlikte, aynı güçsüzlükte mi olurdu?
Millet, çaresizleştiğinde çareyi siyasette aramalı değil mi demokrasilerde? Siyasetin çaresizleştiği, siyasetin siyasilerce çaresizleştirildiği bu isimsiz sistemde, çareyi nerede arayacağız?
Önümüzde seçim var!
"Seçin!" diye dayatılan, parti genel merkezlerinin bütün koridorlarını, duvarlarındaki lekelere kada ezberleyen, parti genel başkanları adındaki despotların, çoraplarının günlük renk ve desenlerini ezberleyen ucubelere mi oy vereceğiz, demokrat olabilmek için?!
Ben; bunlara, bu partilere, bu parti genel başkanlarının adaylarına oy vermeyi, zül addediyorum!...
20'ye yakın partinin seçime katıldığı bir seçimde, 300'e yakın bağımsız aday var!
Bunların bir kısmının, barajı delmek ve üniter yapımıza saldırıyı mecliste yapmak veya dünyanın gözü önünde sansasyon yapmaya hazırlananlar olduklarını biliyoruz. Ve bunların sayılarının 50 civarında olduğunu biliyoruz. Hatta hepsini isim isim biliyoruz.
Ya diğerleri?...
Ya 200'e yakın diğer bağımsız adaylar?
Bunların, parti genel başkanlığı adındaki despotlara kafa tuttuklarını, görmezden mi gelelim demokratik görünebilmek için?
Bu ne hırstır ya Rabbi?!
Millet vekili seçilebilmek hırsıyla, dünyaya gözlerini kulaklarını kapatanlardan mı bize çare çıkacak?
Tamamı, millete çare üretmek için siyasette olduklarını söylerler ama tamamına yakını milletten kopuk!
Birilerinin, çocukları çürük raporu alarak askere gitmez! Askerlik yan gelip yetma yeri değildir bu yüzden! Birilerinin çoluk çocuğu yoktur bu yüzden askerliği de bilmez, asker yolu gözlemeyi de!
Bu sebeptendir ki; adayların belli edileceği, daha doğrusu atanacağı günde Tunceli'de 8 (sekiz) mehmetçiğimizin şehadetinden haberleri bile olmaz!
Veya tv'lerde adaylıklarının anonsunu beklerlerken, heberlerde söylenen bu çarpıcı şehadet haberiyle ilgilenmezler bile!
Başbakan başta olmak kaydıyla, başa güreştiklerini söyleyen; tamamı demokrat, tamamı milliyetçi bu duyarsızlardan; 8 Mehmetçiğimizin şehadetiyle ilgili, millete ve ana-babalara bir teselli mesajı bile çıkmaz!
Bu ne hırstır Ya Rabbi?!
Bu ne aymazlık, bu ne milletten kopukluktur!
Bu harislerin demokrasi hırslarıyla, biz nasıl baş edeceğiz?
Bize bu harislerden kurtulabilmenin yolunu, ancak sen gösterebilirsin, bizlere sağ duyu ve akıl nasibeyle Ya Rabbi...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN