Cumartesi, Haziran 16, 2007

MEHMETÇİĞİM DAĞLARIMIZI CANLI TUTUYOR...

Köroğlu;
"Ferman padişahın dağlar bizimdir." demişti.
Dadaloğlu; "Ölen ölsün kalan sağlar bizimdir." demişti.
Mehmet Akif;
"Ne kadar büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi
Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi." demişti.
Bir başka şairimiz;
"Biz biliriz bizim işlerimizi.
İşimiz kimseden sorulmamıştır.

Kılıçla, mızrakla, topla, tüfekle,
Başımız bir kere eğilmemiştir." diye, naralanmıştı.
Bir başkası;
"Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister
Büyük devlet kurmak için büyük kan ister." diye tarif etmişti.
"Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." diyede en kötü halimizi yine Akif tarif etmişti.
Zaman döndü!
Artık ferman padişahın değil, dağlar da bizim! Çünkü padişah yok...
Artık biz, bizim işlerimizi bilemiyoruz çünkü, ABD'den ve AB'den yani haçlıdan sorulmadık işimiz yok!...
Artık büyük devlete de ihtiyacımız yok herhalde, büyük devlet kurmak için büyük kana da!... Askerlik yangelip yatma yeri, şehit kelle, düşman sayın!
Sadece "Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." inancım kaldı. Bana kızanlar kızsınlar, küsenler küssünler çünkü "inancım" dedim, "inancımız" değil!... Kendimi çok yalnız ve "son ocak" olarak görmeye başladım!...
Televizyonlarda, internet sitelerinde bir haber var ki, kanımı dondurdu. Aklımı başımdan aldı ve sadece; "Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." inancımla başbaşa kaldım!...
Haberi bir internet sitesinden aynen alıyorum:
"ABD'de çarşamba günü, Türkiye'den askeri yetkililerin de katılımıyla muhafazakâr Hudson Enstitüsü'nde yapılan bir toplantıda, Anayasa Mahkemesi'nin emekliye ayrılan başkanı Tülay Tuğcu'ya suikast, PKK'nın Beyoğlu'nda 50 kişiyi öldürmesi, ardından da Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmesini içeren bir senaryonun konuşulduğu iddia ediliyor.
Toplantı Çarşamba günü, Türkiye'den ve Washington'dan Türk askeri yetkililerin katılımıyla yapılıyor.
Türkiye'den, Genelkurmay Başkanlığı bünyesindeki Stratejik Araştırma ve Etüd Merkezi'nin Başkanı ve bazı yetkilileri katılıyor toplantıya. Ayrıca Türkiye'nin Washington'daki Savunma Ataşesi Tuğgeneral Bertan Logarlaroğlu'nun da katıldığını öğrendik."
Buyurun!...
Hadi, vatanın bölünmez bütünlüğü hakkında hamasetler yapalım!...
Buyurun; şehitlerimize sahip çıkmaya niyetlenirken, polisimizce engellettirilelim, engellenelim!...
Buyurun; "Vatan sağ olsun!" diye çocuğuna ağlamayan yeni ana-babalar arayalım bakalım ne kadar kaldı?
Şehit cenazelerine katılmak isteyen vatandaşlarını, camiye sokmayan kaç devlet vardır acaba?
Demokratlığın, demokrasinin arkasına saklanarak; bölücülerin, teröristlerin leşlerine törenlerin yapılmasına, resmi belediye araçlarıyla leşlerinin taşınmasına, cenaze törenleri yapılmasına ve bu törenlerde; "Katil Devlet! Katil TC!" diye bağıranlara ses çıkarmayanların; şehit cenazelerinde iktidarı suçlayanlara soruşturma açılacağını söylemelerine sessiz kalın!...
Türk Milleti olarak; herşeye rağmen, aleyhteki bütün karalamalara rağmen en güvendiğimiz kurumumuzun, bunlara sessiz kalması kadar bizi hiç bir şey incitemez!...
"Darbe yapın!" diye çığırtkanlık yapmıyoruz. Hatta; "Size ne siyasetten? Siz devletimize yönelik dış saldırılara karşı tedbirlerinizi alın. -Allah korusun- ölürseniz şehidimiz, kalırsanız gazilerimiz, kahramanlarımız olun. Siyaseti bize, millete bırakın. Biz deneme yanılma yoluyla mutlaka bir gün doğruyu buluruz." diye seslenenlerdeniz...
Ama ABD'de, yapılan toplantının aslı varsa ve hala ABD'den müttefiklik adına kazık üstüne kazık yiyorsak ve yiyeceksek; şu ABD ile ilişkilerimizi sür'atle masaya yatırttıralım. O alçakça, kalleşçe toplantıda kim varsa, cezasını verdirttirin!
Bu konuda yapabileceğiniz ne varsa yapın Allah aşkına!...
Genel Kurmay Başkanımız'ın şehit cenazesinde duygulanarak ağlaması, belki çok insani bir davranıştır ama; biz Genel Kurmay başkanımız'ın ağlamasına razı değiliz!
Paşamız'dan; Türk analarını ağlatan şerefsizlerin analarını ağlatmasını bekliyoruz, istiyoruz...
Canımızın dayanılmaz derecede yandığını, başka hangi dille ve kime anlatmalıyız?...
Ya bize yol gösterin, yaralarımıza merhem olun, ya da fermansız dağlara mı çıkalım?...
Padişahlı da, padişahsız da bu dağlar bizim.
Ve bizim çocuklarımız; bu dağlar bizim kalsın diye dağlarda can vererek dağları canlı tutuyorlar...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN