Cumartesi, Haziran 30, 2007

KENDİME FİRARDAYIM...

Yine bir hafta sonu.
Neyin sonu veya neyin başı belli değil! Birileri son derken, birileri de yeninin başlangıcına hazırlık diyorlar!
Hangisi doğru? Hangisi yanlış?
İkiside mi doğru? İkiside mi yanlış? Bana ne veya kime ne?!...
Ben, yeni bir güne yeni başlıyorum. Dün eskidi. Bu gün taze, yarın ise hayalim!
Dünü yaşadım, unutmayacağım. Güzellikleriyle, eksiklikleriyle benim dünüm. Bu günü doyasıya yaşamak istiyorum. Ne sığdırabilirsem içine.Yarına da hazırım, vade yetmişse yarınsızlığa da...
Elimi dağarcığıma atıyorum hemen yarınsızlığı aklıma getirince. Dünümde, evvelsi günümde, kısacası geçmişimdeki kazanımlarımı, kayıplarımı kontrol ediyorum acele ile. Kazançlı mıyım? Zararda mıyım? Vallahi bilemiyorum. Çünkü gönül muhasebemi, iman muhasebemi kendim yapamadım hiç! Ne yaptıklarımın çetelesini tuttum, ne de yapacaklarımın listesini hazırlayabildim!
Sert kavgalarım var aklımda...
En sert kavgalarımı da kendimle yaptığımı fark ettim bu gün. Adına ne derseniz deyin. Ama ben, anlatılması zor, hatta mümkün olmayan savaşlar yaşadım kendimle, kendi içimde!...
Biat etmek.
Teşkilat adamı olmak.
Edepli, adaplı olmak.
Toplumdan tecrit edilmemek.
Toplumu tecrit edebilecek kadar ukalalaşmamak.
Dostluk.
Yol arkadaşlığı.
Ülküdaşlık.
Kalabalıkları yalnızlığa mahkum etmek.
Türk dünyası.
İman coğrafyası.
Allah'ın askerliği.
Ölerek kahramanlaşmak, kahramanlaşarak ölmek.
ve "Dirilmek ölümü öldüren bir ölüşle." Kavgalarımın ana başlıkları.
Bunlar, daha sayısı artırılabilecek iç fırtınaların koyulabilmiş adları!...
Hepsini sevdim. Hepsinden korktum!...
Tanıyanlar, bilenler cesurdan sayarlar oysa beni!
Kendinden, düşündüklerinden, düşündüklerini söylemekten veya söyleyememekten; söylediklerinin anlaşılamamasından, anlayanın karşı çıkacağı endişesinden; adamın adamı olmaktan, adamı bilindiğin adamcılık oynayan tarafından dışlanmaktan; kavgadan, savaştan, galibiyetten, mağlubiyetten;
Kazanırken kaybetmekten, kaybederken kazanmaktan; kazandıklarının, kaybettiklerinin muhasebesini düzgün yapamamaktan korktum Dostlar!...
Ne kadar korktuysam; korkumu belli etmemek, korkumu yenmek veya korktuğumu saklamak için, bir o kadar saldırdım!...
İster cesur desinler bana, isterlerse korkak...
Şu kadarını bilirim. Bildiğim için şükrederim. Bu karakteri ben aciz kuluna lutfeden Yaradanım'a hamd ederim. Yenilmedim. Yenildiğimi zannettiğim anlarda çabucak yanıldığımı anladım. Beni yendiğini zanneden kalabalıklar içindeki yalnız korkaklara; hallerini çıplakça hatırlattım.
Çünkü kimseye benzemeye, birine benzeyebilmek için rol yapmaya asla tenezzül etmedim. Beni, ben olarak yaratan Halıkim'in, benden istediği tek şeyin "Kulluk" olduğunu, asla unutmadım hamdolsun.
Günah gemilerinde seferde iken, şeytanımla kavgada idim. Sevap kervanında yolculuğa çıktığımda şeytanım, en samimi arkadaşımdı...
Ne sizi, ne de kendimi sıkmayayım isterseniz.
Şimdi yaptığım gibi hayatım, kalabalıklarda yabancılaştığımda kendime kaçarak geçti.
Yine kendimdeyim Dostlar. Yine kendime firarlardayım.
"Ferman padişahın dağlar bizimdir" ya!...
Ve ben, şükrolsun ki "Ülkücüyüm." ya...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN