Salı, Ağustos 03, 2010

BASINDA ARILAR VE KARASİNEKLER...

Türk Milleti olarak; "Fermân padişahın dağlar bizimdir." diye haksız fermâna kafa tutacağımızı ilân ettiğimiz günden beri; hiç bir kuvvet ne elimize, ne dilimize bağ vuramadı, hiç bir güç, hiç bir ortamda sesimizi kısamadı!
Kimi aptal dedi deli cesâretimize, kimi Azrail'e kafa tutup sonra pişmân olan Deli Dumrul'umuzu bilmediği veya takliti en-tellek-tüellik zannettiği için Don Kişot diyerek tavrımıza gûya bilgisini ispatladı!
Hain, destekçisinden; işbirlikçi, patronundan; taşeron, müteahhidinden; müteahhit, yıkım mühendisinden aldığı direktiflerle ve başkalarının öğrettiği, ezberletip sahneye çıkardığı rontçu talebe görünümlü papağanlar vasıtası ile saldırdılar edâmıza, tavrımıza! Hâlâ devâm ediyorlar saldırmağa, saldırsınlar!
Arkalarını döndükleri güneş sâyesinde gölgelerinin boyu ile kendilerini dev zanneden bu karakter cüceleri; "Mağdur Müslümanım!" diye mütedeyyin müslümana ağlayıp-yalvarıp oyunu aldıktan sonra Haçlı ile işbirliğini, BOP Eş Başkanlığı'nı mahâret sayan ve takdîm eden bu kapı kulları, istediklerini söylemeğe devâm etsinler!
Ne aklımıza, ne vicdânımıza, ne îmânımıza, ne takvâmıza, ne de Allah Korkusu ile besli cesâretimize güçleri yetmez! Bizi korkuturlarsa -hâşâ- Allah(c.c.)'ı korkuttuklarını zannederler bu Kelime-i Şehâdet'ten "Muhammeden resulullah"ı kaldırmaya niyetlenecek kadar diyalogcu Haçlı Müslümanlar!
Daha fazlasının enâniyet olarak algılanmasından korktuğum için işbirlikçinin, bölücü taşeron ve kalfasının, BOP Eş Başkanı ve a'vânesinin, sesi İsrail'den gelen Okyanus ötesi Haçlı'sının, cemaatçi F Tipi emniyetçinin, sorgucunun, telekulakçının, röntgencinin bizi korkutmasının, dilimize pranga vurmasının mümkün olmadığını, olamayacağını belirttikten sonra kendi kendime koyduğum bir yasağımı açıklayıp yiğit kalemlerden, cesûr yüreklerden de bir ricam olacak.
Binbir çiçek dolaşıp polen toplayan, topladıklarını bal eden arı hem dolaşır, hem tohum taşır; binbir pislik dolaşıp pislik toplayan sinek te hem dolaşır, hem de mikrop taşır!
Türk Milleti adına ağız olan, söz olan yüreklerin balarısı olmaktan başka niyetleri, olmaz olamaz, çiçekten başka yere de konmazlar onlar! Dolayısıyla da taşıdıkları, aktardıkları bal olmaya müsait çiçek özleridir.
Diyarbakır'da, yetmezmiş gibi BOP Eş Başkanı ve işbirlikçilerden cesâretle Tunceli'de yellenmeğe devâm eden, "uzuvları yer değişmiş", ağzından yellenen yaratık mâlum!... Bu yaratığın benzerleri de var! Yandaş-yoldaş-candaş basın ve medya da bu karasinekleri ekrandan ekrana taşırlar! Bu yaratıkların etrâfı kokutan ağız yellenmelerini, her eve taşırlar! Görevleri, aldıkları dolar-euroların bedeli bu, yapmak zorundalar! Yapsınlar!
Millî ağızlar, millî kalemler; bu ağızdan yellenmeleri asla dünyâlarına taşımamalılar diye düşünmekteyim. Bu düşüncemle de bu zâviyesiz kuduz it necâsetlerinin ağız yellenmelerini asla sütunuma taşımam. Kendime sansür uygulayarak bu pis necâset kokularıyla kalemimi, sayfamı pisletmem. Fakîri okuma zahmetine katlanan hiç bir gönüldaşım da bu sansürüm sâyesinde pis necâset kokularını, ağızdan yellenen, necâset yiyicilerin pis ağız kokularını, benim satırlarımda göremezler!
Bu yasağı bana, ben uyguluyorum! Onlar nerede, nereleriyle yellenip rüzgâra karşı duruyorlarsa dursunlar! Bize düşen onları pis kokularıyla başbaşa bırakmaktır! Onların ağız yellenmelerini, tenkîd etmek, karşı çıkmak için bile olsa, asla taşımamak gerekir.
Gene biliyorum ki; yandaş-candaş-yoldaş medyanın güya zıt görüşlüleri bir araya getirip konuşturdukları programlarda, bizi çağırmayışlarının nedeni, bizden korkularıdır! Biliyorlar ve biliyorum ki balımıza üşüşen karasinekleri bir el hareketimizle dağıtırız!
Biz balarılığımıza, onlar karasinekliklerine devâm etsinler! Bataklık mutlaka ama mutlaka kurur-kurutulur ve bataklığın yerinde binbir çiçek çıkar! Gübreli yerin çiçeği bol olur ve en kuvvetli gübre de necâsettir!
Şeytan'a, Allah ile aldatanlara HAYIR diyerek hayırlara doğru arıca uçuş dileklerimle,
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: