Çarşamba, Ağustos 25, 2010

İZ İZE, BİZ BİZE...

Çok bilen, çok yanılır ya, bilenler biraz daha bilsin ve biraz daha yanılsınlar diye gündem gündem üstüne!
Açılımdı, saçılımdı, daha fazlası da yetmeyince, BBP ağzıyla "24 Saat Kesintisiz Demokrasi" falan derken; sağcılar solla, solcular sağla, dinciler sağlı-sollu vurarak referandum adlı bir dayatmayla muhatabız diyecektim ki yıllardır susmuş, dağları hiç bilmeyen bir emekli general, şakır şakır şakıdı! Şaşırdım! "Şimdiye kadar neden susmuş?" diye sorguladım...
Bu şekilde sorgulayan ve şakımaları ciddiye almayanın sadece ben olmadığımı da görünce teferruattan bile saymayarak unutmaya niyetlendim ki bu sefer halen görevde olan bir İl Emniyet Müdürü, gündemin baş köşesine pimi çekilmiş bomba gibi oturuverdi!
Derin devletin, cemaatin, askeri ve sivil istihbaratların izleri, istihbaratta da Millî İstihbarat ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesinin izleri, karman çorman! En bilen için bile çıkılmaz bir labirent! Bu labirentte en çok bilen, en çok yanılmaz mı? Emekli bir istihbaratçı; bu işin devamı gelir diyor ki gelir herhalde!
Üzüm üzüme baka baka kararır, iz de ize karışarak labirentleşirmiş! Öğrendik şükür! Demokratik ülkelerde hukuk ve basın, hep sağlam kalır! Biz de basın, epeydir mevtâ, hukuk can çekişiyor! Arada bir hür akıllı, vicdanlı kalemlerin hoşa giden naralarına tesadüf eder, alkışlardık. Epeydir alkışlamadığımız gibi, alkışlanacak bir şey de yazamadık! Neyse...
Bir zamanlar, dilekçe denilen bir uygulama vardı. Yazılı imzalı resmi müracaatın aracıydı dilekçe ve verildiği makamdan onbeş gün içinde cevap alınırdı. Dilekçenin hâlâ var olduğunu, Hanefi Avcı'nın telefonlarının dinlendiğini şikâyetlerinin resmileşmesi için dilekçeyle sabitlemeğe uğraşmasından anladım. Bürokratlar veya uygulayanlar bilirler, bir üst makama yazılan dilekçeler, mesela bir ilçedeyseniz, bağlı olduğunuz valiliğe "Vilâyet Makamı'na iletilmek üzere Kaymakamlık Makamı'na" şeklinde yazılırdı...
Mevtâ yaygın basının, yüksek tirajlılarından birinin eski kaptanı, şarap eksperi Ertuğrul Özkök; "Fethullah Hoca'ya iletilmesi ricasıyla" başlığıyla bir dilekçe/yazı yazmış! Lâ havle velâ guvvete!... Fetullah Gülen, ABD'de mûkim bir Dinler Arası Diyalogcu... Ertuğrul Özkök; Türkiye'de yıllarca istediği anda gündem değiştirebilecek bir Gazeteci, demokrat, açılımcı!... Hiç birinin bir diğerine dilekçesi gerekmez! Ertuğrul yazar, ABD'de mukim Fetullah Hoca okur.
Acaba Hoca, Ertuğrul'un yazdığı gazeteyi para verip al/dır/mıyorsa, Ertuğrul'un iletmesini rica ettiği merci, Türkiye'den okuyarak Fetullah Gülen'e haber veren biri midir? Fetullah Gülen'in Türkiye temsilcisi, sağ kolu diye diye tarif edilen bir gazeteciyi de biliyoruz!
...........
Emekli bir general, hiç te zamanı değilken;"Faili meçhûller devlet politikasıydı!" diye itirafta bulunur, yıllarca teröriste dağları dar etmiş bir emekli Paşamız; "O, hangi dağı, hangi çatışmayı bilir?" diye anında yalanlar! Bir Emniyet Müdürü; "Devleti cemaat ele geçirmiş!" diye feveran eder hemen emeksiz emniyetçiler; "Daha önce de ergenekoncuların aleyhindeydi!" diye akıl karıştıracak bilgileri servis etmeğe başlarlar!
İz ize, diz dize, göz göze, biz bizeyiz!
Görüntümüz samimi ama iz süren sürene, göz süzen süzene! Diz dizeler, dizinin dibindekini kaçırmamak için elli oyun yapıyor! Çok biz bizeyiz çoook!
12 Eylül'de, ithal dananın kuyruğu kopar! Bu tek delikli kutudan keklik mi yoksa kuş mu çıkar hep berâber görürüz...
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN. TÜRK TE TÜRK'Ü KORUSUN.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: