Perşembe, Ağustos 12, 2010

KAHVERENGİ'NİN AÇILIMI...

"Bu Anayasa değişikliği darbelerle bir hesaplaşma değil. ... hukûki olarak çok fazla bir anlamı yok, çünkü Anayasa değişiklikleri geriye doğru işlemez, bu bir. İkincisi 'mürûr-ü zaman' denilen bir süreç var, o bakımdan 12 Eylül’ü yapan faillerin yargılanması hukuken oldukça zor." Mir Dengir Fırat
Bu beyânatı, muhâlefet parti genel başkanlarından biri söylese AKP'liler hemen itiraz eder; eskiden ülkücü-eskiden devrimci-eskiden şucu/bucu olan eskimiş ama şimdilerde BOP Eş Başkanı ve işbirlikçi avânesine yakın olmak, yalakalaşmak, talandan nasiplenmek uğruna "Netekim Paşa'dan hesap soracağız, o yüzden evet!" diyen birini de çıkarıp vuvuzela gibi öttürürlerdi!
Ama AKP'nin, Açılımcı-Demokrat-Kürtçü kurmaylarından Mir Dengir; dengirdedi ve böyle dedi!Yeşil mürekkepli "dolma kalemler"in, "HAYIR" diyenleri münkirlikle suçlayarak kendi imanlarını tehlikeye atmayı göze almaları ve yeşil dolar-eurolarla alınan kırmızı mürekkeple doldurulan "dolma kalemler"in dinci-dinsiz ittifakıyla, kinci-özürcü demokratlar sayesinde renkler karıştırıldı!
Edip eyleyenin hikmetine elbette sual olmaz! Kırmızı ile yeşil karıştırıldı ve ortaya kahverengi çıktı!
Dengir ve benzerlerinin kinci-dinci takımlarıyla, yeşil euro-dolarla kırmızı mürekkep alınıp enjekte edilen kinci-işbirlikçilerin acele oluşturdukları ortamda, adına referandum denilen ABD-AB dayatması oyalamada, "HAYIR"ın rengini de kahverengi seçtiler!
Bu yüzden de ne yaparlarsa yapsınlar; ne kadar tehdît, ne kadar vaat, Ağustos'ta kömür, Ramazan'da pazarlıkla kumanya dağıtırlarsa dağıtsınlar oy pusulasının rengi her geçen gün biraz daha kahverengileşiyor! Renk kahverengileştikçe Recep Bey morarıyor, boyun damarları çatlayacak hâle giriyor!
Yüce Divan'dan korkuyu anlarım! Dokunulmazlığın kaldırılmasından korkuyu da anlarım! Verilecek hesâbı olanın, elbette korkusu olmalı! Korkan da paniklemeli! Recep Bey'in dediği gibi; "Abdestinden emîn olan"lara da bir sözüm yok ta müezzînin davetkâr hoş sedâsı ile cami kapısına kadar gelip ikileme düşen şarhoş müslüman görünümündeki BBP yönetimini anlamaya çalışıyorum! 12 Eylül'de ABD'nin "Bizim çocuklar"ının dayanılmaz zûlmüne rağmen; "Ben Türk'üm. Varlığım Türk varlığına armağan olsun!" diye kükrediği için ABD'nin yeni çocukları 28 Şubat üretimi, Haçlı Müslümanlar'ca katledilen Muhsin Yazıcıoğlu'na yapılanları görememelerini anlayamıyorum!
Türkiye'de 28 Şubat'a en net karşı çıkan Türk siyâsi, Muhsin Yazıcıoğlu değil miydi? O'nun yakın mesai arkadaşlarının; 28 Şubatçıları ödüllendirenlere, Mir Dengir'in de itiraf ettiği gibi bir şeye yaramayacak 12 Eylül'ü ağızlarından düşürmeyenlere verdikleri desteği de anlayamıyorum!Anlayabildiğim, Muhsin Yazıcıoğlu adlı Türk'ü başka yolu olmadığını bildikleri için canlı yayında öldüren/öldürten güç, vârislerine de siyâseten intihâr rolünü yazmışlar!
12 Eylül akşamına kadar BBP hakkında bir şey yazmamaya kararlıydım, dayanamadım!
Çok sevgili Yalçın Topçu; zararın neresinden dönülürse kârdır! Vicdân ve karakterinizi bizzat bilen biri olan beni Allah aşkına yanıltmayın! Çok ama çok üzülürüm! Bu üzüntüm de Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun sizin hakkınızda söyledikleriyle şu anki davranışınız arasındaki tezâta olur!
Türk Milleti'nin Büyük Birliği hayâliyle, Tûran'a kilitlendiğini bildiğim ve hâlâ öyle zannettiğim birinin; ABD-AB direktifli bir senaryoya gönüllü figûranlığını anlayabilmem mümkün değil vesselâm!
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN. TÜRK TE TÜRK'Ü KORUSUN.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: