Perşembe, Mayıs 31, 2007

BİZİ DUYUN ARTIIIK !...

Mutlaka bir şeyler yapmak lazım!...
Doğru zamanda doğru bir duruş sergilemek lazım!...Türkiye'de; kavramlar kargaşasından kaynaklanan bir fikir kirliliği mevcut!..
Çok iddialı ve büyük bir tarifle giriş yapmış olabilirim.
Bir yerlerin dikkatlerini çekebilmek ve beni rahatsız eden konularda; düşünen ve düşündüğünü söyleyebilen cesur yüreklerden destek almam lazım!...Bu desteğe çok ama çok ihtiyacımız var...
Kendimi yargılatmak istiyorum! Benim yargılanmam bittikten sonra, çıkacak karar ne olursa olsun; hep beraber diğer yargılanmaları gerekenleri de maşeri vicdanlarda yargılatmak istiyorum!...
Elhamdülillah, Kalu Bela'dan beri Müslümanım...Kelime-i şehadetimle bunu ikrardan da şeref duyar, huzur bulur, paklanırım...
Milletler olarak Cennet'ten kovularak yeryüzüne indirildiğimiz günden beridir de Türk'üm...
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsinki Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir.(Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiç bir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu Allah'ın dilediğine verdiği lütfudur."( Maide 54) Ayeti'nde tarif edilen toplumun, Türk Milleti olduğuna inananlardanım... Ayet-i Celile bu...
İsteyenin anladığı gibi anlama hakkı var mıdır bilemem ama benim anladığımdan, tarihi de gözden geçirince bu tanıma uyan toplum olarak Milletim çıkıyor... Bu ayetten ve buna destek veren ayetlerden yola çıkarak milliyetçilik yapmama dinen bir sakınca olmadığına inananlardanım...
Milliyetçiliğin bir fikir akımı olmadığını, içgüdüsel bir duygu olduğunu; amca ile dayı münakaşasında amcadan yana tavır koyamayanın milliyetçi olamayacağına inancımı daha önce açıklamıştım...
Veya kapı komşusunun sıkıntısını görmezden gelenlerin; Bosna-Hersek'teki, Karabağ'daki,Filistin'deki, Irak'taki mazlum insanlara karşı duyarsızlıklarına öfkelenmenin gereksizliğini de tekrar hatırlatırım...
Duyarlı ve imanlı birinin Allah rızasından başka bir beklentisi olamayacağına, birileri tarafından övgüyle taltif edilmeye ihtiyacı olmaması gerektiğine göre; duyarsızların da sertçe kınanmamaları gereğine inanırım!... Çünkü genetik olarak içgüdüsünün gereğini yapmaktadır ve mazurdur... Kurt, kurtluğunu; köpek köpekliğini yapar ama kurt köpeğinin ne zaman köpeklik, ne zaman kurtluk yapacağını, kestirmek güçtür!...
Bir Almanın, bir fransızın genetik iç dürtüleri gereği yapacağı milliyetçiliğe elbette itiraz etmem. Ancaaak! Yapacağım milliyetçilikle, muassır medeniyetler seviyesini yakalamak ve herkesi medeniyette ve teknolojide geçmek arzuma da kimsenin karışmasına izin vermem... Kimsenin inancı ve imanıyla -haşa- uğraşmadığım için; imanımla, inancımla uğraşanları ve imanları ölçmeye kalkanları da tel'in ederim...
Günümüzde veya geçmişte; bir şeyhin arkasına takılmakla daha fazla müslüman olunacağına inanmadığım gibi, şeyh peşine takılmamakla imansız olunacağına da inanmam...
Birliğe, beraberliğe sonsuz ihtiyacımızın olduğu bu günlerde; Milliyetsiz Milliyetçiler'in yönetimindeki partilerin siyasetsizliğini de reddederim...
Namaz kılarken görülmezsen imansız; namaz kılarken görülürsen mürteci olarak suçlanabileceğimiz bir yönetim şekline de kafa tutarım!...
Aklım kesti keseli de, "devlet-i ebed-müddet" diyenlerdenim...
Tarihle akran olan devletim'in yanlış yönetildiği; Devletim'le milletimin arasına girmek isteyen günübirlik siyaset lümpenlerinin olduğunu, -isyan etsem de- kabul etmesem de, bilirim!...
Bu lümpenlerden birilerine taraftar olmayı, hazmedemiyorum...
Kendimi yaşamak, Ülkücülüğümü yaşamak ve kendimi ifade etmek istiyorum!...
Kendimi yaşarken, Ülkümü ifade ederken kimseyi incitmek gibi bir kastım asla olmaz. Ama ortaya söylediğim sözümü üzerine alınarak kırılanlardan da özür dilemem!...
12ylül 1980 kıyametinden sonra çok iyi anlaşabildiğim Devrimci arkadaşlar edindim. Neredeyse dostluk kurulacak kadar hem-hal olabildik...Yıllarca bu insanlarla kavga ediş sebebimizi ve birbirimize kapanmayacak yaralar açmış oluşumuzu, yorumlayamıyorum!...
Bu yorumlayamama bocalamalarımda da canım yanıyor!...
Bu yorumlayamadığım kavgaların yaraları kabuk tutmaya başlamışken; nerdeyse kan davalarımızdan vaz geçenlerimiz varken, bunlara itiraz etmeye hazırlanırken, ülkücüler arasında oluşturulmak istenen uzlaşmazlığın müsebbibini atlayıp, birbirimize saldırmayı hazmedemiyorum!...
AB'ye körü körüne evet diyenleri, yaklaşık 50 yıldır AB kapılarında bekleyenleri, anlama sıkıntısı çekiyorum!... Bu milli sıkıntımızı, "Onurlu Üyelik" maskesiyle saklayan milliyetsiz milliyetçilerin yanında durmayı, ülkücülük diye tarif etmeleri anlayamıyorum!...
Sadece din veya başka ve tek bir gözlükle bakarak çağ ve medeniyet dışı kalmayı savunanları da anlayamıyorum!...
Yeni bir Haçlı Birliği, bir hristiyan birliği olan AB'de; bizi alıp almamak üzerine yapılan- yapılacak referandumlara isyan ediyorum!...
Benim ülkemde AB'ye girip girmemek konusunda neden bir halk oylaması yapılmaz bunu da anlayamıyor ve yorumlayamıyorum!...
Neden bir siyaset aslanı; "AB meselesini, referanduma götüreceğim." demiyor, anlayamıyorum!...
Bizim irademize halk oylamasıyla baş vurmayan siyaset despotlarını da buğz ediyorum!...
Benim gibi düşünenlerin sayısının az olmadığını, biliyorum.
Ve bizim sesimizin yeterince duyulmamasına da isyan ediyorum!...
Artık birilerinin bizi duyması gerek!...
Bu duyanların da, yetkileri kadar etkilerini görmek istiyorum!...
Yavuz Sultan Selim'ce; liyakatlerine göre Türk Milliyetçilerine sorumluluklar tevdi etmelerini, görmek istiyorum!...
Türk Milliyetçilerine, Ülkücülere "Siyaset Devesi" muamelesi yapmaya niyetlenen ülkü kurnazlarına da küfrediyorum! Küfredeceğim!...
Siyasetin aslanı olmadığını bile bile, siyasetin develiğine soyunan, çaresizliği kabullenen, geçmişlerinin inkar edileceği yerlere giden, eskiden ülkücü olan kişilere de sadece ve sadece -Vallahi- acıyorum!...
Siyasetin aslanlığına çok yakışan Ülküdaşımız Muhsin Yazıcıoğlu'na da, bir daha seslenmek isterim: "Reis! Lütfen, Allah rızası için, kendilerini yalnızlığa mahkum eden, bu dünlerine şahit olduğumuz kardeşlerimizi bir daha arayarak, kardeş ocağında yerlerinin hazır olduğunu söyleyin!... Bilirsiniz ki; 'Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar.' "
Bir gerçek siyaset aslanının, bir Bozkurt'un, bir Türk oğlu Türk'ün; bu dağınıklığa, bu pejmürdeliğe son vermesini bekliyorum...
Yoksa canı yanan, kimliği incitilen, öz yurdunda paryalaştırılmak istenen Türk Milleti; sesini duyurabilmek için naralar atmaya başlayacaktır...
Bu milletin narası da Tekbir olduğuna göre; ürkek yürekleri, Milliyetsiz Milliyetçileri çooook korkutup çoooook incitecektir!...
Artık bizi duyun!...
Duyun bizi artııık!...
TEVEKKELTÜ A'ALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN