Cumartesi, Mayıs 26, 2007

DEMOKRASİ Mİ TÜKENDİ?!...

Denize düşen, yüzme bilmeyen insanın köpüğe sarılmasının mantığı varsa; günmüzde yaygın basın ve dolmakalemlerce sunulan siyasi önerilerin de mantığı vardır...
Tamamen denenmiş ve siyasetten sandıklarda dışlanmış eski siyasilerden oluşturulan yeni vitrinlerle, milletten oy istemek çare midir?
Yıllarca "Demokrasilerde çare tükenmez." diye bir söz dinleyerek ve asıl söyleyeni belli olmayan bu sözün hikmetli koruyuculuğuna güvenerek avunduk, durduk!...
Hani demokrasilerde çare tükenmezdi?!...
Ya demokratik çareler var uygulanmıyor ya da -artık- demokrasi tükendi!...
Erken seçim, vatana ihanet olarak açıklandı ve erken seçim kararı alındı!...
Tam erken seçim kararı alınmışken, demokrasinin önünü, demokrasiyle kesmek için cumhurbaşkanını, cumhur seçsin denildi!...
Oldu bittiye getirilmek istendi! Hemen feveran ettik. "Böyle şey olur mu?... Parti genel başkanlarının atayacağı cumhurbaşkanı adayları, milletin önüne çıkıp hangi seçim vaatlerinde bulunacak? En iyi YÖK başkanını ben atarım mı diyecek? En iyi danıştay, yargıtay üyesini ben atarım mı diyecek? Yılda şu kadar kanunu onaylar, şu kadarını da iade ederim mi diyecek? Ne diyecek cumhurbaşkanı adayları?" diye elimizin, dilimizin ulaştığı siyaset yetkililerine, endişelerimiz aktardık!...
Zaten zordayken, millet olarak bir de siyasi dara sokulduk!...
Yıllarca "Cumhurbaşkanını millet seçsin." diyen siyasi partileri; ön hazırlıksız yakalama düşüncesiyle; devletten, rejimden, cumhuriyetten, laiklikten intikam almak düşüncesiyle, partileri koz kullanmak kurnazlığıyla karşı karşıya bırakıldık!...
Hani demokrasilerde çare tükenmezdi?!...
Hani çare?
Yoksa gerçekten demokrasi mi tükendi?!...
Yalancılıkları, başarısızlıkları, takıyyecilikleri tesçillenmiş ve yıllanmış siyaset kurnazlarıyla vitrin yenilenmeleri başladı!...
Bu millet, şu anda vitrin mankeni olarak ve çare olarak sunulan eskimiş siyaset adamlarını, sandığa atmamış mıydı? baraj altında bırakarak siyasetten silmemiş miydi?...
Hani demokrasilerde çare tükenmezdi?...
Yoksa bu asla eskitilemeyen başarısız siyaset adamları, gerçekten çareleri de demokrasiyi de tükettiler mi?...
Asker kışlasına, imam camisine diye yırtındık durduk!...
Asker kışlasında olsa, bu takıyyecilere dur diyen mi olur?
İmam camisinde olsa bu Allah bezirganlarına, avamdan insanların gücü mü yeter?...
Kaçanın da, kovalayanın da "Allah!" dediği bu günümüzde; asker ve imamlar olmasa kaçan hangisi, kovalayan hangisi tefrik becerimiz mi kaldı?!...
Siyasete güven bitti!...
Siyasetçiden artık, mideler bulanıyor!...
Cemaatçiler ve cemaatler birbirlerini zındıklıkla itham ediyor!...
Cemaatlerden gelen, cemaatlerden oluşan bir grup; burada İslam arasındaki ihtilafları atlayarak hristiyan dünyasıyla, yahudi dünyasıyla "dinler arası diyalog" safsatasıyla, ittifaklara soyunuyor!...
Haçlı ile Hilalli birlikte Arap Dünyasına saldırıyor!
Dışişleri bakanımız Abdullah Gül; “Dünya barışı için son 50 senede dünyada en çok Amerikalılar kendi çocuklarını feda etmişlerdir.” diyebiliyor!...
Başbakanımız; "Kahraman genç kadın ve erkek Amerikan askerlerinin, olabilecek en az kayıpla evlerine dönmeleri için dua ediyorum." diyebiliyor!...
Bu duadan nasiplenen Haçlı ABD ise gözümüzün önünde müslümanlara zulüm yapıyor!...
Hani demokrasilerde çare tükenmezdi?!...
Yoksa bu demokrasi ve insanlık düşmanlarınca demokrasi mi tükendi?!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN