Çarşamba, Mayıs 16, 2007

YİNE TARAFIM...

Taraf olduğumuzu defaetle söylemiştik...
Unutulmasın, unutturulmasın diye bir daha ve yeri ve sırası geldikçe defalarca tekrarlayacağım...
Evet ben tarafım...
"Bi-taraf ber-taraf olur." doğrusundan hareketle tarafım!...
Hür akıllı olduğum için, aklımı asla kiraya vermediğim için tarafım!...
Aklım hür olduğu için hür bir vicdan sahibi olduğum için tarafım...
Ama sahtekarlığı, takıyyeyi, dönekliği, kalleşliği, kurnazlığı, ilm-i siyaset diye bilen ve belletenler gibi; kuvvetliden taraf değilim!...
Milletimden yanayım. Tarafım...
Aklım kesti keseli; "halklar, halkların hakları, halkların kardeşliği, halkların eşitliği" gibi teraneleri duya duya kocadım!... Sıkıştıklarında Muhteşem Türk Atatürk'ün paçalarına sarılan iman tacirlerindden de duydum bu teraneleri; sıkıştıklarında demokrasi havarisi kesilen demokrasi düşmanı, Kur'an tacirlerinden de!...
Komünistinden de duydum bu art niyetli söylemleri; sosyalistinden de, devrimcisinden de, liberalinden de yani gayr-ı milli bütün fikir mensuplarının tamamından duyarak kocadım bu "halklar" teranesini!...
"dar-ül harp" olarak tarif edilen bu cennet vatanda; kahramanlarımıza, geçmişimize, tarihimize, mukaddeslerimize mukaddes ağız taklitleri yapılarak saldırıldı!... Vatanın bölünmez bütünlüğü ve üniter devlet savunucusu kahraman Mehmetçiklerimiz; canlarını feda ederek, kanlarıyla toprağı sulayıp vatanlaştırarak şehit düşerken; bu mukaddes ağız taklitçileri; o Şühedaya "Bunlar şehitten sayılmaz!" diyebildiler!...
Dünyanın en imanlı ordusu olarak tarih yapmış, tarih yapmaktan yazmaya zamanı olmamış bir orduya; yine bu, mukaddes ağız taklitçileri dil uzatmak cür'etinde bulundular!...
Ben bu imanlı ordudan yanayım. Tarafım...
Karnına vursak ağzından bizim lokmalarımızın döküleceği, kalleş ve hain fıtratlı siyaset fahişeleri; Irak'ın kuzeyinden Devletimi tehdit ettiler!... Ve bunlar, daha dün "halkların hakları" diye sokaklarımda bağıran zağarlarımdı!...
Tarihimiz boyu bu zağarlara alışkındık oysa!... Bunlar isyan çıkarmış ve biz de günün geçerli yasalarıyla cezalandırmıştık defalarca bu zağarları!... Bizler; onların bize yakın akrabaları vatandaşlarımızı üzmemek için onlara sabrettikçe; onlar, mutlaka kefereye arkalarını dayayarak baş kaldırmışlar ve biz de bunları defalarca itlaf etmiştik!...
Şimdilerde bir daha bu "halklar, halkların hakları, halkların kardeşliği" teranesi maskesiyle sokaklarımızda yürüyenlerin cesaretlendirilmeleriyle karşı karşıyayız!...
Onlarca yıldır bunlara sokaklarda, meydanlarda, mitinglerde arka verenlerin şimdilerde siyaseten onlara yakınlaşma çabalarını izliyorduk!...
Irak'ın kuzeyinden Devletim'i tehdit aptallığını, ukalalığını, hainliğini gösteren siyaset fahişelerine kızmaya niyetlenirken; onların sokaklara inen uzantılarının dağdaki temsilcilerinden kişilere yönelik tehditlerin geldiğini duymaya başladım ve kahkahalarla güldüm!...
"Genelkurmay bana bağlı bir kurumdur." diye tekrarlayan ve kabadayılık rolüne soyunan başbakan ve BOP eşbaşkanının siyasi hatasından dolayı cesaretlendi bu başıboşlar!...
Oysa Genel Kurmay başkanımız; "16 Mart'ta Harp Akademileri'nde yaptığı konuşmada, hiç kimsenin TSK'yı “kapıkulu” olarak görmemesi gerektiğine dikkat çekerek şöyle konuşmuştu." şeklinde basında zapt u rapta alınmış söylemler vardı.
Bu konuda , Türkiye'de konuşma hakkı olan iki kişiden biriyim. Çünkü demokrat olmadığını, yazan iki kişiden biriyim!... Ve Hakancı olduğunu yazan tek kişiyim!...
Bizim devlet kuruluşumuzun da dünyanın hiç bir milletiyle benzeşmediğini bilen bir kaç kişiden biriyim!...
Diğer milletler; yüzlerce yıl birbirini boğazlayarak, oluk oluk kardeş kanı akıtarak devlet olup sonra kurumlarını kurmuşlarken; biz de askerimiz, gittiği fethettiği yerde devlet kurup, yasalarını işler hale getirmiştir.
Son devletlerimiz olan Türkiye Cumhuriyetini de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini de silahlı kuvvetlerimiz kazandıkları savaşlar sonucu kurmuşlardır!...
Ve ben bu mantık ve inancımla Genel Kurmay başkanından yanayım. Tarafım...
Belki diğer dünya devletlerinde silahlı kuvvetler, başbakanın emrinde olabilir ama bizde böyle bir emir-komuta ilişkisi bildiğim kadarıyla yoktur. Çünkü başbakan, genel kurmay başkanının ita ve sicil amiri değildir... Sorumluluk ilişkilerine bir şey demem.
Ama günü bitmiş ve sandığa gidecek ve oraya gömülecek bir meclis çoğunluğuna güvenerek demokrasi mazlumu rolüne soyunmanın da artık komedyenlik olduğunun millet olarak farkındayım!...
İsterseniz AKP'nin meclis çoğunluğunu şu anonim halk tekerlemesiyle bir de ben tarif edeyim:
"Yerden göğe küp dizseler
Birbirine bend etseler
Alttan birini çekseler
Seyreyle sen gümbürtüyü."
Başka söze hacet var mı?
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN