Perşembe, Ekim 04, 2007

HAYALLERİM VE DUAM...

Zor günlerden geldik bu günlere. Zor da olsa geldik gelmesine de geldiğimize değdi mi acaba?!
Olaylar karşısında panikleyenlere, hep kızdık!...
Bir şeyler yapması gerekenler dururken, olmazları oldurduklarını zannedenleri hep yazdık, uyardık!...
Sahtekar, yalancı kim olursa olsun saldırdık ve üzdük!... Bütün bunların karşılığında kazancımız ise, tiryakileştirildiğimiz üzüntülerimiz oldu!...
Kapımızın önünde pislik diz boyuyken çevreci edalarıyla başkalarının kapılarındaki sıgara izmaritinden rahatsız olduk!...
"Ayrılmayın." dedik ayrıldılar!... Bizler üzüldük, ayrılmalara sebeb olanlara; "Dürüst olun." dedik kandırdılar!...
Yangını -daha dumanı yeniyken- haber vererek söndürün dedik; aksine ormanlarımızı yakarak yok ettiler!... Çözülmezi çözdüler, kopmaz gönül bağlarını zedeleyip incelttiler. Olmazı oldurdular!...
Dünyanın en güçlü teşkilatı tarifli Teşkilatımızı aciz tarifine büründürdüler. "Atı alan Üsküdar'ı geçti!" demeye niyetlendik; kurnazlığı akıllılık zannedenler, atımızı çalarak "jokeyler"e teslim ettiler!...
Gönüllerimizde yaz mevsiminde kış başladı. Dost, dostunu; Ülkücü Ülküdaşını taşladı!... Ve sonunda yıllardır korktuğum "GÖÇ" başladı!...
Çok uğraştık. Çok didindik. "Kaçaklar" dedik gidenlere!... "Korkaklar" dedik bazan!... Oysa korkak olmadıklarını bizzat bilmemize rağmen gönüllerini tahrik etmeye uğraştık yıllarca...
Beceremedik!...
Göçü durduramadık!...
Çünkü -sanki- birileri Ülkücülerin göç ettirilmesiyle görevliydiler!...
Çok gariptir 31 aralık 2005 tarihinden beridir dilim, hiçbirine "Haksız" diyemiyor. Artık gönlüm, -kızmaktan vaz geçtim- niye onlarla beraber ben de, zamanında terk etmedim diye nedamet içinde!...
Çünkü o terk edenlerle; yıllar önceden başlayan yolculuğumuza aynı noktadan çıkmıştık. Yollarımız; olmazı olduranların, art niyetli başarıları yüzünden ayrıldı maalesef!...
Ama mutluyum ve mutluyuz ki yollarımız ayrılmış olmasına rağmen menzilimiz, varış adresimiz, -art niyetli ve insafsız yıllara rağmen-asla değişmedi... Rehberleri Allah Rızası, frenleri Allah Korkusu olan Ülkü Devleri, dönüşü olmayan yolculuklarına, Turan Seferi'ne çıkmışlardı bir kere, dönüşü olamazdı.
Sayısız duraklarda sayısız kavgalar yapıldı cihan harbine denk!... Sayısız meydanlarda; ölümleriyle ölümsüzleşen ve ölümü şehitleşerek güzelleştiren canlar bıraktık. Yüzbinlerce kişisel hayaller, Millete-Devlet'e hibe edildi, kurban edildi. "Ve dirildik bir ölümsüz ölüşle." mantığıyla öldükçe, öldürüldükçe çoğaldık, çoğaldık...
Yıllar sonra; ekilen tohumların semereleri alınacakken, tam da hasat mevsiminde Ülkü Devleri'nin karşısına parçalanma, bölünme illeti çıktı!... Parçalanmaz, bölünmez zannedilen fikir kulvarlarında nefsani arzuların ön plana çıkarılmasıyla küstürme ve küsme hastalığı çıktı ortaya!...
Çok bulaşıcı bir hastalıktı!...
Bu lanet hastalık yüzünden küskünlükler, yerini öfkeye bırakınca kardeş kavgalarına şahit olduk!... Ayrılanlar oldu. Ayrılıp aynı idealist duruşuyla, hedefini Başbuğ'un koyduğu sefere devam etmek üzere sancaklar oluştu... Bunları üzülerek seyrettik ama "dava" adına asla endişelenmedik!...
Çünkü bu ayrılanlar, "Dava"nın asıl sahipleriydi. Ve onların yüreklerinden hiç bir zaman endişe duyamadık... Çünkü Türkçü, Türkeşçi ve inadına MHP'lilerdi bu arkadaşlarımız. Çünkü aynı pınardan beslenip, aynı güzergahtan gelmiştik yıllarca.
Şimdilerde, nasıl yaptıysa, kim yaptıysa; bizim MHP'liliğimize, Ülkücülüğümüze bile ambargo koymaya niyetlenenler,ihanet tarifli davranışlarını kapatabilmek için bize "Hain" diyenler, dedirtenler var!...
Kimse için Ülkücü olmadık ve ülkücülüğümüzden de kimse için feragat edemeyiz elbette!... MHP'yi bölüp parçalayarak hilallerini üçe ayıran zihniyeti, hep ama hep uyardık... Demek ki onlara göre de basın, "Yaygın Basın" sadece!...
"Yaygın Basın"ın "Dolma Kalemler"in methiyeleri ile nelerin kaybolduğunu bilmeyen bir Genel Başkan'la; nasıl yola devam edilir bilemiyoruz!...
Şimdi sıra hayallerime geldi:
1-Dr.Devlet Bahçeli; hareketi barajda boğduğu, seçim akşamı açıkladığı "İstifa ediyorum ve aday falan değilim" sözlerini tutmamasıyla çok irtifa kaybetti!... Bu irtifa kaybından MHP'de ziyadesiyle nasiplendi!... "Buyüzden MHP Çatısı yıkılmadan, ve Millet olarak altında kalmadan aklımızı başımıza toplayalım..." Dedik, diyoruz, diyeceğiz.
2-MHP'lilerin tarifiyle "Güçlü Başkan" tarifini hak edebilmesi için milletin içine girmeye başlanılmalı... Ama PKK'lılara karşı susarken, Bayrağımıza el uzatanlara karşı susulurken,Mukaddeslerimize saldırılırken susarken Tarihimizin şanlı bir tanığı olan güzel yerlerde, gereksiz kavgalara tevessül bile etmeden, ülkücüyü ülkücüye karşı kışkırtmadan!...
3- Artık Bahçeli, en doğruları yapmak, verdiği sözü tutmak; "İstemem yan cebime koy" edalarından kurtularak, olağan kongrede yeniden aday olmamalı, aday olamayacağını şimdiden açıklamalı ve yüreklere heves ve ferahlık vermeli!... MHP Çatısı'nın çökme vebalinin altına girmemeli. Aksi halde, davranışın adına Anadolu'da harislik, metropollerde ve basında başka şeyler denir!...
4- Ülkücü gibi ülkücü bir Ülküdaşımızın genel başkanlığında; bütün Ülkü Devleri'nin danışmanlığında, dosta düşmana karşı yekvücud olarak, yeniden arzı endam etmeliyiz...
Ya Rabbi; çok şey mi istiyoruz?!...
Dileğimizi kabul ederek Türk Milleti'nin zilletine artık son vermez misin?
Haçlı'nın AB adını verdiği yeni birliğinin kapısında onlarca yıldır tuttuğumuz kapıkulu nöbetimizi, artık bitirmez misin Ya Rabbi?...
İlayı Kelimetullah için, alemin nizamı için, Turan için, Sen'in rızandan başka ödül beklemeyen "Süvariler"inin yolunu, bahtını açmaz mısın?...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: