Çarşamba, Ekim 17, 2007

KES KÖPEYOĞLU!...

Yine aklım karıştı!
Yine canım yandı!...
Gözümüz göre göre canımızla oynanıyor; kucağımıza oturttuklarımız, saklımızı yoluyor!...
Her sakal telimizin kopuşunda canımız yanıyor ama neredeyse sakalsız kalacak kadar tek-tek yolunduğundan acıya karşı tiryakilik kazandık sanki!...
Neredeyse sakalımız koparılmazsa tiryakisi olduğumuz acıları özlüyoruz!...
Birilerini, bir yerleri uyarmak sadece uyarmakla da kalmayıp tahrik etmek istiyorum. Bir yerlerin, samimi bazı aptallarımızın; "Devleti güçlendiriyorum! devleti destekliyorum!" diyerek ve yaptığını da inanarak samimice yaptığından, severken zarar verdiğini, bir yerlere hatırlatmak istiyorum!...
Bir kıssa;
Leylek; kocaman bir arazinin ortasında minare gibi uzanmış bir ağacın tepesine yuva yapar. Görüş alanı açık ve etrafında da kimse olmadığından, uçan yırtıcılara karşı çok emin bir yuvadadır...
Leylek, bir kaç mevsim bu huzurun keyfini yaşarken bir tilkinin dikkatini çeker... Tilki, kocaman ve yüksek ağacın altına gelir. Ağacın tepesindeki leylek yavrularını düşündükçe ağzı sulanmaktadır ama ağaca tırmanma şansı da yoktur. Gücü yettiğince, öfkeyle ağacı sallamaya başlar. Sarsıntıyı merak ederek aşağı bakan Leylek, tilkiyi görür.
- Heyyy! Ne yapıyorsun? diye sorar.
Tilki;
- Ağacını keseceğim! der...
- Neden?
- Yavrularını yakalayıp yemek için!...
Leylek korkar. Uçan yırtıcılardan korunmak için mükemmel bir yer olan yuvası ve yavruları, tehlikededir...
- Yapma tilki kardeş... diye yalvararak bir daha seslenir.
Çakal;
- Eğer yavrularından birini aşağı atarsan kesmem!.. diye homurdanarak ağacı sallamaya devam eder.
Leylek düşünür. Zaten her sene yavrulardan birini zayıf olduğu için kardeşleri yuvadan atmaktadır. Bu sefer yavruyu kendi atmaya karar verir.Ve yüreği kan ağlayarak diğer yavrularını ve yuvasını kurtarmak uğruna en zayıf yavrusundan vaz geçerek;
- Al senin olsun!... diye hıçkırarak yavruyu aşağı atar...
Tilki memnundur. Yuvada iki yavrunun daha olduğunu bilmektedir. Aşağı atılan yavruyu iştahla yedikten sonra ağacın gölgesinde uykuya dalar...
Leylek huzursuzdur. Tilki gitmemiştir. Bu günü kurtarmıştır ama yarın ne yapacağını bilememektedir... Leylek kara kara yarını düşünürken bilge kuş, Karga gelir. Leyleğin sıkıntısını merak ederek sorar ve öğrenir.
Karganın hem canı sıkılır hem de öfkelenir.
- Sen hiç tilkilerin ağaç kestiğini duydun mu? diye sorar..
- Hayır!... der Leylek'te hayret ederek...
- O zaman neden korktun? Yarın aynı şeyi söyleyip ağacı salladığında "Kes Köpeyoğlu!" de ve rahatla... Der, uçar gider...
Ertesi gün tilki, yine ağacı sallayarak;
-Leylek! Ya yavrulardan birini at ya da ağacını keseceğim.. diye bağırmaya başlar.
Öğüdü Karga'dan almış olan leylek; tilkinin baltası ve testeresinin olmadığını ve ağacı kesemeyeceğini, bilmektedir.
- Kes köpeyoğlu!.. diğe cevap verip yavrularını sevmeye devam eder.
Artık tilkiye ağacın altında acından ölmektense çekip gitmekten başka yol kalmamıştır...
Kıssadan hisse...
Onlarca yıldır Devletimiz'e, Milletimiz'e saf leylek muamelesi yapan tilkiler, görev başında ve Devlet Ağacımız'ı sallayarak kesmekle tehdit ettiriyorlar!...
Biz de yavru üstüne yavru veriyor ve tilkileri-çakalları şımartıyoruz!... Oysa biliyoruz ki ne baltaları ne de testereleri var!...
Bu çakalları-tilkileri çok ciddiye alarak, Aziz nesin'in tarifine uyarcasına leylekleşiyoruz sanki!...
Bu ürkeklik, bu korkaklık bizim sıfatımız olamaz!... Tarih mimarı Türk Milleti olarak biz ne çakallar gördük! Tilki postundan çoook börkler-kürkler yaptık! Biz ne fırtınalar atlattık!...
Çağ değişiyormuş!
Dünya kabuk değişiyormuş!..
Bizde de gömlek çıkarmak, değişmek, gelişmek lazımmış!...
Yapacağımızın; sadece eskiyen elbisemizi yenilemekten başka bir şey olmadığını bizden iyi kimse bilemez...
Elbisemizi yenileyeceğiz ama modaya uyarak etek boyumuzu minileştirmeden!... Haçlı'ya, Avrupalı'ya uyarak başörtümüzden vaz geçmeden!... Kraldan fazla kralcıların; samimilerini mazur görerek kellesini kimselere vermeden!...
Birileri, biryerlerden aldıkları emirle, bir şeyler yapacaklarmış!...
Artık yavru vermeden, tek kelimeyle ve haykırarak;"Yap Köpeyoğlu.." demenin tam zamanı...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: