Çarşamba, Ekim 03, 2007

SÖZÜN TAMAMI, APTALA SÖYLENİR...

" - Korkularımızla yaşamayalım. Bir husustan emin olalım: Hiçbir güç Türkiye'yi bölemez! Kimsenin gücü buna yetmez. Türkiye'yi kim bölecek? Kimin veya hangi grubun böyle bir gücü var? Büyük Türkiye, böyle bir tehdidi bertaraf etme gücüne sahip değil mi? Kendimizi bu kadar zayıf görmeyelim.
- Hiçbir güç Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyeti başka bir şeye dönüştüremez.
- Hiçbir güç Türkiye Cumhuriyeti'nin laik yapısını değiştiremez ve bunu yapmaya gücü yetmez.

...........................
- Hiçbir güç, tüm çabalarına rağmen, Türk ulusunun ordusuna olan güvenini sarsamaz.
Bu temel değerleri savunanları, neredeyse gerici olarak gören zihniyet sahipleri ülkemizde var olmaya ve üremeye başlamışlardır. Bu çevreler ancak erginliğe ulaştıklarında gerçeği anlayacaklardır. Bu uyanış pişman olmak için çok geç olabilecektir. "
Yukarıdaki satırları, Genel Kurmay Başkanımız Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 1.Ekim.2007 tarihinde yaptığı konuşmasından aldım.
3 gündür, bütün "Yaygın Basın"da ve kalan bir-iki Milli Basın'da, bu konu ve bu konuşma ele alınıyor.
Herkes kendisine göre, kendisinin ilgisini çeken bir yeri-bir söylemi ileri çıkarıyor.
İnsanların gerçeklerdense duymak istediklerini tercih etmeleri, fıtrati özelliğidir. Ben de izninizle bu fıtrati özelliğimi kullanmak ve şükürler olsun ki duymak istediğim sözleri, en yetkili ağızdan duymuş olmanın keyfini yaşamak istiyorum ve yaşıyorum.
Yıllardır, iç güdüsel bir davranış şekli geliştirmiş ve elimden geldiğince uygulamaya çalışmıştım. Bu memleketin hainleri, yerli işbirlikçileri, uzaktan kumandalı rüzgar gülleri, Dolma Kalemler'i, Karen Fogg çocukları, takıyyecileri, cı'lıktan-ci'likten-cu'lukten-cü'lükten geçinenleri, artık kesinlikle bellidir. Bunların ağız birliği ile saldırdıkları yeri-kurumu-şahsı savunmak, bunların ağız birliği ile methettiklerini de tenkit etmek ve saldırmak şeklindeysi bu içgüdüsel davranışım...
Bu yüzden bendenizi gericilikle, taassupla suçlayarak tenkit ve saldırılar yapan kalemler de oldu!...
Devletin asli unsuru Türk Milleti'nin bir ferdi olarak, elimden geldiğince de bir yerleri, hatta hainleri bile uyarmaya çalıştım yıllarca. Ama bizi her halde kaale almamak gibi bir gaflete düşüldü!...
Şimdi söyleyeceklerimi zannederim kimse benim kadar söyleme hakkına sahip değil.
Çünkü ben bir demokrat değilim.
Seçim diye dayatılan ve demokrasilerin olmazsa olmazı olarak bilinen uygulamanın da çok demokratik olmadığını bilenlerdenim. Sadece bilmekle kalmayıp bu inancımı açıkça söyleyen, belki de tek kalemim.
Mehmetçiğime kurşun sıkan şerefsizlerin, Mehmetçiğimin itlaf ettiği PKK'lı ucubelerin, hainlerin, devletime saldıranların, mukaddeslerime saldıranların ve onların yakınlarının oyları ile benim oyum, aynı güçte!...
PKK'lı alçakların aile yakınlarının oyları ile Cumhurbaşkanı'nın oyları aynı güçte!...
Bu aşağılayıcı, bu asla adil olamayan ve demokrasinin olmazsa olmazı olarak dayatılan uygulamadan da günümüz Meclisi çıkacaktı ve çıktı işte!...
Bu asla adil olmayan ve demokratik te olmayan uygulama sonucu çıkan tablo, bazılarını cesaretlendirdi tabi ki!...
Türk'ün muhteşem uygulamalarını kendilerine doğru yontarak "Dokunulmazlık Zırhı"na büründürülenler, hadlerini aşmaya başladılar. Bunların geçici de olsa böyle şımarmalarına "Milliyetsiz Milliyetçiler"de yardım ettiler!...
Tokalaşmalar, Meclis'te olmalarını şans olarak yorumlamalar, bu zeka özürlüleri şımarttı elbette!...
Bütün yaptıkları mel'anetlere rağmen bunları yine Türk gönlümüzle, Türkçe davranışlarımızla, yaramaz çocuklarımız addederek uyarmaya "Yapmayın. Pişman olursunuz!" diye uyarmaya da gayret ettik.
Ama dinlemediler.
Bir son uyarı daha yapmak istedim: "Bu çevreler ancak erginliğe ulaştıklarında gerçeği anlayacaklardır. Bu uyanış pişman olmak için çok geç olabilecektir."
Sözün tamamı, aptala söylenirmiş!...
Ya anlarlar, ya da anlatanlar çıkar!...
Hadi kurbanınız olayım...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: