Cumartesi, Aralık 30, 2006

"BAYRAM GELMİŞ NEYİME..."

Ya insanlık insaklıktan çıktı, ya da insanlık artık insanlığından utanmalı!...
Bu kadar suskun, bu kadar şahsiyetsiz, bu kadar kişiliksiz; dış politikada bu kadar olmayan, dünya dengesinde asla esamesi okunmayan; kapı komşularımızda yapılan zulümlere, 400 yıllık tebaalarımıza gözümüzün önünde yapılan insanlık dışı davranışlara bu kadar bigane kalan, "Kırmızı Çizgi" leri bu kadar ısrarla ve defalarca ihlal edilen ama asla ses çıkaramayan ülke, benim Ülkem mi?..
Dünya Milletler Cemiyeti'nin programını, işleme şeklini 48 saatte değiştirerek alt-üst eden Muhteşem Türk Atatürk'lü Türkiye ile şu anki Türkiye, aynı devlet mi?...
Öğretmenliğimde Edebiyat Defterinin ilk sayfasına "Allah'ım; beni Türk yarattığın için sana hamdederim. Ne mutlu Türk'üm diyene." yazısını yazan öğrencilerime, 2 puanı otomatikman verirdim.
Ve çocuklarımda Türklük öğünülmesi gereken bir duygu , Türklüğü ile iftihar etmenin öğretmen tarafından ödüllendirilen bir davranış olmasının yanında "Türk'üm" diyen öğrencinin, başarmak zorunda olduğuna da inanç yerleşirdi. Veya bu inancın yerleşmesine gayret ederdim...
Çünkü Türklüğümle müftehirdim. İslam'la Dinim'le de onurlanarak şükürler ederdim...
Gençliğimde, öğrenciliğimde ve öğretmenliğimin ilk yıllarında; -uygulayıcısına particilik tassubumla çok kızmama rağmen- ABD'ye rağmen haşhaş ekecek kadar, ABD ve bütün Avrupa'ya rağmen Kıbrıs'a çıkacak kadar kişilikli bir Devletim vardı...
Siyaseten iç malzeme edilmesine ve bu yüzden gençlerimizin birbirine düş(ürül)mesine neden olmasına rağmen ABD'nin 6. Filosu'nu taşlayabilen bir Devrimci Gençliğimiz vardı...
"Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin; herşey Türk'e göre, Türk tarafından, Türk için..." diyebilen milliyetçilerimiz vardı... Siyaseten ülkemde ilk defa "Her türlü emperyalizme hayır." diyebilen Ülkücü Gençlik vardı...
Bu kimlikli, kişilikli devletin; sağcı-solcu ama kimlikli, kişilikli gençliği ve duyarlı insanlarının diretmesiyle karakterli siyaset adamları vardı...
Millet karakterli, halklar karakterli, Devlet karakterli ve gençlik karakterli olunca da dış politikada da karakterli davranışlar sergilenirdi...
Dünya, bizi ciddiye almaya mecburdu ve ciddiye alırdı!... Karşılığında ambargolar yerdik, sıkıntılar yaşardık ama bütün dünyaca ciddiye alınırdık...
Şimdi varlığımızla yokluğumuz belli değil dünyada!...
Haçlı ile kapı komşu olduk!... Haçlı, ABD ve İngiltere adıyla, "Demokrasi getirmek.." için Irak'ı işgal edebiliyor; kapımızın önünde savaş esiri olduğunu bile bile bir zalimi asıyor ve biz sadece seyrediyoruz...
Saddamı savunmayacağım ama Saddam'a; son nefesine adımlarıyla giderken bile Irak Halkını düşünerek verdiği mesajları için ve cesaretle ölüme giderken bile işgalcilere kafa tutabildiği için rahmet okuyacağım...
148 şiinin ölümüne emir verdiği için insanlık suçu işlemiş sayılan Saddam'ı astıran işgalci güç; bizde 40.000 kişinin katiline insan hakları savunuculuğu ve dayatması yapıyor!... Hükümetim bu dayatmalara ses çıkarmıyor; Devletim'in kurumları arasında bu dayatmalar yüzünden çekişmeler var...
Ve bizler bu karmaşa içinde, gözümüzün içine baka-baka "Sırada siz varsınız!" mesajı veren zalimlerin karşısında susarak yeni yıla hazırlanıyoruz... Haçlı; Kurban bayramı arifesinde idam uyguluyor, sadece seyrediyoruz!...
Baykal'dan başka da hiç bir siyasimiz; Saddam'ın idamıyla ilgili düşüncesini söylemiyor!... Saddam'ın bayram arifesinde asılmasına aynen Baykal gibi ben de üzgünüm!... Gözümüzün içine baka-baka yapılan bu zulme katılmıyorum. Saddam'ın bir zalim olduğunu bile-bile; canımızı acıttığını asla unutmadan, ABD ve İngiltere adıyla Haçlı'nın yaptığı bu insanlık dışı davranışı tel'in ediyorum...
Sıra bize gelinceye kadar daha nelere tahammül edeceğiz bakalım...
Hayırlı bayramlar olsun nasıl olacaksa?!...
"Bayram gelmiş neyime..."
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: