Pazartesi, Aralık 11, 2006

SİYASET HARAMİLERİ HİÇBİRŞEYLER...

Yıllardır kafamı patlattığım ama bir türlü cevabını bulamadığım bir sorunun cevabını buldum Hamdolsun!...
Fertlere değil, topluma hizmet verebilmenin tek yolu ve adresi olan siyasette, neden bu kadar başarısızız diye beynimi patlatıyordum...
Buldum ve bildim şükürler olsun!...
Bir zamanlar başkent olan İstanbul'da; şimdilerde, yani Cumhuriyetten sonra da Ankara'da kullanılan ve kullanıldığında da muhataplarını inciten bir söylem var: "Taşra ve Taşralı"...
Taşra, merkezden uzak anlamında kullanılırken; Taşralı ise merkezden uzak ve olaylardan bi-haber şeklinde kullanılır olmuş!...
Bu da olaylardan bi-haber merkezdekilerin; asıl olaylara muhatap olan çoğunluğu, yani Milleti, yani çarıklı erkan-ı harbi görmezden gelmek demek!...
Çarıklı erkan-ı harp te kendini görmezden gelen, kendini küçümseyen bu bilmezleri görmezden gelince siyaset, şu an yaşadığımız örneklerle müsemma bir şekil alıyor...
Metropoller diye gavurca adlar koyduğumuz büyük şehirlerimizi irdeleme ve inceleme şansım oldu son aylarda.
Anadolu'nun hiç bir işe yaramadığı için dışladığı, safralar muamelesi yaptığı hiçbirşeyler; yapacak işleri olmadığı için birilerine taraftarlığa soyunarak siyaset alanlarını doldurmuşlar. Bu bir şeye yaramayan hiçbirşeyler yüzünden de büyük şehirlerimizin "Bir şeyler"i, siyasetin dışında gibi görünmekteler!...
Kendileri "hiçbirşey olanlar"ın yapacak birşeyleri olmadığı için de; siyaset ve siyasetçi deyince asıl melenin sahiplerinin, morali bozuluyor, tansiyonu yükseliyor veya düşüyor!...
Bu işin çaresi var mı diye kafa patlatmak gerek diye düşünüyorum... Her halde çaresi vardır veya olmalıdır!... Bu birşeye yaramayan hiçbirşeyleri; ya bir şeye yarar hale getirmek ya da siyaset sahnesinin dışına atmak gerek değil mi?...
Sanırım duyarlı her insanın, tesadüfen karşılaştığı birilerine, sorduğu; "Ne iş yaparsın?" sorusuna aldığı cevap; "Falan partinin veya teşkilatın filan semt yöneticisiyim." şeklinde olmuştur.
Adamın hayatında işi olmamıştır!... Hayatında bir kere dahi kazanmamış ve kaybetmemiştir!... Devlete bir kuruş vergisi nasip olmamıştır!...Kaybetmenin veya kazanmanın ne demek olduğunu, merak bile etmemiştir!... Ve sadece işsizliğinden dolayı kerhen değil, mecburen siyaset yaptığını zannetmektedir!...
Bu kişi veya kişilerin; birilerine taraftar olmaktan başka çareleri de yoktur!... Bunlara birileri destek vermezse oldukları yerde yığılır kalırlar. Çünkü kelimenin tam anlamıyla boş çuval gibidirler!... İçlerine ne doldurulursa o maülün çuvalı adını almaktan başka bir meziyetleri, asla yoktur, olmamıştır ve olmayacaktır!...
Duyarlı ve düzgün insanlar; bunlarla mücadele ediyorlar siyaset adına!...
Böyle bir insafsızlık ve adil olmayan mücadele; dünyanın hiç bir yerinde ve hiç bir sisteminde yok!...
Bu yüzdendir ki siyaset ve siyasetçi denildiğinde mide bulanmakta, siyasetin düzgünleri de -kurunun oduna yaş ta yanar- mantığıyla, kendilerine kahretmektedir...
Hala varsa -ki var olduklarına inanmak istiyorum- gerçek manada, millete hizmet üretebilmek için siyaset yapan siyasilerimize, çok zor görünen ama çok şahsiyetli ve ulvi bir iş kalmaktadır: "Sine-i Millet"e dönmek!...
İhtilalin, darbenin, devrimin zirvesi; bu ulvi hareket olur.
Ve milletin "Sine-i Millet"e dönme cesaret ve ulviliğini gösteren siyasilerin sayesinde, siyasetçiye güveni tazelenir...
Yanlış siyasinin yanlışını, ancak millet düzeltir. Milletten destek almadan, millette desteği verecek güveni sağlamadan bu siyaset haramileriyle baş edebilmenin -korkarım- yolu yoktur!...
Devleti, Milleti, siyaseti bu siyaset haramilerinden, bu siyasi kenelerden kurtarabilmenin başka yolunu bilen varsa lütfen söylesin!...
Çünkü zaman geçiyor ve geçen zaman Milletin-Devletin aleyhine işliyor!...
Böyle sadece seyrederek tavır koyduğumuzu zannedersek, -korkarım- "Atı alan Üsküdar'ı geçer."
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: