Çarşamba, Aralık 20, 2006

ZORUN ZORLA SAVAŞI !...

Bazan bıkar insan; çocuksa viyaklamaktan, korkaksa bağırmaktan, erkekse nara atmaktan bıkar, susmak ister!...
Bazan Necip Fazıl'ca insan, burnundan kafa tasını kusmak ister!...
Bazan da kaçmak ister insan!... Kendinden kendine kaçmak ister!... Saklanmak ister insan; kendinde kendinden kendince saklanmak ister!...
Sustum Dostlar!...
Becerebildiğimce kafatasımı burnumdan kustum!... Baktım ki olmuyor, olmadı, olamayacak; bu kere de kendimden kendime kaçtım Dostlar!...
Kendimden kendimde firardayım!...
Kendimi yargılıyorum kendi vicdani muhakememde ve mahkememde!...
Suçsuz da benim, suçlu da!... Sanık ta benim, tanık ta!... Suçlayan da benim, suçlanan da!...
Bütün bunlardan daha zoru, daha çetini yargılanan da benim, yargılayan da!...
Bazan acıyorum ve affedesim geliyor kendimi!... Ama hemen tanık ben; sanık benim yaptığım hatalarımı hatırlatıyor bana ve adaletle merhametin bir arada olmasının imkansızlığını hatırlıyor ve aftan vaz geçiyorum!...
Oysa yasalarımız adına, kamu vicdanını acaip rahatsız eden ne aflar yaşadık biz!...
Affedilenler, asla affetmediler kendilerini afedenleri, affettirenleri!...
Aftan umudumu kesince firara karar veriyorum!...
Şu an kendimde, kendimden firardayım!... Kaçan da benim, kovalayanda!... Kaçarken de, kovalarken de "Allah!" diyen de benim!...
Kendi ellerimizle kurduğumuz ve dünyanın en şeffaf labirentinin içinden çıkamayınca kendime firardayım Dostlar!... Kendimden kaçaktayım!...
Yanlışlarıma birileri, doğru diye sarılmış!... Doğrularıma, doğru dediklerime, doğru bildiklerime, yanlış olduğunu bildiğim yanlışlar, yanlış diye saldırıyorlar!...
Canım yanıyor Dostlar!... Canımı yakan da canlarım ne yazık ki!...
Böyle insafsızlık mı var?..
Böyle korkakça serdedilen kahramanlık mı var?
Böylesine saklanarak, maskelenerek; böylesine suçlularca arkalanarak suçlulara saldırmak gibi adalet mi var?...
Böylesine kendini yargılayıp suçlu ilan ederek cezalandırdıktan sonra "Af, aaaaf!" diye naralanmak mı var?...
Bize ne yaptıysak biz yaptık. Bana ne yaptıysam ben yaptım!...
Başarılarımın da başarısızlıklarımın da sebep ve sonucu benim!...
Benim benden; benim sizden size şikayetim var Dostlar!...
Allah aşkına yargılayın beni, yargılayın bizi!...
Sonucuna Vallahi itiraz etmeyeceğim!... Çünkü kime neyse bana da o; çünkü size neyse bize de o!...
Hatiplerim susmuş!
Kahramanlarım korkmuş!
Polislerim suçlu, suçlularım güçlü!...
İmamım siyasetçi, askerim siyasallaşmış; siyasetçilerimi ise bulmakta sıkıntım var!...
Aklımı aklıma kusmak üzereyim Dostlar!...
Canım yanıyooooor canııım!...
Mevsim güz ve çiçek bahçelerinde çiçek yok!
Seralardaki zoraki ve hormonlu çiçekler ise çiçeğe benzemiyor!...
Yaklaşık 700 yıldır duran mozaiğe, niye soluyor diye kızmıştık oysa!...
Renkli mermerin farklı renklerinin farkında olacak bir gören göze hasretiz!...
Susan susana; kusan kusana; kendinden kaçan kaçana ve biz düşünen, aklını kiraya vermemiş insanlardan -hala- varsa çare ummaktayız!...
Yoksa işimiz çok mu zor Dostlar?
Çok mu zor?!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: