Salı, Aralık 19, 2006

MİLLETİMİN HAYATI...

Alfred D.Souza Der ki;
"Uzun zamandan beridir hayatın -gerçek hayatın- başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller zaten benim hayatımdı."
Umarak, kızarak ama asla küsmeye tenezzül etmeden; günü güne ekleyerek sona doğru seferdeyiz...
Kimin kimden umduğu; kimin kime küstüğü; kimin kime kızdığı veya kimin kimi kızdırdığının farkında olamadığımız bir süreç yaşıyoruz...
Bu yaşadıklarımızdan memnun olsak ta olmasak ta yaşadık, yaşıyoruz, yaşayacağız...
Aklımızı, ferasetimizi tatile gönderdiğimiz içindir ki hamaseti unutalı yıllar oldu!... Oysa hamaset başladığında mantık, tatile çıkmalıydı!...
Çağrıldık, geldik. Oysa yıllardır -vücut diliyle falan değil- açıkça kovulmamıza rağmen gitmedik, gitmiyoruz!...
Şuuraltımızı, kendi akıl ellerimizle bir yerlere ipoteklemiş ve asla aklımıza hürriyetini vermek gibi bir cehdimiz de olmadan, gün saymaktayız sanki!...
Yaşadığımız, harcadığımız ve asla tekrarı mümkün olmayan kaybımızın, hayatımız olduğunun da farkında değiliz sanki!...
Ellerimizle, bin bir emekle kurduk oysa şu anda şikayetlendiklerimizi!... Herkesin örülen duvarda bir tuğlası var muhakkak. Ama örülü duvardan tuğlasını istemek hakkının da ne akılla ne de mantıkla alakası var!...
Farkındayız, farkında olunsun diye de elimizden geleni esirgemedik, esirgemeyiz!...
Ama birileri; Allah(c.c.) rızası için bize, dünyanın neresinde, tarihin hangi döneminde ve dünyanın hangi sisteminde başarısızlara bu kadar ödül verildiğini, mutlka söylemeli!...
Başarısız ve başarısızlar başkaları, ama kaybeden biziz!... Biz yani Türk Milleti, kaybedecek hiç bir hata yapmadık. Ölmek gerekti, öldük. Öldürmek gerekti, öldürdük. Asılmak gerekmeden de asıldık ama asla kasılmadık!...
Siyaseten, ticareten, duygusal olarak hayatın hiç bir evresinde ve hiç bir yerde, hiç bir başarı yaşamamış olanların ödüllendirilerek, bizim cezalandırıldığımız bir insafsız süreçteyiz!...
Kimi, kime şikayet edebileceğimiz de belli değil!...
Başarılı görülen, başarılı tarif edilebilen birisini bulamıyoruz ki başarısızlarımızı şikayet edelim!...
Bu insafsız ve acımasız sistemin adı her neyse ben bu sisteme baş kaldırıyorum!...
Dağdakileri, zorla ovaya indireceğiz herhalde!...
Ve benim, ve bizim, ve Cumhurbaşkanımız'ın mukaddes oylarıyla, bu ovaya indirdiğimiz alçakların kirli düşüncelerinin tezahürü olan oyları, aynı güçte olacaklar!...
Hadi onlara; devletli millet olma geleneğimizle "insan hakları" adındaki ihanet şebekelerinin arkasına saklanma hakkını da tanıyalım ama; benim, bizim Türklük hakkımız ne olacak?...
Ölen de, öldüren de ben olacağım ama insan hakları hainlerin olacak!... Biraz değil, çok insafsız bir yargılama, çok merhametsiz bir sonuç değil mi?!...
Bu geçenin ve heba olarak geçenin, zaman olduğunun farkındayım ama bu geçenin, Türk Milleti'nin hayatı olabileceğine asla inanmak istemiyorum!...
Milletimin hayatı, bu kadar ucuz olmamalı!...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: