Perşembe, Aralık 14, 2006

İNADINA ÜLKÜCÜYÜM...

"İnadına..." deyince olacağını sanmıştım!...
Biz; "İnadına..." deyince bizimle beraber birileri de "İnadına..." der ve bir "İnadına.." sloganıyla başımıza getirdiğimiz -bize göre- musibetten kurtulabiliriz sanmıştım!...
2006 yılına sersem girdim!...2005'in son günü, 31 Aralık 2005 Cumartesi ; hayatımın kalan kısmında hiç hatırlamak istemeyeceğim bir gün olarak kalacak...Zaten kötü geçen, gergin geçen, Milletimiz-Devletimiz adına telafisi zor tavizlerle geçen 2005; sonunda bana da yapacağını yaparak geçti gitti!...Şükürler olsun ki bir daha geri gelme şansı yok!...
Ben fakıri tanıyan dostlarım bilirler -ve bu yüzden de epeyce tenkitlerine muhatap olmuşumdur- hayatımda yaptığım ve yaşadığım hiç bir olaydan pişman olmamışımdır...Demek ki her şeyin bir ilki varmış!...2005 senesinin 31 Aralık Günü, yaşadıklarımdan pişmanım!... Davetsiz gittiğim bir ziyarette; gittiğime,gideceğime,sevdiğime,seveceğime ve bir sene öncesine kadarki tavrımı değiştirmiş olmama pişmanlığım, had safhada!...
Ne yapayım? Kimlerle paylaşayım? Kimlerle dertleşeyim diye düşünürken; yıllarımın verdiği alışkanlıkla elime geçen bir kitabı karıştırmaya başladım... Karıştırdığım kitap, Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlük kitabıydı.Açmış bulunduğum sayfa ve okuduğum madde, idealist'ti!...
Tevafuk değilse, ne bu?!...
Okuduğum tarifi, TDK'nun Türkçe Sözlük kitabından alarak aynen aktarıyorum: idealist s. Fr. idealiste 1. Ülkücü: "Zaten çiçeği burnunda her genç idealist gibi bildiğini başkalarına öğretmek bende de bir ihtiyaçtı."R.N.Güntekin. "Birçoğu menfaat ve politika adamı, bir kısmı da idealist idi."- F.R.Atay Yazılışıyla, dizilişiyle aynen böyle anlatılmış Ülkücü!...Örneklemedeki F.R.Atay'ın; "Birçoğu menfaat ve politika adamı, bir kısmı da idealist idi." cümlesine takıldım!...
Sersem girdiğim 2006'nın ikinci gününde Rabb'im(c.c.)'in -acıyarak- yönlendirmesiyle, aklımdaki düğümlerimi de çözmüş oldum hamdolsun...
Davetsiz gittiğim ve davetsiz ziyaret etmek zorunda kaldığım kişi -makamı ne olursa olsun- bir politika adamı idi!... Birçoğunun menfaat ve bir kısmının da politika ile uğraştığı bir çoğunluğun içinde elbette idealistlik, Ülkücülük kolay olmamalıydı!...
Kolay olmadığı için de zor olanı seçerek Ülkücü olduk...Kolay olsaydı herkes te ülkücü olmaz mıydı?... Zorluğundandır ki 75 milyona dayanan nüfusuyla Türkiye'de Ülkücünün sayısı; -Devlet Bahçeli'nin sayımıyla- 250.000 kişi olarak ancak çıkabiliyor!...
Herkesin vatanperver, milliyetçi, ulusalcı olduğu Türkiye'de bu yüzdendir ki "İnadına Tayyip!.." gibi her yanı boş bir sloganla, dengeler alt-üst olabiliyor!... İdealistin Ülkücü olduğunu, bilmeme rağmen bir daha okuyunca ve arzettiğim örneğide gördükten sonra; artık bir daha politika ile uğraşan hiç kimseyle sohbet etmeme kararı aldım!...
İdealistle-Ülkücü ile politikacının bir duruş sergilemesinin imkansızlığını öğretti 2005, son gününde bana!...
Menemen Olaylarını yazarken satır arasında ben fakıre gönderme yapan bir dostumuzun da kulaklarını çınlatarak; artık "İnadına." demeyeceğimi açıklamak istiyorum!...Sorana oyumun adresini elbette söyleyeceğim!... Ama artık "İnadına MHP" diyerek buralardan açıklamayacağım!...Artık buralardan ve sitelerde, "İnadına" diyerek kimseleri rahatsız etmeyeceğim...
Zurnayla peşrev olabileceğini, atasözümüze inat ispatlayan zurnacılar beni bağışlasınlar. Kimsenin atı ürkmesin diye artık zurna çalmayacağım!...Çünkü bu ürküteceğim atın süvarisini çok iyi tanıyorum!...Süvarisinden belki vaz geçebilirim ama, o güzelim atın ürkmesine gönlüm razı gelmez!...
Artık sadece Ülküdaşlarımla sohbet edeceğim!...Hiç bir politikacıyla -gözümün bebeği de olsa- fikir teatisinde bile bulunmayacağım!...
Politikacıyı ve menfaatperesti incitmeyi, biz Ülkücüler beceremeyiz!...Onları incitelim derken kendimizi incitiriz hep!... Hiç bir politikacı için de bir Ülkücünün incinmesi, Allah(c.c.)'ın da rızasını almaz!...
Mensubu olarak, içinde olarak, nasibolan yerlerde kurma şerefini yaşayarak bir ömür verdiğim Ülkü Ocakları'm , benim başımdan artar...Çocuklarımı gönderdiğim Ülkü Ocaklarına, Allah(c.c.) nasip ederse bir kaç yıl sonra da Torunlarımı göndereceğim!...Ülkü Ocakları tedrisinden geçen çocuklarım ve torunlarım ne yapacaklarına kendileri karar verecekler...
Tabi Rahmetli Başbuğumuz'un; "Her Ülkücü otomatikman MHP'lidir." buyruğunu unutmadan...
Umarım o günlerde de Ülkücülerin canlarını inciten "Bahçevan"lar olmaz...Bir inadımdan da vazgeçmeden tabi; "İnadına Ülkücüyüm.Ülkücü olduğum sürece de Milletim'in emrindeyim"
TEVEKKELTÜ A'LALLAH...
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: