Çarşamba, Haziran 17, 2009

"DERLEEERRR, DERLER!...

Ülkü Devleri ve kanaat önderlerinden özür, Balgat Serası Çiçekleri'ne teşekkürlerimle başlayacağım.
Ben; "Türk'üm. Türkçüyüm. Türk Milliyetçisiyim. Ülkücüyüm." dedikçe Balgat Serası'nın mevsimlikten çıkardığı çiçekler, "Bahçelici" olmadığım için bana hâin dediler! "Derleeeer! Derleeeer!" dilin kemiği yok, desinler!
Hayatımda hiç kendimi savunmadım ve hayatımda hiç şikâyetçi olmadım. Yaptığım her işime inanarak yaptığım için sahip çıktım ve yaptığım her şeyin bedelini ödedim. Ne eyyâmcılığım, ne her hangi -kendinde güç vehmeden- bir kişiden 'aferin' beklemek için kapı kulluğuna tenezzülüm olmadı! Kendimce, hür aklımla ve Türk vicdânımla "Kuvva-y-ı Seyyâre" diye bir sıfat yakıştırdım kendime, seferdeyim...
Balgat Serası'nın mevsimlikleri bozulmuş çiçeklerine önce o teşekkürümü edeyim. Teşkilât diri kalsın, bölünmeyelim, parçalanmayalım, 'Kol kırılır yen içinde' mantığı ile mücâdele ettiğim günlerde yazdığım yazılarımın gün gelip suç sayılabileceğini rüyamda görsem, hayra yormazdım ama oldu!
Sevgili Çiçekler; "Alparslan Türkeş'li MHP'ye ömrümü hîbe etmiştim helâl olsun; Bahçeli'li MHP'ye ne yapmışsam bu dünyada da ahrette de harâm olsun!" derken, bu çıkardığınız ve suç saydığınız yazılarımdan hareketle gayretlerimden bahsetmiştim!
Terk edişlerine, evlerine kapanışlarına sonradan hak verdiğim Ülkü Devleri'nden de; teşkilat içinde birlik-bütünlük için çırpındığım dönemlerde yazdıklarım için defalarca özür dilemiştim! Bu yazılarımı, tekrâr ben çıkarsaydım olmazdı! Çok teşekkürler. D.Bahçeli için ve onun genel başkanlığındaki -teşkilatım zannettiğim- kurum için yazdıklarımı yeniden yayınladığınız için size teşekkür. En azından D.Bahçeli'ye neyi, hangi emeklerimi harâm ettiğimi belgelediniz...
Türklük fıtratım ve Ülkücülük edebimle, hayatımda hiç bir işimi gizli yapmadım. Hayatımda hiç siyâsetin serbest güreşçisi olmadım. Yâni arkaya dolanıp puan almaya hiç tevessül ve tenezzül etmedim. Çünkü siyâsetçi değilim. Yaptıklarımı, yaptıklarımın karşılığı olarak çektiklerimi de hiç anlatamadım. Hayâtımın en zor dönemlerini, emsâlim ülküdaşlarım gibi Türkeş'li MHP günlerimde yaşadım. Ve -varsa- her hakkımı defalarca helâl ettim, tekrar helâl olsun. Kenarda gezip ortada görünenlerin, 'Ekerken yok, biçerken yok, harmanda kardeşler'in mîras paylaşımlarına ve bu paylaşım anındaki çirkin dalaşmalarına seyircilik yaptım midem bulanarak!
Taaaaa ki "Türkeş'siz MHP Kumpası" mensûplarının, Teşkilâtları D.B.'ye teslîm edişlerine kadar... Ülkücülük hakkımı, teşkilât içindeki görev yarışları zannettiğim kongrelerde kullandım. Hiç bir kongrede D.Bahçeli'yi desteklemedim doğrudur. Her kongreden sonra; "Ülkücü irâde tecellî etmiştir. Teşkilâtımın emrindeyim." diye de kanaatimi ilk yazan oldum. Şimdi suç işlemişim gibi servis edilen yazılarım da, o duygularımın tezâhürüdür ve ben bu duygularımla donanımlı iken D.Bahçeli tarafından teşkilatlarımdan dışlandım!
Başbuğum'dan sonra en keyifli teşkilâtçılığı Prof. Dr. Ümit Özdağ Bey'le birlikte geçirdiğim hareketli günlerde yaşadım. "Biz de sizdeniz!" diye salonlarda, meydanlarda -ki bu meydanlardan biri Bingöl'ün karlı dağlarıydı- kükreyen Türk sesle ve Türkçe tavırlarla çok ümitlenmiştim, çok moralliydim. Hâlâ "Ümit"liyim. Ümitsizliğin imansızlık olduğunu bilirim çünkü.
12 Eylül Kıyâmeti öncesi, ülküdaşlarımızın resimlerinin afişe edilmesinden hemen sonra şehît edildiklerini hatırlatan bir mantık ve uygulamayla; Balgat Serası'na yakın-yandaş sitelerde Olağanüstü Kongre tâlebinde bulunan delegelerin isimleri ve şahsımın resmim afişe ediliyor! Edilsin elbette! Serçeden korkanın darıyla darı ekmekle işi olmaz ama Ülkücüyüm diyenlerden Türkçe tavır beklemek te bir Ülkücü olarak hakkımdır. Bir adım geri basarsam namert olayım!
PeKaKa'lılara karşı demokratlaşan, farklılıkların farkındalıkla Türkiye Milliyetçiliği gibi uyduruk bir tavırla merkezleşen, her kesten daha fazla ABD'ci ve AB'ci bir zihniyetten başka bir tavır beklemekle yanlış yapmışım der geçerim...
Tekrâren; "Alparslan Türkeş'li MHP'ye ömrümü hîbe etmiştim, helâl olsun ama D. Bahçeli'li MHP'ye ne yapmışsam bu dünyada da , ahrette de harâm olsun" der susarım...
Bir yerlerden gelenler, bir yerlere gitmek üzere her zaman yolculuğa hazırdırlar. Biz, hâne sahipleri olarak "Gelene ağam, gidene paşam" mantığıyla, geleni karşılamaya, gideni uğurlamaya devâm ederiz.
Ekinimiz var, hasadımız-harmanımız var. Allah'ın yardımıyla bir de hesabımız var! Balgat Serası'na bir tejgere (tezgene) gübre de benden olsun...
"TÜRK'ÜN HER ŞEYİ GÜZELDİR VE HER ŞEYDEN GÜZELDİR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: