Salı, Haziran 09, 2009

SIR GÖRÜŞMEYİ, BİLMEK İSTİYORUZ...

"Aramızda gizliliği olan bir görüşmeyi hiçbir zaman ifşa etmem. Sayın Büyükanıt ile başbaşa yaptığım bir görüşme. Başbaşa yaptığım bu görüşme benimle ebediyete gidecek." (ATV- Başbakan'la Gündem Programı)
Günlerdir, Başbakan'ın bu iki cümlesi ile uğraştayım!
İnsan bir şirketin büyük ortağı, hatta patronu olsa bile şirketin geleceğini ilgilendiren konu veya ikili görüşmeleri yönetim kurulu ile paylaşmaz mı?
Ailevî bir meselede, ailenin şeref-haysiyetini korumak adına saklanması gereken konu veya ikili görüşmeler, aile bireyleri ile paylaşılmalı ve birlikte karar alınmalı değil mi?
Ağalığa, feodal yapı ve yapılanmalara açıkça kafa tutulan günümüzde, Başbakan'ın yaptığı feodal yapının da bir adım önünde değil mi?
Özel yetkili şahıslar, yaptıkları ikişli görüşmeleri görev verene anlatmazlar mı? Sonuçta Başbakan 'vekil', millet te iş vereni değil mi? İşverenin ikili görüşmeyi bilmeğe hakkı yok mu?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanlığı, bir şirket yöneticiliği kadar, bir aile yapılanması kadar da mı demokratik değil?
Yoksa gerçekten "sivil darbe" mi var?
Başbakan olarak Genel Kurmay Başkanı ile yapılan görüşme -ikili de olsa- belki devlet sırrıdır ama devlet sırlarının yandaş gazetelere servis edilerek çarşaf-çarfaf ifşâ edildiği, Devletten Üstün Hizmet Madalyalı Kahramanlarımızın rencîde edilerek cezaevlerine tıkıldığı günümüzde; Türk Milleti adına karar veren Yüce Divan tarafından "Laikliğe karşı odak olmak" suçunu işlediğine ittifakla karar verilen ve cezâlandırılan bir partinin Genel Başkanı'nın, Genel Kurmay Başkanı ile konuştukları kimsenin değilse bile benim ölesiye merakımdır ve öğrenmek hakkımdır.
Trilyonluk, zırhlı makam aracının emekli olduktan sonra Yaşar Paşa'ya verilmesinde bu görüşmenin payı var mıdır? Yoksa bu araç, verilmemiş te zoralımla alınmış mıdır?
"Benim siyasi yaşamımdaki safhalardan bir tanesi ...." sözünden, benim anladığımın hâricinde bir şey anlayan var mıdır? Tabi; "Kendim ısırır köpeklere yalatmam." şeklindeki çok erkekçe bulduğum taraftarların anladıkları, ilgi alanımda değil!...
Bu ikili ve her kesten gizlenmesi gereken görüşmede, Yaşar Paşa zor alımla triyonluk araç ve başka imtiyazlar mı almıştır, yoksa Yaşar Paşa satın mı alınmıştır?
Devletin milyar-milyar liralık cihazlarıyla her kesin yatak odalarına kadar nüfûz edilerek tele-kulakçılık yapılan bir dönemde, hiç kimsenin özel yaşamına ve aile mahremiyetine önem verilmediği bir dönemde, iki kişinin yaptığı görüşmenin ebediyete götürülmesi, ebediyyen bir şâibe olarak kalmayacak mıdır?
Ne böyle devlet olur, ne böyle devlet adamlığı! Ne böyle şirket yönetilir, ne de bu tarzda bir feodal uygulama var!
"Padişâhım çok yaşa!" dönemlerinde bile Cuma günleri; "Mağrur olma Padişâhım, senden büyük Allah var!" diye atılan sloganları hatırlayınca, padişahlık dönemi daha mı demokrattı diye düşünmeden edemiyorum!
Sayın Başbakan; çok kıskanç eş sahibi olan ama zamparalıktan vaz geçemeyen iki kişinin meyhâne ve karşısındaki yere uğramalarının saklanmasını, her kes anlayabilir ve bu işinde ebediyyen saklı kalamayacağını, defalarca duyduklarımızla biliriz! Hâl böyleyken demokratik-laik-hukuk devleti olduğu söylenen bir Devletin Başbakanı ile Genel Kurmay Başkanı'nın ikili görüşmesi; "Benimle ebediyete gidecek." diye târif edilemez ki bu görüşmeyi emekli olduktan, trilyonluk makam aracını aldıktan, silah ve mesai arkadaşları tek tek gözaltına alınırken ona -emekli olduktan sonra bile- dokunulmadıktan sonra açıklasa bile şahsen Yaşar Paşa'ya inanmayacağım!
Yoksa bu da akılları karıştırıp düşünenleri meşgûl etmek, eskimişliği-yıpranmışlığı saklamak için bir başka uygulama mı?
"Bütün eskimiş şeyler yıpranmış olur; yıpranmış şeylere tahammül etmek insana sıkıntı ve tiksinti verir." (Kutatdgu Bilig)
Veee "İki kişinin bildiği sır değildir." Sayın Başbakan!...
TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: