Cuma, Haziran 12, 2009

İNEMEYECEĞİN YERE ÇIKMA ...

Anam; "Gülümsemeyen yüzden, ağlamayan gözden korkulur!" derdi hep! Sözün benzerini, nerdeyse aynı anlama gelen bir şeklini, Urfalı bir Ana'nın da söylediğini duydum; "Ağlayan gözden, gülen yüzden zarar gelmez." demiş o Urfalı Ana da... İbrahim Tatlıses söyledi. Anası Urfa'da öyle dermiş... İbo'yu tebrik ediyorum bu güzel öğüdü unutmadığı ve unutturmadığı için...
"Doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle, sünnîsiyle alevisiyle Türkiye bir bütündür." diyerek ömür tamamlayan Alparslan Türkeş'i hatırladım bu iki ana sözüyle, özleyerek içim yanarak...
"Türkiye'nin; cumhurbaşkanından genel ev kadınına kadar insanının meselesi, meselemizdir." Diyen Alparslan Türkeş'i hatırladım. "Onlar ne kadar Kürtse ben de o kadar Kürdüm, ben ne kadar Türksem onlar da o kadar Türk'tür." diye yüz yılın tarifini yapan Bilge Türk'ü, Başbuğ'u hatırladım...
Urfalı anayla anamın sözünün Türkçe benzerliğiyle; "Ne mutlu Türk'üm diyene." diye halkları milletleştirmeye soyunan Muhteşem Türk Atatürk'ü ve son yüzyılın son Bağbuğu, Alparslan Türkeş'i hatırladım...
Halkları milletleştirmeyi ülkü edinmiş bir düşünce ve tavırla, "Ya sev ya terk et." kolaycılığını mukayeseye aslâ tenezzül etmem! Bölünmez bütünlüğümüzü hedefleyen, emperyalistlere yakınlaşmayı mahâret ve kurnazlık sayan ve onlarla müttefikliği ilm-i siyâsetten sayan akılları teslîm olmuş, eline beyaz bayrak almış teslimiyetçi rüzgâr gülleriyle bu ana sözlerini, Atatürk'ün tavrını ve Alparslan Türkeş'in sözünü mukayese edince; "Ağlanacak hâlimize güldüğümüzü" bir daha gördüm!...
Yok öyle bolluk! "Ya sevecekler, ya terk edecekler!..." miş! Ya sevecekler, ya da sevecekler Kardeşim! Ya devlete baş eğecekler, ya da devlete baş eğecekler!
Ne mutlu Türk olana değil, "Ne mutlu Türk'üm diyene." diyenleri, baş tacımız, göz bebeğimiz ederiz. Cumhurbaşkanlığına, genel kurmay başkanlığına, başbakanlığa, bakanlıklara, vergi rekortmenliklerine taşırız ve asla yüksünmeyiz ama "Türk değilim, Türkiye'den ayrılacağım!" diye demokratlaşarak hayal kuranlara da: Akıllı olun! Aklınızı başınıza getirmek için sizi yargılarız. Yasalarımız ne ceza veriyorsa uygularız. Demokrasiden istifade kurnazlığına devam da ısrar ederseniz biz de demokratik haklarımızı kullanarak idamı geri getirecek bir yönetim seçeriz ve sizin kellenizi a-lı-rız! Ne bir çakıl taşımızdan, ne de bir Kürdümüz'ün tırnağından vaz geçmeyiz! Çünkü biz Türk Milletiyiz, çünkü biz Türkiye Cumhuriyetiyiz, Türk devletiyiz deriz.
"Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldıkta ikisinin ortasına insanoğlu koyuldu. Atam Bumin Kağan başlarına han olarak oturtuldu. Atam Bumin Kağan, ulusları bir araya topladı. Yoksulu bay etti. Başlıya baş eğdirdi, dizliye diz çöktürdü. ... Udaçı erti Türk Budun, ökün!" diye tarihi taşlara kazıyarak bırakan atalarımızdan, halkları milletleştirme teamülünü, eksiksiz aldığımızdan eminiz. Bu yüzden Muhteşem Türk; "Ne mutlu Türk'üm diyene." diye şifrelemiş, bu yüzden; "Kendimizi onlar kadar Kürt, onları da bizim kadar Türk" sayarız.
Siyâsilerimizin onlarca yıllık basîretsizlikleri yüzünden; alt-üst kimlik vehîmleriyle, demokrasiyi araç kullanma kurnazlıklarıyla ilgilenmiyor görünsek te bilinsin ki ilgiliyiz. Türk sabrıyla, devletli millet vakarıyla akılların başlara gelmesini beklemekteyiz. Yoksa 10.000 yıllık teâmüllerimizle biz akıllarını başlarına getirir bir daha başlıysa baş eğdirir, dizliyse diz çöktürürüz!...
Belki itten korkanlar vardır ama, kapı köpeğinden korkan çocuk görülmemiştir.
Demokrasiyi araç olarak kullanan kurnazlara da hiç bir te'vil yolu bırakmadan; "İnemeyeceğin yere çıkma!" Türk ata sözünü hatırlatırız. Sözümüz ortaya, kim alınırsa onun olacak!
Bu da Türk'ün diplomasisidir vesselâm...
"Bana yol gösteren benden olmalı / Olamaz Türk'e baş, 'Türk'üm.' demeyen."
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÜNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: