Salı, Ağustos 21, 2007

BİZ SUSMAYIZ !...

Ülkü: ideal
Ülkücü: idealist. İdeali olan...
Türkiye'de ve Rahmetli Başbuğ Türkeş'in özel gayretleriyle kazandırdığı siyasi kimliği ile ise ülkücü; rehberi Kur'an, hedefi Turan olan Türk Milliyetçisi."Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin; her şey Türk'e göre, Türk tarafından, Türk için" diye sloganlaştırdığı idealinin peşinden giden idealist.
Millet olarak dualı olduğumuza, bu yüzden uzun süreli zilletin reve görülmeyeceğine iman etmiş ama her türlü baskıya ve zulme karşı da canı pahasına karşı koyabilecek serden geçti...
İkbal hesapları olmayan; şahsi çıkarlarına asla öncelik vermeyen, bir yerlere birileri görevlendirilecekse oraya bir ülküdaşının atanması için gereken her türlü fedakarlığı yapabilecek dava adamı...
Liyakati asla atlamadan, emanetin ehline verilmesinin bir Tanrı buyruğu olduğunu bilecek kadar ferasetli ve haris ülkücüler varsa onları da incitmeden işin ehline verilmesini sağlayabilecek ferasetteki, yürekteki yiğit...
Adamcılığı, taraftarlığı aşabilmiş ve taraftarlıkla idealistlik arasındaki farkın farkına varabilmiş ferasette kişi...
Bu tariflerde kişilerimiz var mı ve siyaseti bunlar mı yapıyorlar? İncelemek lazım değil mi?
Hem "Ülkücüyüm." yani "Yakın hedefim yüz milyonluk milliyetçi Türkiye, uzak ve nihai hedefim Turan." diyeceksiniz; hem de onurlu veya onursuz AB üyeliği talep edeceksiniz.
"Ha bu vatanın ekmeğini yemişim, ha uğruna kurşun." diyerek topraklaşmış beş binden fazla gönüldaşınız olacak; her gün üçerli beşerli memleket evlatları, ülkenin bölünmez bütünlüğü uğruna şehit olacaklar ve onları şehit eden bölücünün siyasal uzantılarının mecliste uzattığı eli sıkacak; sonra da diğer elinizle bize kurşun sıkmanıza asla izin vermeyiz gibisinden muallak cevaplarla geçiştirmeye uğraşacaksınız!...
Bunların; AB ve ABD adındaki dost-müttefik zannettiğiniz Haçlıların desteği ile meclise girmiş siyasal uzantılar olduğunun farkında mı değilsiniz? Yoksa bunların; hala kırsalda mehmetçiklerimize kurşun sıkan hainlere asla terörist demeyeceklerini açıkladıklarını duymadınız mı?
Bu tokalaşmayı, ciddiye alıyoruz. Sizinle tokalaşan her kesi de ciddiye alıyor ve çok büyük bir dikkatle izlediğimizi, bir daha açıklıyoruz.
Bedensel, ruhsal rahatsızlıklar ve kişisel zaafiyetler, asla malzememiz olmamıştır olmaz da. Ama siyasal zaafiyetlere tepki vermezsek, siyasi zaafları görmezden gelirsek; mukaddeslerimize, bir ömür feda ettiğimiz ideallerimize ihanet etmez miyiz?
İdeallerimize ihanet etmemek uğruna yapacağımız uyarılar ve tenkitlerimizden dolayı, taraftarlarca hainlikle itham edilirsek çok mu umurumuzda olur zannediliyor?
Üniter devlet yapımız hedef alınıyor!
Bölünmez vatan bütünlüğümüz hedef alınıyor!
Tek dil, tek vatan, tek bayrak, tek devlet inancımız hedef alınıyor!
Farklılıkların farkında olarak ülke yönetimine talip olunarak, "Ne mozaiği ulaaan!" şeklindeki tarihi Türkçe tepki reddediliyor!
Sistemle, laiklikle, devletin kurumlarıyla kırk yıldır gizli gizli kavgalar etmiş zihniyet sahipleri, devletin zirvesine talip oluyor. Bunların zirveye çıkmaları işini kolaylaştırmak için; bölücülerin siyasal uzantılarıyla birlikte meclise girilereke salt çoğunluk sağlanıyor!
Bunun adına toplumsal mutabakat deniliyor. Çekişen taraf biz olmayacağız diye inandırıcı olamayan savunmalar yapılıyor.
Bunlardan cesaretlenen Başbakan'da; milli görüş gömleğini çıkardığını söylemesine rağmen hala özel toplantılarında özünü saklamayan ama sözüyle günü kotarmaya çalışan Cumhurbaşkanı adayını savunurken; onu cumhur başkanı olarak kabul etmeyeceğini yazan bir yazar için; "Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı kabul etmeyenin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkması lazım. Bu da benim hakkım." diye gönderme yapabiliyor.
Sayın Başbakan;
Sana ve sizin temsil ettiğiniz fikre asla oy vermedik. Vermeyeceğiz de. Sebeplerimizi yıllardır söylediğimiz için belli. Tekrarlamayacağız. Ama size oy vermediğimiz için, sizin dayattığınız adayı cumhurbaşkanı kabul etmediğimiz için ne bir yazara, ne de hiç kimseye "vatandaşlıktan çıkması lazım" diyemezsiniz. Çünkü bu devlet ve bu vatan için ölen biziz.
Hala çatır çatır ölenler, bizim çocuklarımız. Sizler gibi çocuklarımızı askerlikten falan kaçırmayız biz.
Siyasete karışmış gibi gösterilmesinden dolayı edep ölçülerinde tenkit etsek te Ordumuz, hala bizim için Peygamber Ocağı... Ve biz; size oy vermememize rağmen, yarın da oy vermeyeceğimiz halde hala çocuklarımızı kınalayarak vatana kurban olarak göndermekteyiz.
Çocuklarımızı; önce Allah(c.c.)'ımıza, sonra da komutanlarımıza emanet ederek gönderiyoruz.
Ne siz, ne de hiç kimse bu millet mensubu kişilere Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkın diyemezsiniz.Diyememelisiniz!...
Size oy versin vermesin, bütün milletin tarih huzurunda sizinle hesaplaştığının bir gün siz de farkında olacaksınız...
Umarım seslendiğiniz o köşe yazarı; size kendi üslubu ve yüreği ile cevap vermiştir veya verir. Bizler de yerel basından seslenen yerel ve milli yürekler olarak ferahlarız...
Azınlığın çoğunluğa uyması gibi bir demokratik kural vardır ve biz buna uyarız. Ama çoğunluğun da gücüne güvenerek azınlığa hükmetmesine rızamız olmaz ve asla susmayız...
Size siyaseten cevap vermesi gerekenler sussalar da bizler, feveranımıza devam ederiz. Biz susmayız, susturulmayız...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: