Pazartesi, Ağustos 13, 2007

SENİN HAİNİN, BENİM HAİNİM !...

Ne oldu?
Neden oldu?
Kim veya kimler yaptı?
Ne zaman, nasıl yaptılar?
Bu olanlar, bu yapılanlar karşısında biz neredeydik ve ne yaptık?
Millete noterlik görevinin reva görüldüğü, ama bu noterlikte kötünün iyisine mecbur edildiğini ısrarla söyleyenlere inat, milletin yeteneksiz siyasilerden intikam aldığı bir seçim süreci yaşadık.
Yeteneksiz siyasiler; milletin oyunu alabilecek bir şey söylemedikleri için oy alamamışken; kendilerine kızmaları, kendilerini yenilemeleri gerekirken millete kızıyorlar!...
Bölücülerin siyasal uzantılarıyla, toplumsal mutabakat adına tokalaşanlar; iki kişiden birinin oyunu alan AKP Genel Başkanı ile tokalaşmadıklarını, marifetmişçesine söyleyebiliyorlar!
Elbette o zaman da milletin ve benim aklımız karışıyor!...
AKP'ye oy vermedim. Elli sefer seçim olsa ellisinde de oy vermem. Niye oy vermediğimi ve vermeyeceğimi yıllardır sakınmadan söylerim. Ama toplumsal diyalogun başlatılması gerekiyorsa -ki gerekiyor- milletin ezici çoğunlukla iş başına getirdiği 340 milletvekili ile mi, yoksa 23 siyasal bölücü uzantı ile mi diyaloga girmek, akıl gereğidir diye düşünmeli değil mi?
Bunlar günümüzün cevapsız soruları veya verilecek cevaplardan tatmin olamayacağımız müşküllerimiz!...
Akranım her kesi ve yakın tarihimizi dikkatle inceleyen her kesi bir hafıza seyahatine çıkarmak istiyorum.
Sağcısı-solcusuyla, ülkücüsü-devrimcisiyle üzerinden tarihi silindir geçmiş bir nesiliz. Ölünüp öldürülecek ortamlardan sağ çıkmış, dar ağacı gölgelerinden fire vererek sağ çıkmış; emperyal bütün güçlerin, yerli iş birlikçilerin, hainlerin el birliği ile yaptığı saldırı ve tazyiklerden sağ çıkabilmeyi başarmış bir nesiliz.
Cumhuriyeti koruyan da koruyamayan da yine aynı nesil!...
Büyük senarist; bu nesle, yıllardır onar yıllık periyotlarla görevler yükledi. Hangi cenahtan olursa olsun bu nesil, büyük senaristin senaryosunda konu mankenliğine hep gönüllü oldu.
1980'li yıllarda bu nesle; "senin katilin, benim katilim" yarışı yaptırıldı. Ülkücünün de, devrimcinin de kahraman katilleri vardı. Ama haklarını hiç düşünmeden teslim ederim ki Allah(c.c.)'ta şahittir ki onlar birer kahramandılar.
1990'lı yıllarda aynı nesle, bu kere "senin hırsızın, benim hırsızım" yarışı yaptırıldı. Ve hırsızlarımız göz önünde, açıkça yarıştılar. Bizlerde desteklediğimiz hırsızlarımıza bilerek alkışlar vurduk. İdealistliğimizi, dava adamlığımızı, inandırıcılığımızı kendimiz bilerek bitirdik!...
2000'li yıllarda büyük senarist, bu nesle başka bir yarışı görev verdi sanki. Şimdi de "senin hainin, benim hainim" yarışını başlattılar sanki!...
"Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda" tarifi ile vatanlaşmış bu memleket topraklarının; seksen yıl önce üzerimize gelen "Yedi Düvel" tarifli düşmanlara satılmasının ve bu satışı yapabilenlerin adının ne olacağını birileri bize söylemeli artık.
Artık bu memlekette ki, milliyetçiyim diyenler, milliyetçilikten; devrimciyim diyenler kaldıysa devrimcilikten; ümmetçilik iddiasında olanlar, ümmetçilikten; liberalim diyenler, liberalizmden; ulusalcıyım diyenler, ulusalcılıktan ne anladıklarını çok kesin ifadelerle anlatmak zorundadırlar.
Belki millet olarak bilmediğimiz, anlayamadığımız gerçekler varsa bizi aydınlatmak mecburiyetindedirler.
Yoksa; asıp asamamak konusunda birbirlerini suçlayanların, tokalaşmadığı ama asılması istenen hainin taraftarları ile tokalaşanların diyalog gayretlerini anlamakta ve tarifte sıkıntı yaşarız.
At izi ile it izinin birbirine karıştırıldığı bu safaride, av olmaya millet olarak artık itirazımız var.
Eğer bu vatandan siyaseten vaz geçiliyorsa, eğer Muhteşem Türk Atatürk'ün bütün ezilen milletlerce kurtuluş olarak görülen sisteminden kurtulmak isteyenler varsa; millete, mensup olduğu milleti sevmeyi ve milliyetçiliği yasaklamaya niyetlenenler varsa bunu açıkça söylemeliler.Zannederim söylüyorlar da. Bu söyleyenlere karşı, "Milliyetçiyim" diyenler, milliyetçi tavıra yakışan davranışlarını, sergilemek zorundadırlar...
Allah(c.c.)'a yemin ederek söylerim ki, doğruyu kim yaparsa alkışlarız. Yanlışı da kim yaparsa gördüğümüz anladığımız kadarıyla anlatır, dilimizin gücü kadar da tenkit ederiz.
Bizi; çok korktuğum ve bunu da benim komplo teorim olarak saydığım, "senin hainin, benim hainim" yarışına sokamazsınız!...
Evet "Musa olmasına Musa da o kadar uzun boylu değil..."
Siyasetin çareliğini bitirdiğinizin hepiniz farkında olmalısınız.
Siyasetin çareliğini bitirirken kendinizi de bitirdiğinizin de farkında olmanız gerek...
Milletin gözü önünde yapacağınız cumhurbaşkanı seçiminden hemen sonra, yerel seçimlerin stardına, üzerlerine aldıkları siyasal kimliğin hakkını vererek basanlar, mesafe alacaklardır. Ya da millet, inadına ve çaresizlikten omuzlayarak kaldırdıklarını, tepe taklak omuzlarından aşağı atacaktır.
Bu millet, feraset sahibidir. Bu millet basiretlidir...
Böyle olduğunu şimdi görüp anlayamadıysanız, ilk yerel seçimlerde hem görür, hem de anlarsınız...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN