Pazartesi, Ağustos 06, 2007

ZAMAN ÇABUK GEÇER...

Herhalde birileri; bizim "Tamam! Taş bitti, inşaat paydos!..." dediğimizi zannediyor.
Okuma özürlü ve anlama özürlü aydınlarımızdan bazıları da; "Şikayetleneni Şikayet ederim!" başlıklı yazımızı, AKP'ye methiye olarak algılamış!...
“Söylesem tesiri yok;. sussam gönül razı değil!...” diye yüzlerce yıl önceden feveran eden Fuzuli'nin çektiklerini anlamaya başladım.
Milletin mazur olduğunu, asla millete küsülemeyeceğini, millete kızılamayacağını yıllardır söyler dururum. Millet; çareyi, çare adresinde arar.
Hastaysa Lokman Hekim'e gider. Neye ihtiyacı varsa; isteyebileceği ve alabileceği adrese gider. Yine öyle yaptı millet.
Çaresizdi. Millet dardaydı. Devlet zordaydı. Çare, siyasetteydi. Çare, sandıktaydı. Sandık kuruldu. Sandığa girecek 60'a yakın parti, gardını aldı. Her kes ne yapacağını söylemeliydi. Her kes; önce rahatsızlıkları, sonra da çareleri söylemeliydi. Öyle olmadı!...
59 parti; ağız birliği ile, söylem birliği ile bir partiye saldırdı. O bir parti olarak isimlendirdiğimiz partinin başında Recep Tayyip Erdoğan vardı. "Deprem Çadırı" olarak kurduğu devşirme kalabalığı, partileştirme sürecini de başlatmıştı bu seçimde.
Tek kişi konuşuyordu. Tek kişi; hem -günde en az üç vilayette- meydan meydan koşuyor konuşuyor, hem markalaşmış partilerin haris uç kişilerini listelerine alıyor, hem de üç ay öncesine kadar defaatle hakaretler ettiği milletin çat kapı kapılarını çalıyordu. Yani çalışıyordu.
Diğer 59 partiden; en milliyetçi tarifli olanlar da, en halkçı olanlar da, en sosyal demokrat olanlar da; metropollerden, iç anadolu'dan öteye gidemiyorlardı. Çünkü korkuyorlardı! Korktuklarını söyleyemiyorlardı. Mesela MHP'nin, neden Kars'ta bir miting yapmadığını hala anlayabilmiş değilim ve anlamam da mümkün değil. Türk Milliyetçiliğinin çok net yaşandığı bu ilimizde yapılacak bir mitingle, Türk Milliyetçilerinin Türkiye'nin her yerine gidebileceği mesajını neden vermediğini, asla anlayabilmem mümkün değil.
Tek ve en sosyal demokrat tarifli partinin; neden Diyarbakır'da bir miting yapmadığını, anlayabilmiş değilim. Artık anlatılsa da anlayamam!
Doğu ve Güneydoğu'dan siyaseten böyle vaz geçenler yüzünden millet, 59 partinin tamamından vaz geçti. 59 partiden umudunu keserek vaz geçen millet, doğu ve güneydoğuyu savunabilmek için çocuklarını askere göndermekten hiç şikayetçi de olmadı...
Şimdi; hakarete uğrayan anasıyla, toprağın doyurduğu gözüyle, yan gelip yatan asker mehmetçiği ile, babalar gibi satılan milli varlıklarıyla, artık meclise de taşınan imralı sakiniyle; hayalleriyle, korkularıyla, öfkeleriyle başbaşa ve evinde millet!...
Ziyaretine gelen konuklarıyla tokalaştığında hemen iki üç kere ellerini yıkadığı ve kolonyalarla dezenfekte ettiği söylenen; en milliyetçi patinin genel başkanı, mecliste birileriyle tokalaştı ve on buçuk saat ellerini yıkamadan, dezenfekte etmeden oturdu. Bu tokalaşma, bu oturma ile de millet, bütün meseleleriyle başbaşa evine çekildi.
Oy vermeyen millet suçlu değildir beyler!
Milletten oy alamayan siyasetçi, suçludur-başarısızdır.
Tam kırk yıldır; başarısızlara inadına iltifatlar ederek, başlarından indirmeyen siyaset yalakalarını, millet tanıyor artık. Millet; artık sadece başarısız genel başkanlara değil, o genel başkanlara şahsi ikballeri için evet diyen siyaset yalakalarına da oy vermiyor. Bu siyaset yalakaları yüzünden millet, kötünün iyisine mecbur ediliyor!...
Kötünün iyisine mecburiyeti, yıllar önceden bir genel kurmay başkanımız kabullenmişken ve o günlerde kötünün iyisine itiraz etmeyi başaramamış siyaset lümpenleri, hiç sahneden çekilmemişken milletin, kötünün iyisine mecburiyetini hala yorumlayamadıysak, hala "Neden oy vermedi?" diye milletle kavgaya devam edersek, korkarım bu günlerimiz, iyi günlerimiz!...
İki kişiden birinin oy verdiği parti, seçim kazanmış ve millette sevinç yok!
İki kişiden birinin oyunu alarak seçim kazanmış partide, sevinç yok!
Kazanan da endişeli, kazandıran da!...
Memleketin kanaat önderleri, uzaktan kumandalı dolma kalemleri ise, Karen Fogg çocukları ise, gizli gizli başarılarına sevinerek yarınların rollerine hazırlanmaktalar!...
Bu kadar okur-yazar ama okumayan aydıncılık oynayanlarla, yarınlarımızda bizi nelerin beklediğini biliyor görüyorum ama ben hala dip dalgalanmasından umutluyum, ben hala bu milletin uzun süreli zillete uğramayacağına olan inancımla beklemedeyim.
Zaman, çabuk geçer...
Ve zamanın çabuk geçmesini beklemeye başladım bile...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN