Çarşamba, Ağustos 22, 2007

MİLLETİM; SEN YAPTIN, SEN YAPACAKSIN!...

Buna demokratik zorbalık denir!
Buna özürün kabahatten büyük olması denir!
Buna; ne oldum delisi olanların, ellerindekine sahiplenmekte sıkıntı yaşayacakları denir!...
Kendime öfkelendim!...
Millete reklam levhalarında; "Teşekkürler Türkiye" diye ilanlar astığı ve kendisine oy verenlere ilk kez teşekkür eden olduğu için teşekkür ettiğim adamla, şu anda özürü kabahatinden büyük olan adam aynı adam mı diye merak ettim!...
Biz susmayız demiştik.
Başbakan da olsa, kimsenin kimseye vatandaşlıktan çıksın diye öfke kusmaya hakkı olamaz demiştik.
Sözün muhatabı yazar ne cevap verir bilemem ama, biz ona destek veririz demiştik.
Bu bir zulümdü!
Bu; bir gücü yeten yetene tarifli orman kanunuydu!
Sadece ben bile olsam yani tek başıma da olsam, Başbakanın partisine oy vermemiş bir kişi de olsam; demokrasi tarifine göre o partiyi tasvip etmeyen bir kişiyim demektir.
Ve demokratik hakkımdır. Tasvip etmediğim, oy vermediğim partinin hiç bir uygulamasını da tasvip etmeyeceğim demektir.
Ama gene demokrasi gereği, yeni seçimlere kadar çoğunluğa uymadan,sessizce yapılanları izleyecek ve bekleyeceğim demektir.
Bu ben de olabilirim, Bekir Coşkun'da olabilir, köylü Mehmet Ağa da olabilir.
O televizyon programını ben de izledim. Ve başbakanın izlediğim ilk programıydı. Neden izlemediğim konusunda da kendime hak vermiştim. İlk izlediğim programında Başbakan; "Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığını kabul etmeyenler vatandaşlıktan çıksın bu da benim isteğim." demişti.
Söz, kullanılış olarak çoğul gibi ama; soruda da, soruya verilen cevapta da, muhatap tekti. Yani muhatap Bekir Coşkun'du...
Şimdi özür dileniyor güya!
Basın sözcüsü vasıtasıyla;
"Sayın Başbakanımız katıldığı bir televizyon programında, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin tartışmalarda dile getirilen bazı görüşleri eleştirmiştir. Bunu da kişiselleştirmeden 'bir anlayışın eleştirisi' şeklinde yapmıştır.
Sayın Başbakanımızın kişiselleştirmemesine, her hangi bir şahsı işaret etmeyen çoğul özne kullanmış olmasına rağmen, Sayın Bekir Coşkun'u bizzat yazarı olduğu Hürriyet gazetesi bu eleştirilerin hedefi haline getirmiştir." şeklinde bir güya özürname yayınlanmıştır.
Keşke tekil kalsaydı!
Keşke sadece Bekir Coşkun'a söyleseydi ve onunla hukuki bir mücadele yaşasaydı! Tenkit, çoğulmuş!
Yani Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı kabul etmeyenlerin tamamınaymış! Yani AKP'ye oy vermeyenlerin tamamınaymış doğru anlayıp, doğru yorumluyorum değil mi?!!!
Özal'ı da, Demireli de, hatta "Netekim Paşa"yı da, cumhur başkanı kabul etmeyenler olmuştu. Birini cumhurbaşkanı kabul etmeyen birisi bir kaç yıl sonra cumhurbaşkanı da olmuştu. Hiç birisine, hiç kimse vatandaşlıktan çıksın dememişti!...
Sayın başbakan;
Bu devlet te, bu vatan da, bu cumhuriyet te, Atatürk'te, din de, iman da bizim! Bu, millet olarak bizim kazanımlarımız veya yükümüz. Buna kararı; millet adına siz veremezsiniz!Siz, ancak milletin sandıkta size tevdi ettiği vekillik görevini yaparsınız.Seçildikten sonra vekillik görevinizi unutup asıla saldıranazsınız!
Biz kazanımlarımıza sahip kalabilmek için hala, her gün çatır çatır ölüyoruz farkında mısınız?
Savunduğumuz ve uğrunda öldüğümüz değerlerimizin arasında; size yenilmezlik zannettiğiniz gücü veren demokrasi de var!
Vatanımızı koruyacağız.
Devletimizi de,Muhteşem Türk Atatürkümüz'ün emanetlerini yani cumhuriyeti de, laikliği de koruyacağız.
Demokrasiyi koruyacağız. Korumalıyız ki yarın sizden bu söylediklerinizin hesabını, demokratik yollardan sorabilelim!...
Bu arada; Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığını ben de kabul etmeyeceğim. Seçilecek biliyorum. Seçeceksiniz biliyorum. Seçildikten sonra hitabederken "Sayın Cumhurbaşkanı" diyerek sesleneceğim ama benim de cumhurbaşkanım olmayacak.
Sebebini de defalarca söylemiştik tekrarlayalım. Abdullah Gül'ün sayın eşlerinin kılık kıyafeti mesele edilebilir ama benim asla meselem değildir.
Benim meselem kayıp trilyon davasında Erbakan'a suç ortaklığıdır. Eşinin kıyafetinden dolayı devletimi, AİHM'ye şikayet etmiş olmasıdır. Şikayet ettiği devletin en zirvesine oturmaya hakkı yoktur diye düşünmekteyim.
Ama siz; "Ben yaparım olur!" diyorsanız, yapacaklarınızı ve sonuçlarını bir sonraki seçimlere kadar kurt sabrıyla bekleriz. Bekleyeceğiz.
Ama bu bekleme sürecimizde de Abdullah Gül'e "Cumhurbaşkanım" demeyeceğiz...
Bu demokratik bir suçsa işliyorum, işleyeceğim.
Başbakan olarak verin beni de mahkemeye ve Abdullah Gül'ü, cumhurbaşkanı olarak kabul etmediğim için vatandaşlıktan çıkarın beni de!...
Siz ve sizin gibi düşünenler ne kadar olursanız olun, ne yaparsanız yapın bizler; yine devlet-i ebed müddet inancımızla, şehit olmak üzere çocuklarımızı kınalayarak vatan görevlerine göndermeye devam edeceğiz.
Ne amerikaya ne de avrupaya gitmeyeceğiz.
Sizi de AİHM'ye şikayet etmeyeceğiz.
Öbür seçimlerde bütün ezilmişliğimizle, sizi milletimize şikayet edeceğiz...
Tabi Allah(c.c.), ruhsat ve ömür verirse...
Sizden şikayetleneni, şikayet edeceğimi yazmıştım!...
Şimdi sizden ben şikayetleniyorum ve kendimi milletime şikayet ediyorum:
"Yüce Milletim; yetki verdiğin Kasımpaşalı, onun yol arkadaşını cumhurbaşkanı kabul etmiyoruz diye bizi vatandaşlıktan kovuyor. Ne yaptıysan sen yaptın! Şimdi de ne yaparsan sen yapacaksın Milletim!...Senin şikayetlenmeye hakkın olmadığından ben şikayetçiyim!"
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: