Pazartesi, Ağustos 27, 2007

"UMUTLA BAŞLADI HÜSRANLA BİTTİ" Mİ?

Aaaaah bu paralı jokeyler!
Aaaaah bu, kimin atına binerse onun düdüğünü çalanlar!
Aaaaah bu, hayatlarında asla bir şey olamamış hiç bir şeyler!
Yine saldıracak yeri şaşırdı veya yine saldırılacak adresi şaşırtmaya soyundular!
Bizimle, ülkücülerle ilgisi olmayanları şaşırtmaya soyunsalar itiraz etmem belki ama bizi şaşırtmaya soyunanları görmezden gelenlerimize kızma hakkımı kullanacağım!
Ne birilerini savunmaya, ne de birileri için bir başkalarına saldırmaya niyetli değilim! Ama olaylar böyle geliştiriliyor ve söz böyle geldi...
Çünkü saldırılan da, saldıranlar da kendilerini ifade edebilecek konum, salahiyet ve ehliyette kişiler.
Ama bu konuya müdahil olmam gereğine inandım.
İnsalık gereği, insanlar bazen ev halkıyla da tersleşebilir, ev halkıyla da münakaşalar edebilir. Eğer bu münakaşa ve tersleşmeler hane içinde kalırsa zararsız ama dışarı sızar veya sızdırılırsa, aile bütünlüğü açısından telafisi zor yaralar açar.
Gazetemizde, bazı refiklerimle bir münazaraya, gerekirse münakaşaya hazırlanıyorum!...
Gazetemizin ve gazetemiz ailesi diye tanımladığımız yazar-çizerlerin adını "Yeniçağ Ailesi" koymuşlardı.
Biz de bu aileye dahil olmanın hazzını yaşıyoruz bir yılı aşkın bir süredir.
Benim inancım, gazetemizin; patronuyla, kalem erbabıyla ve çalışanlarıyla ve formatıyla diğer gazetecilik oynayan "Yaygın Basın"dan kesinlikle farklılığımız hatta biraz da ileri giderek tek milli basın tarifli gazete olmamız şeklindedir.
Yeniçağ Ailesi olarak; babamız dahi olsa yanlışlarını ifşa ederek uyarır, düşmanımız dahi olsa doğrularını alkışlarız, diye biliyor ve biliniyoruz. Veya ben öyle zannediyorum. Ama aynı pistte, farklı kulvarlarda koşan insanlar olduğumuzun zannederim, her kes farkında. Bu da insanlığımızın ve hür akıllarımızın gereği...
Refikim Macit SOYDAN'ın; "Yolda Dağılan Büyük Birlik" başlıklı yazı serisine ve hemen başlığında; "Umutla başladı, hüsranla bitti." karar yorumuna itirazla münazarayı-münakaşayı başlatmak niyetindeyim.
"Büyük Birlik Hareketi"nin oluşturulabilmesi için, elinden geleni yapmaya gayret edenlerdenim. Bu gayretlerimde kastım; ne Muhsin Yazıcıoğlu'nun başarması, ne de MHP'nin kaybetmesi değildi. Senaristler tarafından sahnelendiğini hissettiğim bazı oyunları bozabilmek için Ülkücü Birliği'ni sağlayabilmeye gayret edenlerdendim. Bu yüzden de bir araya gelinecek yerin; ne adıyla, ne de amblemiyle bir çelişkim olmamıştı.
Çünkü; MHP'mizi önce işgal edip, sonra gizli toplantılarda; "MHP'yi, derin devletten, kont gerilladan, sarkık bıyıklılardan, sokak kabadayılarından, katillerden arındırdık." diyenlerle bir mücadelemiz vardı ve hala devam ediyor.
Şimdi çok halisane duygularla başlayıp sonra gelenlerin gitmeleri yüzünden, gelenleri yerinde tutamayanların yüzünden, zaten var olan dağınıklık aynen muhafaza ediliyor. Bu dağınıklıktan elbette ziyadesiyle rahatsızlardanım.
Ben gazetemizdeki refiklerimden ve duyarlı bütün Türk Aydınlarından beklerdim ki, bu işgalcilere;
"Siz, neden bu kadar aydın kafalarınızla, bu kadar milli duruşlarınızla yeni bir hareket başlatmadınız?
Siz, neden bir partiyi ve o partinin asli unsurlarını sevap ve günahlarıyla başbaşa bırakmadınız?
Bu kadar horladığınız, bir neslin hayatlarına ve ikballerine mal olmuş bir partiyi işgal ederek hareketin önünü mü açtınız yoksa açılmamak üzere önünü mü kestiniz?
Neden MHP'yi ve MHP'yi oluşturmuş ve size göre kaba, kavgacı, katil olan bir ülkücü nesli başbaşa bırakmadınız?
MHP'yi; size göre katil, kaba ve kavgacı bir nesilden kurtararak yerine ne getirdiniz?
sorularını sorsunlar...
Bunlar, maalesef yapılmadı ve anladığım kadarıyla yapılmayacak ta!
Yeniçağ Ailesi'de çok Anadolulu'ca, çok Türkiyeli'ce bir davranışla, karanlıkta kaybederek ışıkta arayanlar kervanına mı dahil oldu yoksa?!...
Macit SOYDAN Kardeşim'den ayrıca bir beklentim daha vardı ve hala var. Bu hareket ve hareketsizlik hakkında epeyce konuşacağı olan biri olduğumu bilerek, bana da bu konuda fikrimi sorar diye bekleyeceğim...
Sormasa; ya o da bir yerin veya yerlerin talimatıyla bir linç başlattı derim ve bu linç hareketine gücüm yettiğinde kafa tutarım, ya da yaptığım yanlışlarım varsa itiraf ederek hareketlerime çeki düzen veririm.
Şimdi dikkatle izleyecek ve bekleyeceğim...
Bizim kavgamız; MHP'yi işgal ederek ezilmiş, silindirlerden geçirilmiş, öldürülmüş, asılmış ama asla pes etmemiş Ülkücülerden temizlediğini söyleyenlerle midir, yoksa tek başına meclise girmeyi başardığı için hazmedilemeyen bir Türkmen Yiğidin'den rahatsız olanlara uymak mıdır? Birilerine saldıralım derken asıl saldırılması gereken adresi kamufleye mi soyunduk yoksa?TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: