Salı, Ağustos 07, 2007

HANGİMİZ UĞURSUZ?!...

Kıssalar, hisse alınsın diyedir.
Hikaye bu ya: Padişah, bir av partisi düzenler. Yanına en iyi avcıları alır. Muhafızlarının tamamı da mükemmel okçular, mükemmel avcılardır. Atları av için özel yetiştirilmiş ve en asil av köpekleri yanlarındadır. Padişah ve ekibi, sabahtan akşama kadar avlakta dolaşırlar ve hiç bir şey vuramazlar. Moralleri bozulmuştur. Ekipte ülkenin en iyi rehberleri olmasına rağmen dönüşte de yollarını kaybederler. Çok büyük zahmetlerle ve epeyce gecikerek saraya dönerler. Padişah, bu işte bir uğursuzluk olduğuna kanaat getirir. Vezirine ve yakınlarına; sabah saraydan çıktıktan sonra ilk olarak kimle karşılaştıklarını bulmalarını ve o uğursuz adamın kellesini vurmalarını emreder.
Sadrazam ve vüzera iyice dikkatle inceledikten sonra; ekibin saraydan çıkışında karşılaştığı adamı bulurlar. Adama uğursuz olduğunu ve padişahın emriyle kellesini vuracaklarını tebliğ ederler. Yasalar gereği adamın son isteği sorulur. Adam;
- Huzura çıkmadan kellemi teslim etmem. Der.
Son arzu olduğu için kabul edilir ve adamı padişahın huzuruna çıkarırlar. Adam;
- Devletlu Hünkarım; siz sabah uykudan uyandığınızda yanınıza cariyeleriniz geldi değil mi? Sonra size kıyafetinizi giydirmek için yardımcılarınız geldi değil mi? Sonra silahtarınız gelerek sizi kuşattı değil mi? Sonra odanızdan çıktınız değil mi? Diye peşpeşe sorular sorar. Padişah, bu soruların tamamını "evet" diye cevaplar. Adam devam eder;
- Dışarı çıktığınızda seyisiniz gelerek atınızı getirdi değil mi? Sonra ekibiniz sırayla huzurunuza geldi değil mi? Sonra muhafız alayınızın komutanı ve muhafız alayınız geldiler değil mi? Padişah, bu sorulara da "Evet" cevabı verir. Adam devam eder;
- Hünkarım, sonra siz bu kalabalık maiyetinizle saraydan çıktınız değil mi? Padişah yine "Evet." der.
- Devletlu Hünkarım; ben fakırse sabah uyandım ayalimle kahvaltımı ettim ve dışarı çıktığımda sizi gördüm ve bütün saygı ve iyi dileklerimle size "Uğurlar olsun Hünkarım." dedim. Siz, bu kadar çeşitli insanla karşılaştıktan sonra saray dışında beni gördünüz ve avlanamadan döndünüz değil mi?
- Eveeeet!
- Hünkarım, siz benim uğursuzluğumla sadece avlanamadınız. Ben ise evimden çıktığımda ilk olarak sizi gördüm ve kellemden olacağım. Şimdi karar verin siz mi, yoksa ben mi uğursuzum Devletlum?
Padişah, haksızlığını anlar. Nadim olur. Adamı memnun ederek gönderir.
Kıssa bu...
Sıra geldi hissemize. Milletin anasına hakaret edildi. Milletin şehitlerine kelle, şehitlerin katiline sayın denildi. Bütün sosyal sınıflar geçim derdiyle inim inim inledi ve inlemede. Bütün bunlara rağmen Başbakanımız; sayısız insanla karşılaştı, tokalaştı, küfürleşti. Tek tek insanlarımız ise sadece bir kişiyle karşılaştı. Recep Tayyip Erdoğan'la...
Geçmiş yıllardan hatırlarız; her hangi bir şeyin yokluğu hissedilince mevcut başbakanın mesela Demirel'in veya Ecevit'in uğursuzluğu diye tarif eden din taciri siyasiler vardı. Sayın Başbakanımız da o ekolün gençlik kollarındaydı. Şimdi; yağmur yok. Su yok. Kuraklık had safhada. Alış veriş yapacak para da yok. CHP'lilere ve MHP'lilere göre kendilerine oy vermeyen millet kabahatli!...
Ben, kıssadan hareketle sormak istiyorum:
- Sayın Başbakan; siz mi yoksa millet mi uğursuz? Veya hangimiz uğursuz?
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN