Pazartesi, Ağustos 13, 2007

KEŞKE ARTIK HEP SUSSA!...

Kenarda gezip, ortada görünenlerden hep rahatsız olmuşuzdur. Ama edebimizden söylememişizdir.
"Ekerken yok, biçerken yok, harmanda kardeş..."lerden de hep rahatsız olmuş ama gene söyleyememişizdir.
Bekarın kazak erkeklik yapmasını gülerek izlemiş, onu incitmemişiz ama; "Bekara, karı boşamak kolay." demişiz.
Millet olarak, en suskun olduğumuz zamanda bile söylenerek dengeleri alt üst etmişiz.
Ya tarihler yalan yanlış, ya da biz o ırkın ahfadı değiliz!...
Hala taraftarlıkla ülküdaşlık arasındaki farkın farkında olamayan, taraftarlık taassubu ile kime nasıl saldıracağını bilemeyen birilerinin sözlerini, kaale alacak mıyız?
Bekar, karı boşuyor! Başbuğdan miras Erciyes Kurultayı'na genel başkan gitmiyoooor!...
3 Mayıs Türkçüler Günü'nün adını, Milliyetçiler Günü olarak değiştirdi, kimseden tık çıkmadı.
"Ne mozaiği ulaaan!" kükremesini, külliyen reddederek, "Çiçek Bahçesi" dedi, farklılıkların farkında olarak ülke yönetimi dedi, kimse itiraz etmedi.
Tek dil, tek din, tek vatan, tek bayrak sıfatlarıyla pekiştirilem millet tarifinin içini boşaltırcasına, kürtçe oy isteyen il başkanını tebrik etti, seslenen olmadı.
"Ya Allah, Bismillah, Allahü ekber" şeklindeki Malazgirt marşımız'ın nakaratının sloganlaşmasından -niyesini bilemem- rahatsız oldu ve yasakladı, itiraz olmadı.
Millet, inim inim inlerken; zamdan, hortumlamalardan, yolsuzluklardan, yoksulluktan feryatlar ederken sustu ve sadece etrafına toplanan ülkücülere bağırdı, kimse ne yapıyorsun demedi.
Başbuğ'dan sonra genel başkanlığa vekalet eden Başbuğ'un Oğlu'da dahil olmak üzere teker teker ülkü devlerini teşkilatlardan uzaklaştırdı, sadece seyredildi.
Bayrağımız'a saldırılırken, Peygamberimiz(s.a.v)'e hayasızca saldırılırken, mukaddeslerimize dil uzatılırken Ülkü Ocaklılara oda hapsi verip; genel başkanlığa aday olmaya hazırlanan Kadir Hoca'nın, Ümit Özdağ'ın üzerine bıçaklı, baltalı, sopalı ülkücüleri saldırttırırken yine seslenen olmadı.
Apo alçağının asılması konusunda çok ısrarcı olup sonra koalisyon zarar görmesin diye vaz geçtiğinde, Sadi Somuncuoğlu'na saldırı yaptırdığında, Ali Güngör'ün ihracında, Enis Öksüz'den devletin çıkarını koruduğu için bakanlık görevini aldığında da kimse itiraz etmedi.
Ben; her kesin aksina "Olmaz!" dedim. "Olamaz!" dedim. Yırtındım durdum, kaale alan olmadı!...
Hadi bütün bu saydıklarım, iç meselemizdi. Kol kırılıp yen içinde kalmalıydı. Ben öyle yapmadığım için kabahatli olayım!...
Kendi asamadığı, astıramadığı için, hükumeti bozmamak için, idamdan vaz geçtikten sonra seçimlerde; "Al as!" diye ip attığı Apo alçağı'nın siyasal uzantılarıyla tokalaştığında neden susuldu?
İki kişiden birinin AKP'li olmasına sebep oldukları; milletin, ezici bir farkla seçtiği Başbakan'la tokalaşmamasının sebebini, neden soran olmadı?
Erciyes Kurultayı'na da gitmedi!
Türkiye'nin dört bir yanından Erciyes'e koşan ve genel başkanın ağzından duyacaklarını, memleketlerine taşımak için sabırsızlanan ülkücülerin boynunu büktü ve hala susan susana!
Başbuğ; 80 yaşında, bir günde Türkiye'nin değişik bölgelerinde üç-dört toplantıya, nikaha, sünnete koşarken sağlık endişesi duyulmamışken; 59 yaşında ve sağlık problemlerini aşmış biri olarak rahatsızlığını bahane ederek Erciyes'e katılmamanın bir mazeret sayılması mümkün mü?
Seksen yaşındaki Başbuğ'a acımayan ve şehirden şehire koşturan ülkücüler, neden Bahçeli'ye acıdılar?!..
Neden; "Niye Erciyes'e gelmedin?" diye sormazlar?
Apo alçağının, İmralı'dan avukatları vasıtasıyla örgütüne gönderdiği mesajda;"MHP ile tokalaşmak ilkesizliktir." sözüne cevap verip, imralı sakinine hükmi şahsiyet mi kazandırılacaktır?
Cevap vermeyerek, 30.000 insanımızın katili bir alçağın karşısında yenik mi kalınacaktır?
Neden ülkücülerin eline iki ucu necasetli değnek tutuşturuldu?
Bunun hesabını, ülkücü vicdanlara vermeyi düşünürler mi ve nasıl verecekler?...
Ben, bütün bunları sormayanlara, sorup cevabını beklemeyenlere, cesur ülküdaşlarımdır diye nasıl güveneceğim?
Yüreğimin ülkücü yanı, damarlarımdaki kanımın asil yanı incindi dostlar! Çünkü; "Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur." diye belleyerek büyüdük biz...
Ülkücü şehitlerimi bir daha hatırlayarak ve seslice ağladım...
Başbuğların, Muhteşem Türk Atatürk ve Başbuğ Türkeş'in emeklerini hatırlayarak ey vaaaah ki eyvaaah dedim!...
Artık bize cevap verilmese de olur!
Çünkü bize cevap verecek yerin söyleyecekleri, bizi ilgilendirir mi bilmiyorum!...
Suskunlukla siyaset tekniği geliştiren suskun adam, keşke artık hep sussa!...
Ve hiç konuşmasa...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN