Cumartesi, Eylül 01, 2007

"VE DİRİLDİK ÖLÜMÜ ÖLDÜREN BİR ÖLÜŞLE"

Çok kıymetli dostlar;
"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil." diye tarihe şerh düşen Fuzuli'yi, hiç bu kadar anladığımı hatırlamıyorum.
"Selam verdim rüşvet değil deyu almadılar." şeklindeki Şikayetname'sini de ilk kez bu kadar net algılıyor, anlıyorum.
Doğru söylemekle, taraftarlık yaparak birilerinin gönlünü hoş etmek arasındaki uçurum tarifli fark; maalesef Fuzuli'nin yaşadığı dönemleri hatırlatırcasına yok edildi.
Aylardır internet gruplarında, ileti adreslerimde; tazyiklere, tenkitlere hatta tehditlere muhatabım. Duymazdan, görmezden gelerek ve Ülküdaşlarımı incitmekten çekinerek becerebildiğimce bigane davrandım.
Ama yetti artık!
Dava Adamı'nın, inanmış insanın, doğru insanın yapması gerekenler ve normal sayılması gereken işlerin artık erdem olarak tarif edildiği günlerdeyiz.
Birini tenkit ettiğinizde hemen sizi bir yerlere yamalar, bir yerlerin adamı diye tarif ederler bunu yapamasalar da hain der kenara çıkarlar!...
Bu kadar kolay tarif yapanlar; "Aynaya bakan kendini görür." tarifinden de haberdar değillerdir her halde...
Bu memlekette; bize yani bizim kuşağa 1980'li yıllarda "Senin katilin, benim katilim." yarışı yaptırıldı. Her iki siyasi grup ta kendi katillerine kahraman diye sahiplendi. Ama Allah(c.c.) şahidimdir ki o dönemin katilleri de, can verenleri de gerçek manada kahramanlardı.
1990'lı yııllarda yine bizim kuşağa; "Senin hırsızın, benim hırsızım, 'Benim memurum işini bilir.'" şeklinde hırsız yarışı yaptırıldı.
2000'li yıllarda maalesef yine bizim kuşağa; "Senin hainin, benim hainim" yarışı yaptırılmak üzere!
Veya bu yarışta başlatılmış ama bizler biraz daha kenardan izleyenler konumuna getirildiğimiz için farkında olmayabiliriz!...
Bu memlekette birileri millete; önce ABD'de telaffuz edilen, sonra Türkiye'de ilk kez Kemal Derviş'in adındaki müstemleke valisinin seslendirdiği ve sonra da Devlet Bahçeli'nin aldığı erken seçim kararının, AKP'nin oluşma süreci senaryosunun bir parçası olup olmadığını anlatmak durumunda değil mi?
Bu memlekette birileri; -bendeniz de dahil olmak üzere- bizleri hain ilan etmeden önce, daha millet vekilleri mazbatalarını alıp yola çıkmamışken Devlet Bahçeli'nin meclise gireceklerini açıklayarak Abdullah Gül'ün aday gösterilmesindeki engelleri ortadan kaldırışının sebebini açıklamak zahmetinde bulunmayacaklar mı?
Bu memlekette birileri; yine bizleri hain ilan etmeden önce son seçimlerden yaklaşık 1,5 yıl önce ABD büyük elçisinin MHP Genel merkezinde ziyaret ettiği ve parlemanto dışındaki bir MHP Genel Başkanına; "Sayın genel başkan, sizlerle çok uzun süreli birlikteliğimiz olacak." şeklindeki buyruk kokan temenni(!)sinin, bu gün nasıl algılandığını açıklamak zahmetine girmeyecek mi?
Duyarlı, yiğit Türkler;
Şimdi özellikle sizlerden istirhamım ve tabi ki isteğim var.
Abdullah Gül'ün teşekkür konuşmasınıdikkatle okuyunuz. Hele internet sitelerinde; "Konuşmanın açıklamasını bana yaptırarak gerilimin artmasına sebep olmayalım." diye seslenen yiğit ülküdaşımdan, bu açıklamasını geciktirmemesini ısrarla rica ediyorum. Bu geciktirmeyi yapmaya hakkı olduğunu zannetmiyorum. Böyle bir lükse Milletimizin vallahi tahammülü yoktur.
Seçim sath-ı mahallinde Kars gibi Türk Milliyetçiliğinin çok açık mücadelesinin verildiği, en doğu ilimizde miting yapmayıp sonra kendisine az oy verdiği için millete kızan siyaset özürlülerin kabahatlerini söylemek eğer ihanetse, ben bu ihaneti işleyeceğim!....
Hayatımın hiç bir milimetre karesinde varlığı olmayan ve benim kuşağım ülkücüler üzerinde asla hakkı olmayan Devlet Bahçeli'nin eksiklerini, siyasi hatalarını söylediğimiz için eğer ben ve benim gibiler, birilerine göre ihanet içindeysek, bunu yüksünmeden kabullenirim.
Çünkü; Devlet Bahçeli ve yol arkadaşlarının yanlışlarının karşısında durarak Ülküdaşlarıma ve şühedama sadık kaldığımın şuurundayım.
Beni bu davranışımdan dolayı, Devlet Bahçeli ve Yol Arkadaşlarına siyaseten muhalefet yapabilmek için, bir birimize can borçlu olduğum bir ülküdaşımla birlikte duruşumu, isteyenin istediği gibi yorumlama ve tarif hakkı elbette vardır.
Ama Milletine, Devletine, Davasına olan sadakatine asla halel getirmemiş bir Ülkücü mücadele adamına; sadece taraftarlık yapmadığı için hain tarifiyle saldıran ucuz karakterleri de milletimin ve ülküdaşlarımın vicdanlarına havale ettiğimi de açıklarım.
Muhteşem Ülküdaşlarım;
Ya düşünmeyeceksiniz ya da düşündüklerinizi hemen ve geciktirmeden söyleyeceksiniz. Buna hür aklınızın ve hür vicdanınızın emri olarak uymak zorundasınız.
Sen, ben, biz susarsak Ülkümüz sekteye uğramaz mı?
Ahmetin, mehmetin, alinin, velinin siyasal başarısından bize ne? Kime ne?
Bizim gibi durmayan, bizim gibi tavır sergilemeyen, bizimle tokalaştığında elini yıkayıp üç kolonyalı mendille temizleyen ama PKK'nın siyasal uzantılarıyla tokalaşıp 10,5 saat ellerini yıkamamaktan rahatsız olamayanların siyasal uzlaşmasından bize ne?
Yiğit Ülküdaşlarım;
Bu seslenişim bizzatihi size ve sizin şahsınızda bütün Türk Milletinedir. İsteyen istediği gibi yorumlamakta -tekrarlıyorum- serbesttir. İsteyen istediği gibi saldırmakta da serbesttir. Geri durursam namertim.
Hainden, bölücüden, millet-devlet düşmanlarından esirgemediğimiz bu canı, elbette bizi tanımayan ülküdaşlarımızdan sakınacak kadar da henüz korkuyla teşerrüf etmedik!... Biz, can korkularımızı beş bini aşan sayılarıyla, ülküdaşlarımızla beş bini aşkın kere gömdük...
"Ve dirildik ölümü öldüren bir ölüşle."
Ölerek dirilişin farkında bir neslin mensubu olarak ta; susarsak elbette namertiz...
TEVEKKELTÜ A'LALLAH
Selam, sevgi, dua
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: