Cuma, Mayıs 15, 2009

EĞER KÜRT OLSAYDIM!...

"Ben bir Kürt olsa idim... Alınırdım, içerlerdim, rahatsız olurdum, sorun ederdim ve bir özür beklerdim. (A. Hakan)"
Doğruyu kim söylerse, nerede, ne zaman söylerse söylesin; doğru, doğrudur.
Ben söylememişsem söylenen yanlıştır mantığı kadar basit, egoist, zararlı ve câhil bir davranış olamaz.
Ahmet Hakan'ın insânî ve millet târifini hatırlatan empatisi ile, Altan oğlu Altan'ın -gûya- Berfin'leşirken bütün Kürtlerimizi ötekileştirdiği art niyetli gayretini mukayese ettim ve Ahmet Hakan'a hak ettiği alkışı, tebrîki takdîm ettim...
Altan oğlu Altan'ın tahrîk hakkı varsa, Ahmet Hakan'ın empati hakkı varsa hür akıllı, hür vicdânlı ve aklının her zerresini Türk hisseden biri olarak ben de biraz Kürt'ün yerine, Kürtçe düşünmeğe çalışacağım!...
Eğer ben Kürt olsaydım;
Seçimlerden seçimlere bölgemize gelen; kıravatlı, metropollerde, yer yüzü cennetleri tarifli yerlerde büroları, yedek karıları, metresleri olan; aşiret ağası oldukları için Kürt'e sadece ırgat gözüyle, terörist gözüyle bakan; kendi çocuklarını yurt dışında okutup en sosyetik yerlerde grup partilerinde büyütürken benim çocuğumu dağa yönlendiren Kürt hainini, asla konuşturmazdım! Onu dinlemediğim gibi beni dinlemezse geldiği yere kadar kovalardım!
Ben Kürt olsaydım; Meclis Başkanlığı'na, Cumhurbaşkanlığı'na, Bakanlığa, Millet vekilliğine, genel müdürlüklere, sayılı sanayiciler arasına kadar yükselmiş ve bulunduğu yerde sosyeteyle girdiği rezâlet yarışlarında maganda tarifi alan Kürt zengin ve en-tellek-tüellerine, dünyayı dar ederdim!
'Pe-KaKa' ortaya çıkıncaya kadar -meselâ Cibâli Karakolu'ndaki baş komser örneğinde olduğu gibi- devletin her kurum ve kademesinde var olan ve asla ötekileştirilmediği gibi Anadolu insanının törelerinin en-tellek-tüellere karşı savunucusu olarak bilinen Kürt kardeşlerime tanınan sevgi imtiyâzını inkâr ederek emperyalistlerin emrine girip suçsuz günahsız Kürtleri, Kürtlere kırdıran işbirlikçilerle ölümüne savaşırdım! Devletin yaptırdığı köprüleri, okulları, sağlık ocaklarını yakan 'Pe-KaKa' nın ellerini kollarından kırardım!
Ben Kürt olsaydım; Yıllarca "Dîne kafa tutabilen tek olgu törelerdir. Dînimizin yasaklamasına rağmen devâm eden kan davaları, bunun en belirgin örneğidir." diye iddia ettiğimden hareketle kardeşimi, komşumu, çocuğumu, suçsuz günahsız kadınlarımızı, dedelerimizi, tarlasını sürmeğe giden, hayvanını otarmaya giden insanlarımızı sadece korkutup sindirmek için katlettiren Apo alçağı ile kan davası güderdim! Onu gebertinceye kadar da uyumazdım!
Eve Dönüş Yasası, Pişmanlık Yasası ve benzer uyduruk, AB-D dayatmalı yasalarla ovaya çağrılan her eşkiyayı devletten önce yakalar ve töremi uygulardım. "Düşmanımın düşmanı dostumdur." öğretisiyle 'Pe-KaKa' yı yok etmek için uğraşan devlet güçlerine sonsuz destek verir ve intikamımı alırdım. Kırk yılda alınan intikama erken diyen bir töre ile, beni 'Pe-KaKa' dan intikam planları yapmaktan hiç bir güç alıkoyamazdı!
Ben Kürt olsaydım; Aklı kesti keseli Türk Milliyetçiliği yapmasına rağmen 1974'te cezaevinden Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a, İçişleri Bakanı'na ve desteklediği partinin Genel Başkanı'na; "Erivan ve Moskova'dan günde iki kere Kürtçe müzik yaylanıyor ve aralarda komünizm ve ülke zararına propogandalar yapılıyor. TRT olarak biz bu yayınları daha fazlasıyla yapıp, Türkçe bilmeyen analara Kürtçe sistemimizi anlatsak doğru olmaz mı?" diye soran ülkücülerle kardeşliğimi ve fikirdaşlığımı, dünyaya ilan ederdim.
Ben Kürt olsaydım; en sert kan davalarını bir kadın baş örtüsünün durdurmaya yettiği töremizi hayata geçirerek kadınlarımızın meseleye el koymasına izin verirdim.
Ve ben Kürt olsaydım; Meclis Başkanı'yken, millet vekili, bakan,bürokrat ve iş adamıyken öyle yürekten "Ne mutlu Türk'üm diyene." derdim ki duyan art niyetlilerin ödleri kopardı ve Apo alçağından daha samimi olarak "Ben Türk'üm." diye nâra atarlardı...
Ve A. Ali Garipkafkaslı'nın; "Anamın diliyle yazdım ki Anam anlasın diye" duygusuyla, anamın diliyle anlatırdım...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: