Cuma, Mayıs 15, 2009

SEVDÂM, ZAMÂN; ZAMÂN, SEVDÂM...

Zaman...
Evvel, zaman içinde; âhir, zamân içinde...
Zaman hızlı, zaman durmaz. Geçenler de zamân içinde, gelecekler de... Zor geçen, geçmez zannedilen, geçerken ömür törpüleyen zamanın geçişine sevinenler; geçen her ânın menzîle yaklaştırdığı yaşlarda olup geçen ömürden korkup üzülenler de var...
Zamânın umurunda değil sevinen de, üzülen de! O, bildiği gibi, programlandığı gibi, emredilen şekilde sadece geçer, sadece geçecek!...
Çocuk büyür zaman geçtikçe. Genç olgunlaşır, yaşlı mukadder sona yaklaşır. Çocuk, büyüdüğü ve büyüdüğünü hissettiği için sevinir. Genç, her geçen günde biraz daha olduğunu, olgunlaştığını fark ederek bir başka bakar geçen zamana. Olgun, gerçekten olmuşsa/olgunlaşmışsa geçen zamanla birlikte mukadder son diye adlandırılan gerçek doğuşa, sonsuzluğa, Sonsuzluğun Sahibi'ne yaklaşmanın hevesinde her geçen anda...
Bütün bunlar, eşref-i mahlûkatlığı aklıyla verilmiş insanın bütün düşündükleri; korkuları, hevesleri, hayalleri umurunda değil zamanın! Onun işi, geçmek; onun işi sadece başlatmak veya bitirmek!...
Kürşat, insanlık târihinin ilk siyâsi ihtilâlini yapar zaman içinde. 17 kişiyle dağa çıkan Türk Beğ'i kağanlaşır, bir koca devletin başlangıç meş'âlesini ateşler. Sultan Alparslan, Romen Diyojen'e dar eder dünyayı ve zamanı zaman içinde ve Söğüt'te bir ulu çınarın fidanı dikilir 600 yıl dünyayı gölgelesin diye... Fidanlar büyür, ihtilâller olur kanlı-canlı, meydan savaşları yapılır zaman içinde ve tamamı tarihe emânet edilir, tarih te zaman içinde...
Sevdâlar yaşanır. Uğruna dağlar delinen, akıl kaybedilip Mecnûnlaşılan, ağzından çıkan sevdâ alevleriyle Keremce yanılan, koca devletleri birbirine kırdırtıp medeniyetlerin yok edilmesine sebep olan sevdalar!...
Şirinleşenler, Leylalaşanlar, Aslılaşanlar olur bu sevdâlı zaman içinde ve onlar savaşmazlar! Savaştırırlar, canlar alınıp canlar verilmesini seyreder, dağların delinmesine tebessümle nezâret eder, ölümsüz kadınlar olurlar zamân içinde!...
Sevdalanılır, kıskanılır, kıskançlıklar kavgalara, kavgalar savaşlara, savaşlar canlara mal olur zamân içinde... Olanlar kaydedilir tarih adıyla zaman içine, olacakların da -Tanrı katında- programı, zamanın içinde... Zamanı her kes bilir ama zamânın başını ve de sonunu Tanrı'dan başka bilen yok, olmayacak ta! Her şey, her olay, her kes zaman içinde hatta zaman da zaman içinde...
İsteyen kızsın zamana, neye yarayacaksa? İsteyen istediği kadar küfredebilir zamana günah işlenmeğe gönüllüce!... Ben, zamanı da, zamanımı da; geçen, geçirmeme ruhsat verilen ömrümü de çok seviyorum...
Bütün geçmişim, geleceğim, umutlarım, hayallerim, ideallerim, zaman içinde ayrıştırılmış, programlanmış, lâyık görülmüş zaman içinde. Bütün gerçeklerim; korkularım, eksikliklerim, heyecanlarım, heveslerim, çektiklerim, çektiklerime güşlüş veya ağlayışlarım hep zamanım içinde. Geçen zamanımın, ömrümün zamanla birlikte sakladığımız bütün güzellikleri zamanım içinde. Kötülükleri, fenâlıkları, tevekkülle çektiğim çileleri çıkmamacasına hapsettim zamanımın kırılmaz parmaklıklı hapishânesine.
Zamanımla birlikte bana sakladığımız güzelliklerim, sevdâlarım, hasretlerim, özlemlerim yeter bana. Ben, zamanımı seviyorum. Sadece sevmekle kalmayıp bana ait bütün özel güzelliklerimi sakladığı için kıskanıyorum bile...
"Yitik zaman" dedim di bir ara! Ne yitmesine, ne mümkün olmayan yitirilmesine, ne de zaman içinde yitirdiklerime olan saygım-muhabbetim-özlemim azalmadığı/azalmayacağı için delice kıskandığım zamanımı yitiremedim, yitiremem asla!...
Benim olan sırlarımı, heveslerimi, hayallerimi, ideallerimi saklayan zamanımı, zamandan bile kıskanıyorum! Bu kıskandığım zamanın sırdaşlığına ise delice sevdalıyım bütün sevdalarımı kıskandıracak derecede! Biliyorum ki zaman zaman içinde ve ben de zaman içinde...
Evvel, zaman içinde; âhir, zamân içinde...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: