Cuma, Mayıs 08, 2009

KAYBETMEDİĞİMİZ DEĞER VAR MI?

Millet olarak kaybetmeğe alıştık! Bize bu alışkanlığı zerk etmeyi başardılar mı yoksa? Tam bir asırdır kaybediyoruz ve kaybetmeye alışmış gibi bir halimiz var! Güneşin batmadığı sınırlardan, Anadolu'ya mahkûmuz, yetmemiş!
Vatanlaştırdığımız toprakları kaybederek başladığımız kaybetmeğe; dilimizi, şiirimizi, destanlarımızı, masallarımızı, edebiyatımızı kaybederek devam etmişiz sırasıyla ve peş peşe!...
Gerçekten kaybetmeğe alıştık mı? Kendimizi bu kadar kaybettik mi?
Büyük ve tek Müttefik(!)imiz ABD'nin, "Haçlı Seferi" diye îlan ederek, demokrasi vaadiyle başlattığı Irak işgâli sırasında anlatılan bir fıkrayı hatırladım:
Abdullah Gül ile Saddam, birlikte ava çıkarlar. Gün boyu avlanıp dönerken bir tepeciği aştıklarında karşılarına bir aslan çıkar! Abdullah Gül, hemen tüfeğine davranarak nişan alır ve tetiğe basar. "Çıttt!" diye bir ses! Mermisi bitmiştir! Saddam davranır ve nişan alarak tetiğe basar. Bir "Çıtt!" sesi daha! Onun da mermisi bitmiştir! Saddam, ne yapacağını düşünürken Abdullah Gül süratle postallarını çıkarmaya ve spor ayakkabıları giymeğe başlar. Saddam; "Ne yapıyorsun?" dediğinde; "Kaçacağım. Ayakkabı değiştiriyorum. "der... Saddam şaşkın; " Aslandan hızlı koşabileceğine inanıyor musun?" diye sorduğunda; "Senden hızlı koşsam yeter!" der Abdullah Gül !...
Dedik ya, Irak'ın işgâli sırasında anlatılan bir fıkraydı bu!...
Abdülhak Hamit Tarhan; "Bu millet, söylemez söylenir." diye bir tesbît yapmıştı bir asır önce. Devir döndü, kendini kaybettiğini zannettiğimiz millet yeniden söylenmeğe başladı! Umarım duyanlar çıkar!...
Bu Millet; tehlike anında, arkadaşından hızlı koşarak arkadaşını düşmanla başbaşa bırakanı sevmez!
Bu millet; kaçanı sevmez, kovalayana küfreder!
Bu millet; komşusunun derdine bigâne kalanı, komşusu açken tok yatanı; Hârun gibi gelip Kârun gibi gidenleri sevmez!
Bu Millet; rezîl komşuyu sevmez ama rezîl komşusunu başka mahallenin kabadayısına şikâyet eden muhbîrden de nefret eder!
Bu Millet; açlığı, yokluğu, yoksulluğu sevmez ama karın tokluğuna başkalarına köpekleşenlerden de tiksinir!
Tarihte; hak, hukuk, adâlet, medeniyet, âsâyiş götürdüğümüz ve en azı üç yüz yıl tebaamız olmuş komşularımız arasında, müthîş bir yalnızlığa mahkûm olduk! Bu Millet, yalnızlığı, özgüveninden dolayı tercîh eder ama bu yalnızlığa sebep olan yetersiz siyâsetten de nefret eder!
Bu Millet; yalnız bırakanı ve yalnız bıraka bıraka yalnızlığa mahkûm olanı sevmez! Arkadaşa, dosta, komşuya karşı hata yapanı belki affeder ama kardeşin kardeşe yaptığı hatâyı ihânet bilir ve hâinden iğrenir!
Bu Millet; Kıbrıs Çıkarmamızda bütün gücüyle yanımızda olan Kaddafi'yi, ABD karşısında yalnız bırakarak bize düşman eden eyyâmcı-korkak zihniyetten nefret eder!
"Kendim ısırır, köpeklere yalatmam!" taraftar mantığını kabul eder ama taraftarı/taraftarlığı Haçlı'dan yana olanlardan, ayının koynuna çıplak giren salaklıklardan tiksinir!
Ve bu Millet; yan bahçesinde taarruza uğrayan kardeşinin kavgasını balkonundan seyreden; kapalı pencereler ardından ettiği küfür ve hakâretleri kendisinden başkasının duymadığını bile bile kardeşlik gösterisi yapan korkak-kurnazları sevmez ve bu kurnaz mantıktan iğrenir!...
Tabi ki dilimizi, dînimizi, töremizi, türemizi, birliğimizi,bütünlüğümüzü, kardeşliğimizi kaybettiğimiz topraklarda unutarak gelmemiş ve kaybetmemişsek!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN SÜTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: