Pazartesi, Mayıs 25, 2009

OLAĞANÜSTÜ KOGRE SONRASI

Zaman hızlı. Ömür kısa. Ölüm, var!...
Hem de; "Her yaratılan, ölümü tadacak." zârif ilâhî târifiyle, bir lezzet olarak var ölüm!... Ölüm, korkulacak, kötü bir şey olsaydı adı lezzet olarak öğretilmez ve İki Cihan Serveri Hz. Peygamber(s.a.v.)'imiz ölümü tatmazlardı.
Yakın bir geçmişte, ölümün tadını bir daha tattık! Bu kaçılmaz, kaçınılmaz ilâhî tadın acısı ağlayan bizlere; lezzeti ise bizleri ağlayarak bırakıp "Sonsuzluğun Sahibi"yle vuslâta erene düştü. Giden gitti dönülmez adresine.
Kalanlardan; ağlayan, "Onsuz hayatı n'ideyim?" diye yananlarla, hayat devâm ediyor diyen dünyaperestler, bir paylaşım istediler verâseten intikâl eden bir mîrastan!...
Türk dünyası, bir "Büyük Birlik" sevdâlısını; Ülkücüler, "Bütün Zamanların Ülkü Ocağı Genel Başkanı"nı; genel başkanlığını veya başkanlığını görenler ömürleri boyu "Reis"lerini; Alperenler değişmez Liderlerini; ailesi babalarını-eşlerini; akrabaları, Ankara'daki tek kapılarını ve gurur duymaya devam edecekleri bir büyüklerini; iktidârı-muhalefetiyle siyâset, lekesiz apak bir ahlâk örneğini; gölgelerinden ürkenler, alternatif genel başkanlık rakiplerini; siyâsi hayaller kuranlar, hayâllerinin oluşması için kapısında bekleyecekleri umut kapısını; sevenler sevdiklerini; kinleri geçmeyen "çakar almazlar" bir Yiğit Düşmanlarını kaybettiler! Ben ise bir Dostum'u kaybettim...
Huzursuzum! Uykusuzum! Gerginim!...
Kimi, niye tebrîk edip, kimlere niye sitem etmeliyim veya etmeli miyim bilmiyorum!
Ömrünü hîbe ettiği "Büyük Birlik Hayâli"nin, teşkilâtlı hâlini, Emr-i Hakk ile vârislerine bırakarak göçtü Yiğit Dostum.
Hayâllerinin, şimdiden sonra daha diri, her geçen gün biraz daha iri, gerçekleşmeğe biraz daha yakınlaşmasına öyle duacıyım ki! Samanlıktan iğne ararcasına oluşturduğu, yakın mesâi arkadaşlarına, ülküdaşlarına, sırdaşlarına teslîm edilen teşkilâtlarının hızla büyümesini öyle istiyorum ki.
Emr-i Hakk'ın vâki olduğunu, bütün Türkiye'ye, Hz. Ebu Bekir(r.a.)'ce; "Vuslat Kurultayımız" diye duyuran ve acısına dayanamayarak baygınlık geçiren, emânetin taşınmaz yükünün altına girdikten sonra bile konuşurken tebrîk kabûl etmeyecek kadar yaralı bir yüreğin sahibi; "Abi, Allah rızası için bana güç-kuvvet için dua edin." diyerek sorumluluğunun, yükünün, emânetinin farkında olan Yalçın Toçu'yu, alnından öpüyorum.
Devletle milleti, devletle dîni; Müslüman Atatürk'le Müslüman Türk Milletini; perâkendeleştirilmiş Ülkücülerle Alperenleri; Tûrancılarla Nizâm-ı Âlemcileri; Türk Töresi ile yasaları, yıllarca birbirine saldırtılan birbirine kırdırtılan kardeşleri, karıştırıp barıştırmak gibi ulvî bir mîrasın vârisi Yalçın Topçu...
Muhsin Yazıcıoğlu gibi dupduru bir Anadolu Türkmen Yiğidi'nin cezbesiyle; birilerinden hesap sormak düşüyle, yarım bırakılan hayallerini tamamlamak düşüncesiyle, siyâset yapmak-millet vekili olabilmek hevesiyle, dünyalık kazanabilmek için hazır bir gücün desteğini sağlamak kurnazlık veya akıllılığıyla Büyük Birlik Partisi'ne gelip Yiğidimiz'in aramızdan zamansız ayrılışıyla sükût-u hayâle uğrayanları tesellî de Yalçın Topçu'nun işi artık!...
Tanıyan herkesin, kendisini çok sevdiğini söylediği ve aslâ yalan söylemediği Muhsin Yazıcıoğlu'nun asla çıkar beklemeden gösterdiği sevgi taksimâtını da Yalçın Topçu yapacak şimdiden sonra!
Kolay mı? Değil... İmkânsız veya çok zor mu? Vallahi o da değil...
Tanıdığımız tek 'Sevgi Savaşçısı'nın yakın mesâi arkadaşı, son zamanlardaki en yakın sırdaşı olarak O'nun davrandıklarına, O'nun gibi davranmayı denemesi, yeter. Bu becerilebilir mi? Umudum ve inancım -inşallah- Evet...
Olağanüstü Kongre, olağanüstü meseleleri olan memleketimize, Devletimize, Türk Dünyasına, gerçek Büyük Birlikçiler'e hayırlı uğurlu olsun. Yeni Başkan Yalçın Topçu ve yönetimine de Allah güç versin, yardım etsin...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: