Cumartesi, Kasım 28, 2009

BU, SINIF YOKLAMASI DEĞİL!...

Ben; en hakir bir insanı, kardeş sayan bir rûhum,
Bende esîr yaratmayan bir Tanrı'ya îman var,
Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar...
................
Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et!
................
Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir
Bu zavallı sürü için ne merhâmet, ne hukuk,
Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!.. (M. Emin Yurdakul)

Türk Milleti;
Öncelikle Bayramın mübârek ola...
Hemen peşine; sana aşık, sana sevdâlı, mensûbun olmaktan onurlu, Allah(c.c.)'a Türk yaratıldığı için şükrünü ifâdede eksik kalan bu evlâdına, bana kulak ver! Beni dinle! Beni duy Allah'ını seversen Milletim!
Sese ses vermeyenin, imdâd isteyene yetmeyenin; sesine ses verecek, dâdına yetişecek kimse kalır mı? Bir adım gitmeyene, kim bir adım gelir?
"Millî çıkarı arkaya atıp ta tarafsız davranmaya kalkmak, gerçekte tarafsız olmak değil karşı tarafların yanında yer almak demektir. Aydınların bu türlü gafletlerini milletler çok acı şekilde çeker." diye dışlamış Nihal Atsız tarafsızlık adındaki korkaklığı...
Aydın geçinen bir tarafının, "Bir çift kadın memesine vatan satarım!" dediğinin; diğer tarafının Allah adıyla Allahsız taraflara destek verdiğinin, emrine televizyonlar tahsîs ettiğinin farkında olmayacak mısın?
Tarafsız diye duyarsız kalan korkakların, ihtiyâcı olduğunda yanında sâdece yalnızlığı kalmaz mı?
"El eli, el de döner yüzü..." ne düşündürür akl-ı selîme?
"Ey dipdiri meyyît, iki el bir baş içindir!" feryâdı, ne der duyanlara?
Bildiklerinizi Allah aşkına hatırlamağa çalışın: Doğum adım-adım, kadem-kadem; Ölüm de adım-adım, kadem-kadem değil mi? Ruh bedeni terk ederken vücût ayaklardan soğumaz mı?...
Hareketin en belirgin göstergesi yürümek, hızın târifi koşmak değil mi? Yarışlar koşarak yapılmaz mı? Bu yüzden bilenler ellerden önce ayakları bağlamaz mı? Ayaklarının bağlanıp ellerinin sıraya alındığının farkında olmayacak mısın? Ayağının prangalandığını, bileklerinin kelepçelendiğini fark ettiğinde bağıran, küfreden, aman dileyen dillerin etkisi ne olur, neye yarar?
Bu Bayram günlerinde Allah aşkına kendine gel ki bayramın kara gelmesin Türk Milleti!
Kerkük'ü, Karabağ'ı, Balkanlar'ı, Kıbrıs'ı, Türkmenistan'ı, kulakları patlatan feryâtlarına rağmen duymazdan gelirsen yarın senin atacağın savaş nâranı kim duyar?
Hadi Allah aşkına, tarih yapan kahraman ırkın ahfâdı!
Hadi Allah aşkına, Peygamber Âguşu'nu dolduran şühedânın evlâdı!
Allah aşkına davran artık! Gün, bu gün! An, bu an!...
Bu yoklama, sınıf yoklaması değil!
Artık millî istikbâlinin hedefe alındığı bu gayr-ı millî yoklamada; sese ses vermeyenin, imdâda gitmeyenin, inleyen mazlûmu duymayanın, el atsa yeteceği yere uzanmayanın, cesurca atılıp kahramanlaşmayanın, "Ölümü öldürerek" şehîtleşmeyenin varlığını kim, nasıl fark edecek?Varlıklarıyla yoklukları belli olmayan; renksizlerden, kimliksizlerden, kişiliksizlerden milyonlar olsa ne yazar? Bu milyonlardan ordu olsa neye yarar?
"Allah var, ne gam var?" demez misin sen? "Dost ararsan Allah yeter." demez misin sen?
Dağlar gibi yığdığın kemiklerine, seller gibi akıttığın kanına bak, düşün! Türk Milleti Kendine dön! Türk Budun, ökün!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: