Pazartesi, Kasım 16, 2009

SÖZ DİNLEMEYENİN SÖZÜ DİNLENMEZ!...

Yıllardır cevaplayamadığım bir sorunun cevabını buldum sonunda!...
Kendine değil millete, topluma hizmet vermenin en bilinen yolu olan siyâsette, neden böyle? Siyâsiler kendilerine olan güveni neden kaybettiler diye düşünüyordum... Buldum ve bildim şükürler olsun!...
Bir zamanlar İstanbul'da, Cumhuriyetten sonra da Ankara'da kullanılan ve kullanılırken muhatâbını inciten bir söylem var: Taşra ve taşralı...
Taşra, merkezden uzak anlamında kullanılır, taşralı ise merkezden uzak ve olanlardan habersiz şeklinde kullanılır olmuş!... Bu da olaylardan asıl habersiz merkezdekilerin, olanlara muhatap çoğunluğu, yâni milleti, yani çarıklı erkân-ı harbi, yok saymak demek!...
Çarıklı erkân-ı harp te kendini yok sayan, küçümseyen bu aymazları görmezden gelince siyâset, şu anki hâli alıyor!
Metropol dediğimiz büyük şehirlerimizi irdeleyelim biraz. Anadolu'nun bir işe yaramadığı için dışladığı, safra muâmelesi yaptığı hiçler; yapacak işi olmadığı için birilerine taraftarlıkla siyâset kurumlarını doldurmuşlar! Bu bir şeye yaramayan hiçler yüzünden de büyük şehirlerimizin asıl kimlikli kişilerleri, siyâsete uzak ve kızgın!...
Kendileri "hiç" olanların yapacak işleri olmadığı için siyâset yapmaları yüzünden siyâsetçi deyince asıl mes'ele sahiplerinin, morali bozuluyor!...
Bu işin bir çâresi var mı? Her halde vardır hatta olmalıdır... Bu bir şeye yaramayan hiç bir şeyleri; ya bir şeye yarar hâle getirmek ya da siyâset dışı etmek gerekmez mi?...
Sanırım duyarlı her kişinin, tesâdüfen karşılaştığı ve bildiği hiçlere sorduğu; "Ne iş yaparsın?" sorusuna; "Falan partinin, filan yöre yöneticisiyim." şeklinde cevap aldığı olmuştur...
Bilinir ki adamın hayatında hiç işi olmamıştır!... Hayatında hiç kazanmamış veya kaybetmemiştir!... Devlete bir kuruş vergi vermemiştir!... Kârın veya zarârın ne olduğunu, merak bile etmemiştir!... Ve sadece işsizliğinden dolayı kerhen değil, mecbûren siyaset yaptığını, iddia eder!...
Bu kişilerin, taraftarlıktan başka yapabilecekleri yoktur!... Bunlara birileri destek vermezse oldukları yere yığılır kalırlar! Çünkü kelimenin tam anlamıyla boş çuvaldırlar!... İçlerine ne doldurulursa onun çuvalı adını almaktan başka bir işlevleri, olmamıştır, olmayacaktır!... Duyarlı ve düzgün insanlar, bunlarla mücâdele ediyorlar siyâset adına! Böyle bir insafsız mücâdele, dünyanın hiç bir yerinde ve hiç bir sisteminde yoktur! Bu yüzdendir ki siyâset ve siyâsetçi denilince suratlar ekşir, az sayıdaki siyâsetin düzgünleri de kendilerine kahrederler!...
Hâlâ var olduklarına inanmak istediğim gerçek mânâda, millete hizmet için siyâset yapanlarımıza, zor görünen ama çok onurlu bir davranış kalmaktadır; "sîne-i millet"e dönmek!...
İhtilâlin, darbenin, devrimin, demokratlığın zirvesi olur! Ve milletin; "sîne-i millet"e dönme cesâret ve fedakârlığını gösterenler sâyesinde, siyâsete güveni tazelenir...
Yanlış siyâsinin yanlışını, ancak millet düzeltebilir. Milletten destek almadan, millette destek verecek güveni sağlamadan siyâset harâmileriyle baş edebilmenin yolu var mıdır?!... Devleti, milleti, siyâseti bu harâmilerden, bu siyâsi kenelerden kurtarmanın başka yolunu bilen varsa söylesin!... Zaman hızla geçiyor ve zaman milletin-devletin aleyhine işliyor!...
Böyle sadece seyrederek veya seyirlik münakaşalarla gayr-ı meşrûyu meşrûlaştırarak tavır koyduğumuzu zannedersek, atı aldılar zâten Üsküdar'ı da geçerler, siz de gerilerden nal toplarsınız!
Daha dün, bir belde seçimi oldu. Beldenin beldeliği iptâl ediliyor, iptâl eden: AKP. Mahkeme kararıyla belde ve belediyelik geri alınıyor, seçime gidiliyor ve seçimi kazanan, AKP!...
Siz sözlerimizi kulak ardı etmeğe devâm edin bakalım!...
Söz dinlemezseniz, sözünüz din-len-meeeeez!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: