Cuma, Kasım 20, 2009

EHVEN-İ ŞERR'E MECBÛRİYET!...

"Zırva tevil götürmez diye bir söz vardır. Çok mu ağır kaçtı?" O zaman; "Şeyini şey ettiğimim şeyi" diyerek her iki cümlenin sahibin üslûbuyla şeyi şeyleştirebiliriz!
AKP'nin ak-pak kişiliklerinden birinden, Bülent Arınç'tan bahsetmek istiyorum biraz. Neden mi? Kurucularından olduğu AK sıfatlı, değişken partiye rağmen, yıllardır değiştirmediği üslûbu hele Recep Tayyip Erdoğan'ın yasaklılığından dolayı Başbakan olamadığı AKP'nin ilk seçim zâferindeki, liderine sadâkatini vücut dili ve göz yaşlarıyla tevilsiz sergilediği günden beri, Arınç'a hep muhabbetle bakardım.
Meclis Başkanlığı'nı, partisinden ve bütün parti kurmaylarından bileğinin zoruyla aldığının yazıldığı günlerden beri ise mücâdeleciği ve hakkını aramaktaki ısrarcılığı ile biraz daha muhabbetim artmıştı.
Net duruşlu, inandığı gibi yaşayan veya yaşadıklarına inanan samîmi kişilere, fikren muhalif olunsa da saygı duyulur. Arınç'a hep bu târifle bakar ve hep bu tarifinden dolayı da saygılı, muhabbetli yaklaşırdım. Yaklaşırdım derken Arınç hakkında ilk defa yazacağım! Arınç'a saygım dolayısıyla, bulunduğu hatta lokomotiflerinden olduğu bilinen AKP'ye rağmen bir şey söylememiş, yazmamıştım!
Ta ki; Meclis Başkanlığı görevi bittikten sonra kısa bir süre dinlenmeğe alınıp yeniden aktif siyâsetin göbeğine çekilinceye, Başbakan Yardımcısı olarak Kabineye dâhil edilip MGK'ya katılanlardan oluncaya kadar, muhabbetim bakiydi!
Türkiye'de sistem gereği kamu kurum ve kuruluşlarının denetim ve kadrolarının tanzîmi, bakanlıklar arasında paylaştırılır. Bu paylaşım, iş başındaki hükümetin siyâseti ve programına göre yapılır.
Millî ahlâk ve kültürümüze katkısı veya zararı münakaşasız olan radyo ve televizyonların kontrolünden sorumlu RTÜK te, kabinede bir bakana bağlı. Yakın bir geçmişte Başkanlığını Zâhid Akman'ın yaptığı RTÜK; Devlet Bakanlığı'na yâni Bülent Arınç'a bağlı.
AKP ve liberal bütün partilerin siyâseten kıblesi olmuş AB'nin mahkemelerinin; "Asrın Dolandırıcılığı" adıyla yargılayıp suçlu îlan ettiği Zâhid Akman adı basına düşünce; karakterine ve kişiliğine çok ihtirâm gösterdiğim Bülent Arınç, basın yoluyla istifasını istemişti. Doğru bir istek, kişilikli bir tavırdı. Gerçi neden işten el çektirmedi, mesele sonuçlanıncaya kadar neden istifasını resmen almadı anlayamamıştım ama tavrında direnemeyişini hiç anlamamıştım! Kabinenin patronu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anılan kişi hakkında; "Temiz bir kardeşimizdir." destek târifini yapınca; yıllarca karakteri ve net duruşundan dolayı üzerine toz kondurmamak için hakkında hiç yazmadığım Bülent Arıç; hayâl aynamda tuz-buz oldu! Dağıldı!
Kimseye açıklamadığım gizli muhabbet ve tarifimle başbaşa sustum yine bu konuda!
10 Kasım'da Devletin ve sistemin bânisinin ölüm yıl dönümünde; "açılım" adıyla piyâsaya sürülen parçalama programı üzerinde kopartılan fırtınanın toz dumanı içinde bile gözden kaçması mümkün olmayan işler oldu! Bu işleri yapanlardan biri de Arınç'tı!
Meclis Kürsüsünden yanlış olmayan bilgi ve cümlelerle, deneyimli siyâset ve diplomat üslûbuyla Onur Öymen, geçmişten ve Dersim İsyânı'ndan da örnek verdi! Art niyetlilerce kızıl kıyamet koparıldı!
Bu koparılan kıyâmette de Arınç'a odaklıyım! Bir yerel televizyonda; " Şimdi aslında bu konuda CHP içinde en azından sesini yükseltmesi, itiraz etmesi gereken pek çok milletvekili var... Kılıçdaroğlu 2 gün sonra küçük bazı şeyler söyledi. Ama baktı ki Baykal, Öymen'den yana, o da sesini kesti. Bu, CHP'nin içinde bulunduğu hâlet-i rûhiyeyi çok güzel anlatıyor.'' dedi...
Ben de; "Olmadı Bülent Arınç olmadı! Bâri bu sözü söyleyen sen olmayaydın! Gözümüzdeki, gönlümüzdeki net duruşlu Arınç'ı katletmeğe neden bu kadar heveslisin?" diye bu kere sesli olarak sormak zorunda kaldım!
Zâhid Akman konusunda, Başbakan'ın arkalaması üzerine; istifa isteğinden susarak vaz geçen, kendi istifâsı gibi bir erdemi hiç hatırlamayan ve bunu partisine sadâkat diye yorumlayan Arınç; partisini korumak adına söyleminde diplomatik bir manevra yapan Kılıçdaroğlu'na, bunları söylemek hakkına sahip değildir!
Demezler mi adama; sana helâl ve mubah olan Genel Başkana karşı susmak; Kılıçdaroğlu'na veya bir başkasına neden haram olsun?
İkinizin davranışı da yanlış ama artık dînimize küfredenin mutlaka Müslümân olmasını tercîh ediyoruz! Ehven-i şerr'den gayrı seçimimiz kalmadı gayrı!...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: