Perşembe, Kasım 19, 2009

ÜLKÜCÜ AZ BULUNUR AMA BULUNUR...

Yetkili yetkisiz, partili partisiz her kesin, bir târifi var. 1959 yılında yapılmış bir târifi hatırlayalım:
"Bir toplumun bütün bireyleri ülkücü olmaz. Ülkücüler, yüreği daha fazla yanıp tutuşan, gördüklerinden gözleri daha fazla yaşaran insanlardır. Böylesi de az bulunur. Az bulunur, ama bulunur. Bunlar toplum arabasını götüren ön tekerler gibidir. Ön tekerler nereye giderse, arka tekerler de oraya gider. Hiç bir toplum bunlarsız olmaz, bunlarsız ilerleyemez..." (7. Mart. 1959-Fakir Baykurt-Şamar Oğlanları'ndan)
Târifi yapanı görünce şaşıranları, hayret edenleri görür gibiyim!
Ülküyü, ülkücülüğü ve ülkücüyü Türkçeye kazandıran; ideali ülkü, idealisti ülkücü, idealizmi ülkücülük ederek kavramlaştıran Muhteşem Türk Atatürk'ü bir daha hasret, saygı ve rahmetle andıktan sonra; söylenirken bile insan yüreğini kıpır kıpır kıpırdatan ülkücülüğü özelleştirecek kadar sahiplenip siyâsallaştırmağı başaran, yüz yılın son Başbuğu Alparslan Türkeşi de emsâl duygular ve rahmetlerle yâd edelim...
Bir memleket düşünün; 600 yıllık ömrünün en az 400 yılını, çok büyük bir coğrafya ve sayısız etnik gruplara hükümrân olarak geçirmiş, çok uluslu bir imparatorluğun aslî kurucularının Etrâk-ı bi İdrak (idraksiz Türkler) olarak adlandırıldığı bir memleket!...
Bir memleket düşünün; yüzlerce yıl sayısız Haçlı Seferi'ni müslüman dünyası adına tek başına karşılayıp tek başına göğüslemesine, İslâm sancaktarlığı etmesine, İ'lâ–yı Kelîmetullah'ı dünyaya yaymağı görev edinmesine, üstelik Peygamber(s.a.v.)'den duâlı ve övgülü olduğu kesin olmasına rağmen, Haçlı'nın direktif ve öğretileriyle İslâmcı vatandaşları tarafından parçalanmağa uğraşılan bir memleket!...
Bir memleket düşünün; dünya milletlerinin milliyetçilik yaparak büyüdüğü, yayıldığı bir yüz yılda, etnik ırkçılıklarla bölücülüğe kurban edilmek istenen bir memleket!
Bir memleket düşünün; İslâm sancaktarlığını gönüllü üstlenen ve Hıristiyan dünyasında İslâmı Türk, Türk'ü İslâm diye tanımlatmayı başaran millet evlâtlarının pantürkizm (Türk Birliği) hayâlinin karşısına, Haçlı destekleriyle panislâmizm (İslâm Birliği) engellemesiyle çıkılan bir memleket!
Bir memleket düşünün; parçalanmış, paylaşılmış ve kalan Anadolu'nun da paylaşılmasına, 600 yıllık İmparatorluğun kurucusu olmasına rağmen yüzlerce yıl horlanmış, dışlanmış Türklerin isyân ederek, her cephede ayrı bir destânla, her karış toprağa binlerce şehit vererek yeniden sahip çıkmış olsun!
Bir memleket düşünün; ölümcül hasta bir devlet kalıntılarından bir Millî Devlet çıkarılmış olsun. Haçlı'nın atını çektiği, dansöz oynattığı camilerin minârelerinden Ezân-ı Muhammedi'ye yeniden inleme hakkı verilmiş olsun. Kurulan Millî Devlette, kimsenin etnik köküne bakılmaksızın sâdece liyâkatine göre devletin mensûbu-vatandaşı sayılsın; azınlık, gayr-ı müslim farkı gözeteilmeden bütün vatandaşlara Türk Milleti adı verilsin ve bu genç-dinamik, millî devletin cumhuriyetleşmiş halinden de yeniden hürriyetine kavuşturulmuş İslâm adıyla, müslümanlıktan geçinenler rahatsız olsun!...
Bir memleket düşünün; yirmi-yirmi beş sene önce delik ayakkabılı olduğunu kendi söyleyen ve dünyanın en zengin 8 liderinden biri olduğu söylenen birisi, hem başbakanlığa kadar yükselmiş hem de bu imkânları sağlayan sistemle kavgalı olsun!...
Bir memleket düşünün; memleket sevdâlarıyla tanınan idealist bir gençlik, memleket severlik yarışında, sağ-sol diye yıllarca birbirini katletmiş olsun! Memleket hakkında en fazla söz sahibi olmaları gerekirken bu insanlar, demokrasiyi araç kullanan siyâset kurnazı, demokrat sultan Genel başkanların el birliği ile siyâset dışına itilmiş olsun!
Ve bu memleket; Cumhûriyetinin bânisinin ölüm yıl dönümünde; "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir." markalı Gâzi Meclis'te, hürriyet diye dünyaya baş kaldırılan adreste; vatanın, milletleştirilmiş halklarının ayrıştırılmasına, parçalanmasına zemîn hazırlayacak oturumlar yapılan Türkiye olsun!...
Ve hâlâ Ülkücülüğünde, Devrimciliğinde ısrarcı; dönmeyenler, değişmeyenler bu siyâset kurnazları tarafından sağlı-sollu hâin diye îlan edilsin! Bu memleket sevdâlılarını hâinleştirme işi de ülkücülük ve devrimcilik adına yapılsın!...
Yazının başında; "Böyleleri az bulunur. Az bulunur ama bulunur. Hiç bir toplum bunlarsız olmaz, bunlarsız ilerleyemez..." demiştik ya... Az-öz ülkücüleri beklemekten başka çâre de yok gayrı...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: