Pazar, Aralık 13, 2009

AÇILIM'DAN KAÇININ!...

Önce; "Kürt", sonra "Demokratik", daha sonra bunlar tutmayınca "Milli Birlik Projesi"nin; aksayan, milletle ve millî çıkarla örtüşmeyen yerlerindeki ta'dîlâtı ta'lîm için Başbakan, ABD seyahatindeyken Tokat'ta yedi Mehmetçiğimize kalleşçe, kahpece, köpekçe bir pusu atıldı ve yedi yiğidimiz koparıldı ana-babalarından!...
Yukardan aşağı herkes, bu kahpe saldırı ile ilgili ilk kanaatlerini söylediler.
Cumhurbaşkanı; şiddetle tel'în ederek Şehît Yakınları'na, milletimize,Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı, yaralılarımıza şifâlar diledi...
Başbakan, Obama ile yaptığı "açılım ta'dîlâtı" görüşmesi sonrasında yaptığı basın toplantısında; "Bu hâin pusunun yeri ve zamanlaması milletimizin nasıl bir provokasyonla karşı karşıya olduğunun ispatıdır. Milletimiz bu kalleş pusunun arkasında yatan emelleri değerlendirecektir. Şehitlerimize rahmet diliyorum. Ailelerine ve milletimize başsağlığı ve sabır temenni ediyorum. Bu saldırının önünde arkasında kim varsa bunun bedelini en ağır şekilde ödeyeceklerdir." dedi...
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik; Bingöl'de şehîd edilen otuz üç askerin nasıl şehîd edildiği konusunun, karanlık bir nokta olduğunu hatırlatarak; "Bir mahallede hiç hırsızlık vakası yoksa mahalle bekçisinin bir önemi kalır mı? Mahalle bekçisi akıllıysa, kendi konumunu muhafaza etmek için mahallede hırsızların kol gezdiğini yayması lazım. Hatta daha akıllıysa arada, bir iki kapıyı kendisinin yoklaması lazım. İşte Ergenekon budur." diyerek menfûr saldırıdan PKK'yı uzak tutmağa, hayâli bir adres oluşturmağa çalıştı!...
AKP'nin ve millî görüşün köşe taşlarından Abdullah Gül'ün söyledikleri ile Başbakan ve AKP Genel Başkan Yardımcısı'nın sözleri arasındaki uçurum farka bakar mısınız?
ABD'nin; her gün biraz daha battığı Irak bataklığından çekilmeden yapmak istediği, Büyük Ortadoğu Projesi senaryosunun Türkiye'deki "Kürt Açılımı" perdesi aktörlerinin; AKP-DTP ve PKK olduğunu aylardır söylemeyen muhalif sözcü ve yazar kalmamıştı!
Tam da bu günlerde Anayasa Mahkemesi, DTP'yi kapatmasa; Başbakan ve H.Çelik'in söylemlerinin daha demokratça(!)larını DTP'nin, yasaklanan güvercinlerinden de duyacaktık!..
Dünyanın hiç bir yerinde, hiç bir ülkesinde ve sisteminde ülke yönetimindekiler, silahlı kuvvetlerini böylesine bir şâibe altına sokmaya çalışmaz!
Dünyanın ve tarihin hiç bir yerinde ve sisteminde, hiç bir yönetici; silahlı kuvvetlerini böylesine âfakî töhmetler altında bırakmamıştır, bırakmaz; teröristlerin sıkı yönetim îlan ettikleri yerlerde, emniyet müdür yardımcısı ve bir polisinin linç edilmesine sessiz ve seyirci kalmamıştır, kalmaz!... Merak etmeyelim mi? Ne yapmak istiyorlar?
Sistemle mücâdele etmek her siyâsi kuruluşun, partinin hakkıdır ama yolu bu mudur? Binlerce yıldır var olduğu tarihçe tasdîk edilen Türk Milleti'nin devlet tarifi, "Devlet-i Ebed Müddet"tir. Binlerce yıl, sayısız medenîyet ve kültürlerin yok oluşunu seyrederek ve bu arada hânedânları, yönetim şekli, sistemleri değişerek var olmağa devâm etmiştir. Tarihte de yönetim ve sistemlerine itiraz edenler, yönetim şeklini değiştirmek isteyenler olmuştur. Binlerce yılda defalarca yöneticiler ve yönetim şekli değişmiş, değiştirilmiştir. Bu değişimler kanlı da olmuştur, kansız da ama devlet, devâm etmiştir...
Bir devletin, devlet olabilmesi için yasaları, yasa uygulayıcıları, sonra da millî savunması için ordusunun olması şarttır. Ordusuyla yâni silahlı kuvvetleriyle sürtüşmeli olan hiç bir yönetimin, devletin devâmına müsbet katkısı bilinmemektedir. Hatta târihte bunun tersi olaylar, sayısız kere yazılıdır.
Bıçak sırtı değil keskin bıçak ağzında geçirdiğimiz bu sert ve yarından endîşeli günlerde; devlet idare edenlerin, danışman ve akıl dânelerin, sinekten yağ çıkarmak kurnazlığını, ulûfe için yalakalıklarını/soytarılıklarını -hiç değilse belli bir süre- ertelemeleri şarttır!
Yedi şehit ve hemen peşine maden ocağında hayatlarını kaybeden on dokuz evlâdından ve linç edilmek istenen polislerinden dolayı milletin canının ne kadar yandığını, milletin demokratik açılım adındaki bu ayrıştırıcı uygulamadan ne kadar rahatsız olunduğunu görmezden gelmenin, duymazdan-bilmezden gelmenin adı basîretsiliktir, siyâseten intihârdır! Daha söylenecek çok söz var ama öncelik ve ivedilikle bu sipâriş açılımdan kaçının artık vesselâm!
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

1 yorum:

serdar dedi ki...

Mustafa bey,yazılarınızı büyük bir zevkle okuyorum.ALLAH sizin gibi duyarlı insanları başımızdan eksik ekmesin.
saygı,dua.