Perşembe, Aralık 10, 2009

BİZ AYRILAMAYIZ...

Bizi ayıramazlar! Bu cennet vatanın havasını, suyunu, nîmetlerini paylaştık, paylaşıyoruz. Târih boyu değişen hânedan ve sistemlerin her imkânını birlikte yaşadık, yaşıyoruz.
Yüzlerce yıldır ahbâbız, arkadaşız, komşuyuz, dostuz. Öylesine kaynaşıp karışmışız ki kimin Türk, kimin Kürt olduğu şaka sohbetlerine konu olmasa merak bile edilmez...
Hayda, vayda, toyda yüzlerce yıldır birlikte ağlayıp birlikte güldük. Haçlı'ya karşı, dîn-vatan-millet düşmanlarına karşı birlikte göğüs gerip birlikte öldük. Türkmen gelinine, Kürdün kızına türküler, Merik'e berâber ağıtlar yaktık. Ayın on dördünü/Güzelin Kürdünü/Samimi ahbâbı/Düşmânın merdini, aynı yürekle sevdik.
Bâzen yaramaz çocuklarımızın isyânları da oldu! Bâzen; "Ferman padişahın dağlar bizimdir." diyerek dağları mesken de tuttuk zûlme birlikte baş kaldırarak.
Hırsızlarımızı, arsızlarımızı, uğursuzlarımızı aramızda erittik sessiz sedâsız. Bin yıllık geçmişimizde, Haçlı'nın "Türkiya" dediği toprakları, Haçlı'nın Türk dediği millet bütünlüğünü birlikte koruduk ölerek, öldürerek...
Defalarca; alınıp satılabilen kan içici vampirlerin, kan taşeronlarının organize edildiği ve bütün Kürtlerimize mal edilmek istenen ihânet oyunlarıyla karşılaştık. İhânet edenleri, alınıp satılabilen ucuz fahişe karakterli millet düşmanlarını birlikte itlâf ettik defalarca...
Haçlı; bitirdiğine kanaat getirdiği Türk Milleti'ne son darbeyi vurmak için Sevr'de Türk'le Kürt'ü ayrıştırmak için gayret gösterdi. Yedi Düvel'i geldiği gibi gönderen îmanlı millî birlik tavrıyla Kürt Münevverlerin, Kürde yüklenmek istenen azınlık târifine kafa tutuşunu, birlikte alkışladık. Atatürk'ün "Devletli Bağımsız Millet" karakteriyle başlattığı kutsal mücâdelede Diyap Ağa ile Demirci Efe'lerin yek-vücûd, destansı mücâdelelerini yaşadık.
Birlikte zamanı komaya soktuk! Cumhuriyetimizin onuncu yılında; "Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârâne yürümesine borçluyuz." diye târihe şerh düştük Atatürk'çe.
Bizi ısrarla ayrıştırmak, birbirimize düşürmek isteyen Haçlı taşeronlarına; "Ne mutlu Türk'üm diyene." fomül şifresiyle karşı koyduk.
Ne mutlu Türk veya Kürt olana demedik, dedirtmedik. Kaynaşarak, karışarak, birleşerek kabullendiğimiz "Türk Milleti" târifini; "Ne mutlu Türk'üm diyene." diye dünyaya îlan ettik.
Kürtlerimize iftira, Kürtlerimizi tahkîr ve tahrîk ederek, Kürt bebelerimizi kundakta kurşunlayıp kürtçülük yaptıklarını söyleyen hayâsızlara, cânilere, bölücü ucuz fikir fahişelerine karşı, duruşumuzda bir gevşeme göstermedik.
PeKaKa'lı kuduz itler köylerimize, yaylalarımıza, insanlarımıza saldırdıklarında; defalarca Kürtlerimizi, Mehmetçiklerimizi katlettiklerinde bile komşumuz, ahbâbımız, arkadaşımız, dostumuz Kürdümüze asla endişeyle bakmadık. Gündüz siyâsallaşmış teröristleri tel'in edip taşlayıp, akşam Kürt komşumuzla birlikte çay içerek izledik haberleri.
Bu birlikten, meydâna gelen bu dirlikten rahatsız olan Haçlı ve onun kahpe taşeronları, basîretsiz siyâsilerimizi kullanarak; "Düğün değil, dernek değil" matıksızlığıyla, birden bire bir "Açılım Paketi"yle aramıza bomba gibi düştü!
Paketi kargoyla kucağında bulan siyâsimiz; şu anda okyanus ötesinde, paketi gönderenle bir arada! Türkiye'de açması yasak olan paketin içeriğini, paketin sahibinden sorduğu söyleniyor! Paketin izin verildiği kadar açılabilecek bir köşesinden içine neler ilâve edilebileceğini öğrendiği rivâyet ediliyor!
Tam da bu sırada Tokat'ta yedi Mehmetçiğimize kalleşçe, alçakça, kuduz köpekçe saldırılıyor!
Yetmiş beş milyonluk Türkiye'de; Muşlu, İstanbullu, Ordulu, Samsunlu millet avlâtlarına hep birlikte göz yaşı akıtılıyor. Biliyor ve görüyoruz ki Mehmetçiğe kurşun sıkan hain köpeklere lânet etmeyen Kürdümüz yok! Ve biliyor, inanıyoruz ki bu alçak taşeronları da aramızda eritip millî öfkemizle boğup yok edeceğiz.
Haçlı'nın lojistik desteği ile dağlarda eşkiyâlık edenlerin Kürtlerimizle bir alâkalarının olmadığını da biliyoruz. Biliyoruz ki onlar ne Kürttür, ne de Türk! Hatta biliyoruz ki onlar, insan bile değiller. Muş'lu Kürdüm, Ordu'lu Türk'üm, Türk Milleti başımız sağ olsun...
Biz ayrılamayız...
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Ayrılmayalım. Birlik ve bütünlüğümüzden ödün vermeyelim. Yüce Atatürk'ü ve İstiklal Savaşımız'ı karalamak isteyenlere, bize Neosevr'i dayatanlara, TÜRK TORPAKLARINDA gözü olanlara karşı tek vücut olalım. Yoksa bu topraklarda ne Türk'ü, ne Çerkez'i ne Kürt'ü yaşatacaklar. Onların gayesi bizi birbirimize katlettirmek. Açılım isteniyorsa, TÜRK DEVLETİ'ni güçlendirme açılımı, TÜRK MİLLETİ'ni yüceltme açılımı, daha çok eğitim daha çok iş açılımı yapılsın. Elin işgalcisi ulusal marşında Deutschland Deutschland über Alles (Almanya Almanya sen herşeyden/herkesten üstünsün) diyecek, Fransa cumhurbaşkanı Cezayir, Tunus, Fars kökenli vatandaşlarına 3.sınıf insan muamaelesi yapacak, yani faşist tavırlar sergileyecek, Türk Milleti kendi ülkesinde Ne mutlu Türküm diyene diyemeyecek öyle mi?
Biz Milyonlarca yurtsever Türküz, milletimiz ve vatanımız için yine tek yumruk olur, bu tuzaklardan kurtuluruz.
Sağ olsun Sn Aslan!