Perşembe, Aralık 24, 2009

DAĞDAN İNDİLER MECLİS'E...

Gecenin çok geç bir saatinde kardeşim Ali Haydar Aslan'dan dinledim. Paylaşmam lâzım:
Balonla deneme uçuşu yapan iki kafadar, rüzgâra kapılırlar! Rüzgâr balonu bilinmedik yerlere uçurur. İki kafadar korkudan ölecek gibiyken balon biraz alçalır. Aşağıda dalgın dalgın giden kelli-felli birini görürler. Hiç değilse nerede olduklarını öğrenebilmek için:
- Heeeey! Beyfendi! Lütfen bize nerede olduğumuzu söyler misiniz? diye seslenirler. Adam, başını kaldırır, havada süzülen balonu dikkatle inceler ve:
- Siz, uçan balona bağlı bir sepettesiniz. Diye cevap verir!
Balondakiler kızsınlar mı, gülsünler mi? Kendi aralarında söylenirler;
- Bu adam, kesin profesördür.
- Nereden anladın?
- İnanmazsan soralım!
Tekrar adama bağırarak sorarlar:
- Afedersiniz Beyfendi! Siz ne iş yaparsınız?
Aşağıdaki aynı telaşsız hâli, bilgiç edâsı ve tevâzu ile:
- Profesörüm. Der!...
Fıkra bu! Bu da fıkradan anladığım:
Profesörlerin, gerçek akademisyenlerin söyledikleri, kesinlikle doğrudur ama ait oldukları akademik ortamlarda. Toplumun güncel meseleleri akademisyenlere, akademisyenler güncel meselelere ma'lesef yabancıdırlar! Hatta akademisyenlerin ilgilendikleri ana konular dışında çok yetersiz ve câhil olduklarını söyleyen, yazan o kadar çok kişi var ki!...
Akademisyenlikleri de şaibeli, "Dolma Kalem"liğe hevesli bazı kişilerin yaptıkları danışmanlıkları sâyesinde, son anda adı "Millî Birlik Projesi"ne dönüştürülen "açılım paketi"yle millî bütünlüğümüzün nasıl bir ayrışma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve bundan duyduğumuz millî endîşelerimizi söyledik, söylüyoruz, söyleyeceğiz! Milletin demokrasi sâyesinde büyüklük pâyesi verdiği, seçilmiş büyüklerimiz bizi duyuncaya kadar bu tavrımızda ısrarcı olacağız!
Bazen seçilmişler içinden, milletin istediği kadar büyümeleri Genel Başkanlarca engellenen millet evlâtları da çıkmıyor değil! Mesela İzmir Millet Vekili Canan ARITMAN bunlardan biri. Okyanus ötesinden APS ile gönderildiği belli olan ama içeriği meçhûl paketin, gündemin başına oturtulduğu günden beri, millet adına verdiği mücadelesini bilmeyen, alkışlamayan yok!
Sn. Arıtman'ın Başbakanlık ve Köşk'teki İmam Hatipli'leri yanlışlara yönlendiren kiralık kafalar ve Dolma Kalemler için yaptığı; "Tüm bu gerçekleri göre göre, PKK silahlarını Türkiye Cumhuriyeti Devletine teslim etmeden, biz terörden vazgeçtik dememişken, PKK’nın Mecliste olmasını canhıraş feryatlarla isteyen sözde aydın-entel-dantel, yazar-çizer takımı neye ve kime hizmet etmektedirler? Bu hizmetlerinin karşılığı kaç paradır söylesinler de biz Türk Milleti olarak aramızda para toplayıp bunlara verelim ki bu ülkeye ihanetten vazgeçsinler." açıklamasına hangi millet evlâdı imza koymaz?
Demek ki demokrasi denilen şey, sadece bölücülere, yandaşlarına ve demokrasiyi araç görenlere değil, istenirse milletin vekillerine de yararmış!
Sîne-i Kandil'e dönmek, tabanlarının isteğiyle dağa çıkmak kararlarından, İmralı'daki bebek katili psikopat câninin tâlimatıyla vaz geçip Sîne-i AKP'ye ve Meclis'e dönmeğe karar veren siyâsallaşmış teröristler için de; "En azından kendi adıma ben bundan sonra Parlamento kürsüsünden adları ne olursa olsun bunlara sadece PKK diyeceğim. Çünkü bu söz milletin sözüdür!" açıklamasının altına hangi millî vicdan imza atmaz?
Sağ olasınız Canan Arıtman! Yürek ferahlattınız. Nice demokratik Meclis Kürsülerine...
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: