Perşembe, Aralık 31, 2009

ZAMANDA TÜRK, TÜRK'TE ZAMAN

Günlerdir iletiler, telefonlar alıyorum. Gönderenler-arayanlar sağ olsun...
Eskiyen dünümüze, yeni olduğu zannedilen yarınlarımıza zamanın haberi olmadan bazı sıfatlar yüklenerek tebrîk iletileri-telefonları!...
Düşünüyor, zamanımı yargılıyor, dünümü sorguluyor, yarınlarıma hayallerimi yüklüyor ve görüyorum ki çoğumuz ya rü'yâda uyanığız, yada uyanıkken rü'yâda... Uyanıkken istediğimiz rü'yâyı görmek te güzel, uykudayken hayal ettiğimiz rü'yâmızda uyanıklık ta...
Uykuda veya uyanıkken bir yıl daha geçmişmiş!
Hayret! Hayret ki hayret! Sadece tarih yazarken veya okurken en sondaki iki rakamın yazılışından-okunuşundan başka değişen bir şey yok!
Dünden itibaren geride kalan 365 gün eskitildi ve yarından itibâren korkuyla bekleyeceğimiz 364 gün yenileştirildi birden bire!
Ne dünün eskitildiğinden, ne de yarının yeni sayıldığından haberi olmayan zaman, akıyor, geçiyor ve çark-ı feleği döndürmeğe devam ediyor!
Çark-ı felek dönüyor. Ömürler öğütülüyor. Bu öğütmede değirmen oluğundan çıkan bir şey yok! Demek ki zaman, öğütmüyor, üretmiyor, yok ediyor!
İnsan, yaşadığı zamana hükmetme hayâlî yetkisiyle; ekolojik denge ile oynayabiliyor, cinsi belli nebatın genetiği ile familyası belli hayvanın DNA'sı ile denizin dalgalarla oyduğu sahillerle, derelerin-ırmakların binlerce yılda oluşturduğu mecrâsı ile oynuyor! Kendisine insanlığından dolayı verilen bu yetki hayâli ile oyalanırken zamanın kendisine yaptığını fark etmiyor, fark edemiyor!...
Hükmettiğini zannederek madde ve maddiyâta mahkûmlaşan insan, farkında olmadan oyalandığı bu oyun sürecinde, zamanın kendisini nasıl öğüttüğünü fark edemiyor! Zaman geçiyor, çark-ı feleği döndürüyor, çark-ı felek çarkları arasına aldığı maddî mânevî her şeyi öğütüyor, öğütüyor, öğütüyor!...
Heeeey! Zamanı eskittiğini zannedenler!
Heeeey! Yeni yıl diye zamanı yenilediğini zannedenler!
Bire bî-çâreler! Bire nâçarlar! Gitti diye sevindiğiniz dününüz, gelecek diye sevindiğiniz yarınlarınız; aynı işi yaptı, yapıyor, ya-pa-cak! Giden ömrünüz! Biten sizsiniz!...
Ne yeni yıl vaaar, ne de eski yıl!
Hayâlden başka bir yolla hissedilmesi, kontrolü mümkün olmayan zamana rağmen; Allah(c.c.)'ın bahşettiği aklıma verdiğim hürriyetiyle kendi üslûbum ve Türk tavrımla benim de geçti zannedilen, eskitilen veya yenileştirildiği zannedilen zamana ve bu hayâli meşgûliyet sahibi entellere bir kaç sözüm var:
Her şeye, hatta zamana rağmen; geçen zamanı eskitmeği, gelecek zamana yenilik sıfatı yüklemeği mahâret sayanlara rağmen, olduğu gibi saklamağa, muhafaza etmeğe kararlı olduğum, îmanımla, idealimle, millî ülkülerimle sarıp sarmaladığım zamanımda; mensûbu olmakla iftihâr ettiğim Yüce Türk Milleti'nin, şühedâ emâneti Devletim'in dünü de kutlu olsun, yarınları da...
"Bir zafer müjdesi burda her isim;
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmis zamanın
Hala bu taşlarda gülen rüyanın
Güvercin bakışlı sesszilik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle." (A.H.Tanpınar-Bursa'da Zaman'dan)
"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: