Pazar, Mayıs 16, 2010

DEVLET, "DİZ ÇÖKECEK"MİŞ!...

Millet olarak elbette; "La havle" çekeceğiz çünkü devlet kurmuş ve temsîl yetkisi vermişiz azanı cezalandırsın, düşmanı yok etsin diye kurumlara!...
Devlet de sistem gereği sandıkta görevlendirilen Hükümet'e vermiş bu görevi. O da "açılım"la, saçılımla, ayrıştırmayla veya ayrışmak isteyenlere demokratik destekle meşgûl!
Bölücü-bebek katili-kalleş örgütün siyasallaşmışları, gemi iyice azıya aldılar! Gözlerini kararttılar iyice! "Ege'de coşar, Karadeniz'de taşarız." demişlerdi, ondan önce Diyarbakır'dan; "has..tirin!" çekmişlerdi ama duymazdan gelmişti Kasımpaşalı "One minut"çü Başbakan!
Şimdi de demokratik bölücülerin dokunulmazı; "Diyoruz ki, ... eğer bu politikayı, savaşı sürdürürseniz iddia ediyorum, yemin ediyorum Kürt halkı yaşamı cehenneme çevirecek. Kürt halkı Ortadoğu'da yaşamı kilitleyecek. ... artık hükümetin bakanları TBMM'nin milletvekilleri ve göreceksiniz yarın öbür gün generaller, Türk askerinin o Türk gençlerinin cenazesine gidemeyecekler." derken; dokunulması kolay olan il başkanı sıfatlı bir kuduz ise;
"... Kürtler artık eski Kürtler değil. Diz çöktürmeye çalıştığınız bu halkın önünde diz çökeceğiniz günler çok yakındır." diye tehdît yarıştırıyorlar!
Muğla'da silah patlatıyor, kendi içlerinden birini vuruyorlar! MHP il binası ve Türk bayrağı asılı evleri, iş yerlerini taşlayarak dağıtıyorlar! "PKK burada, Türkler nerede? Türkeş'in piçlerine Muğla mezar olacak!" sloganları atıyorlar! Ne bu sloganları duyan var, ne de dokunulur-dokunulmaz bölücülerin tehdîtlerini!
21. yy. Haçlısı ABD ve AB dikteleriyle çıkartılan yasalarla eli-kolu bağlı polis; belki de Kandil'de törenle karşılananların da aralarında olduğu 200 kişilik PeKaKa'lıya demokratik eskortluk yapmaktan öteye gidemiyor!
Dükkânı tahrip edilen esnafa, henüz "Geçmiş olsun." diyen bir parti temsilcisi çıkmadı! Geçmiş olsuna gidelim denilen siyasiler ise; "Zaten bizden değil!" diye geçiştirdi! Bu kısır siyâsi mantıkla, elbette bekçisiz köylerde kuduruk itler, salya-sümük ürüyerek dolaşırlar! Kendinden olmayan vatandaşın oyuna talip olmayan, zarar-ziyana uğramış vatandaşla hemhâl olmayan bir mantığın, siyâseten başarısı mümkün müdür?
Ana Muhalefet; yetmişi aşkın yaşına rağmen libidosu yüksek Genel Başkanını yeniden göreve getirmek için gayrette, diğer Muhalefet Partisi, Meclis'i çalıştırarak çıkarılmasına kerhen destek olduğu yasalara karşı suçlu olmaktan çekinerek olsa gerek ki olanları sessiz sedasız izlemekte ve hükümetten aldığı yüz ve destekle iyice azıtan bölücü örgüt te şehirlerde hayatı zindan etmekte!...
Siyâsiler demokratlıkları, diplomatlıkları gereği bu tehditleri, olanları, olacakları görmezden geliyor tamam da bu memleketin Cumhuriyet Savcıları, neredeler? Devleti, milleti açıkça tehdît eden bu taşeron bölücülere dur diyecek Kanun adamlarımız neredeler?
Geçerli yasalar, AKP tarafından değiştirilinceye kadar bu suç örgütünün pervâsız temsilcilerine müdâhele etmeye izin vermez mi?
Bu tehlikeli ve tahrikkâr gidişin sonunu gören yok mu? Hafif bir yelle külleri dağılan korlaşmış ateşten çıkan kıvılcımları gören yok mu? Kuvvetli bir rüzgâr eserse -ki estirilmek istendiği çok belli- çıkacak yangından zarar görmeyecek kişi, kurum, bölge var mı?
Devlet olmanın, devlet kalmanın olmazsa olmazı; etrafta düşman bırakmamak, başlıya baş eğdirmek, dizliye diz çöktürmek değil midir ki şimdi bölücü örgüt temsilcileri, devlete diz çöktürmekten bahsedebiliyorlar!
Bu acziyet midir, teslimiyet midir yoksa demokratlık-diplomatlık mıdır?
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN. TÜRK TE TÜRK'Ü KORUSUN.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: