Pazar, Mayıs 30, 2010

GÖZÜN AYDIN HALÛK KIRCI...

Haluk Kırcı tahliye oldu. Haluk'un, ailesinin ve yakınlarının gözü aydın olsun.
1978'de cezaevine girip 32 yıl sonra hürriyetine kavuşan Haluk Kırcı'nın tahliyesiyle ilgili, "Dolma Kalemler"in adâleti tenkitlerini, adâletten şikâyetlenmelerini duyuyorum, duymuştuk, duyacağız!
Daha önceler, Halûk gergef gergef çileyle bir ömrü güzelleştirirken yeri geldikçe; "Onlar benim kahramanlarımdır. Vaz geçmem onlardan." demiştim. Artık demem!
Konuşulacak zamanlarda susan; "Dahası ülkücüleri topluca katleden cânilerin, suçları birleştirilip idam cezasını 10 yıl yatarak çektiklerini, "dolma kalemler"ce de alkışlandıklarını; Haluk Kırcı ve ülkücülerinse aynı demokrat dolma kalemlerce insafsızca linç edildiğini bilirim!" dediğim için beni tenkîd edenler, şimdi çok şey söyleyecekler. Bense susacağım!
Ben; "Heeeey! Atatürkçülükten, laikçilikten, demokratlıktan ve bunların tamamıyla kavgalı devrimcilerle arkadaşlıktan geçinen; ücretlerini Soros'tan, liberallerden, emperyalistlerden, işbirlikçilerden alan ucuz adamlar, dolma kalemler heeyy! Hadi hesâba oturalım! Hadi acılarımızı yarıştıralım! O zor günleri yaşayan ve hayatta olan nesil olarak kırk yıllık yaralarımızı tam kavlamışken hadi -bu kere- kendimiz bir kere daha kanatalım!" diye meydan okuduğumda susanlar, susmakla da kalmayıp beni provokatörlükle suçlayanlar, çok şey söyleyecekler! Söylesinler! Söylemezlerse -ben demesem bile- sayısız kişi onlara korkak diyecek, sayısız "dolma kalem"de demokrattan saymayacaklar! Şimdiden sonra bu konuda ben, susacağım!
Gözün aydın, kefâretin olsun Hâluk! Diyeceğim sadece...
Sevdâmızı anlatmaya gayret ederken; ""Haluk Kırcı" laşır bazan bu Erler! Bir nesli temsîlen bir devirle hesaplaşır "Kurt Duruşu"yla... Kapatıldığı hücresinden dünyaya sığmaz cesâmetiyle..." derken ben, susanlar şimdi yazacaklar, söyleyecekler! Ben, susacağım!
Haluk'a göz aydınlığı dilerken aynı zamanda da helallik isteyeceğim! Bir nesli temsîlen; yerli-yabancı bütün devlet-millet düşmanlarına karşı bir ömrü bedel olarak öderken, ben evimdeydim! Çoluk çocuğumun içindeydim. Adına hasret giderme diye lakap taktığım sahte ciğerliliğimle, yazdıklarını okumaya çalışıyordum!
Firar Zamanı'nda anlattığın; "En sona, o günlerde henüz altı yaşına bile basmamış olan küçük kara kızım kalmıştı. ... Ama o çıkıp gitmek yerine, ani bir hareketle ellerini bacaklarıma doladı, çenesini göbeğimin altına gömdü, başını kaldırıp iri, parlak, kara gözlerini gözlerime dikti ve tarifi imkânsız hüzünlü bir yüz ifâdesiyle; "Baba, göbeğini özleyeceğim!" dedi." satırlarınla ağlayabiliyordum sadece... Lütfen hakkını helâl et!
Gözün aydın Haluk! Bir kiralık devrin cinnetine, bir nesil adına aslanlar gibi direnerek, "Kurt Duruşu"nla, bedelini ödeyerek Türkiye'ye hoş geldin!
Hiç bir şey, bıraktığın gibi değil! Gerçi; düğün görüp oynamış, cenâze görüp ağlamış biri olarak sen, göreceklerinden şaşırmayacaksın emînim ama yine de çok şey, çok değişti Haluk!
Değişmeyenleri, eskimeyen-eskitmeyenleri tenkît edecek kadar değişenlerimiz var göreceksin!
Bu satırlarımı, seni karşılayanların, cezaevinden çıkaranların içinde olamayışımın özürü-mazereti say olmaz mı? Hayatımda kendimi savunmadım bilirsin ama sana savunma yapmak zorundayım ve söz bulamıyorum!
Boş ver be Haluk!
Ben de dahil, sakın kimseyi affettiğini falan söyleme! Kırgınlığını da söyleme ki muhatap aldıkların kendilerini bir şey zannederek bir şeyleşmesinler!
BOP Eş Başkanı Başbakanı olan, Irak'ı işgâl eden, müslüman kadınlara-kızlara tecâvüz eden ABD'li askerlere dua eden Cumhurbaşkanı olan, CHP'yi "Sosyalist sol"la buluşturan Ana Muhalefet Genel Başkanı olan; çoğu öldüğü için bulamayacağın, bulduklarını da çok değişmiş olarak bulacağın Ülkücüleri olan Türkiye'ye, aramıza hoş geldin!
Kefâretin olsun Haluk. Ailenin de gözleri aydın olsun. Şimdiden sonra huzurlu, "kara gözlü küçük sevgili"nle, mutlu ömürler dilerim.
"Halbu ki yoldaşını bırakıp dönenlerin...."
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN. TÜRK TE TÜRK'Ü VE "EVİMİZİN EVİ"Nİ KORUSUN.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: