Salı, Şubat 15, 2011

AKIL KARIŞTIRAN MASKELİ UĞRAŞ!...

Atatürk ve Cumhuriyet kazanımlarına karşı yıllardır gizlice sürdürülen direniş, son yıllarda açıktan saldırıya dönüştü! Görülen o ki sistem nerdeyse mağlûp olmak üzere!
Millet, devlet, vatan ve bağımsızlık uğruna canını, ikbâlini, istikbâlini fedaya hazır evlâtları olduğu sürece, "Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak" şartını benimsemiş Türk Milleti, sonsuza kadar varolacak, varolduğu sürece devletli olacak, devletli kalacaktır.
Tarihte de geçici darlıklar, yönetim gevşekliğinden şımararak başkaldırılar olmuştu. Yine bir yetersiz yönetim söz konusu ve bundan faydalanmak isteyen şımarıklar var! Defalarca olduğu gibi bu da; "Başlıya baş eğdirip dizliye diz çöktürmek" kuralıyla telâfi edilecektir.
Bizi bunaltan, canımızı sıkan, -sanki- sistemin can çekişmesine seyircilik ve tanıklık ediyoruz!
Okyanus ötesinden "Küreselcilerle milliyetçiler mücâdelesi" diye tarif edilen bu süreçte, yakın komşularımızda olanlara da bakarak akıl karışıklığından net saf tutamadığımız için öfkeleniyoruz!
Türk Milliyetçileri-Ülkücüler, sistemle girişilen bu kuralsız-maskeli mücâdelenin neresindedir? Neresinde olmalıdır? Türk Milliyetçilerinin cevap aradığı soru bu!
Türk Milliyetçiliğinin ideali, "devlet-i ebed-müddet"tir. Bu ülküde; Mete Han, Bilge Kaan, Attila, Sultan Alparslan, Osman Gâzi, Başbuğ Atatürk ve Başbuğ Türkeş ile ülküdaştırlar.
Teslîm olmuş, toprakları parçalanıp paylaşılmış bir imparatorluk molozlarından hür bir Türk devleti çıkaran ve yönetimini millete vermek için Cumhuriyet ilan eden Atatürk ve arkadaşlarının; onlardan önce de Yedi Düvel'e karşı birbuçuk milyondan fazla şehit vererek savaşan ceddimizin Atatürk ve arkadaşlarına bıraktıkları, onlardan da verâseten bize intikâl eden mîrasa ne kadar sâdıklar?
Sadâkatlerini "Birinci 12 Eylül" öncesi binlerce can, onbinlerce ikbâl, yüzbinlerce istikbâl feda ederek ispat etmiş Ülkücülere, sistem ne yaptı?
Testiyi kıranla, suyu getirene aynı davranan; devleti savunanla, temeline dinamit koyana aynı şiddet ve hiddetle saldıran sistem miydi? Yoksa bir yerlerden emir alan işbirlikçi, devlete, millete, Atatürk'e ihânet eden fertler miydi?
Akıl karışıklığına sebepmiş gibi; devlet, millet, halk nedir? Sorusunun cevabı da muğlâk! Akıllar bu yüzden de karışık! Lügat ve sözlüklere göre;
Halk: I)
Bir ülke içerisinde yaşayan değişik soylardan insan topluluklarının her biri. ( Amerika Birleşik Devletleri'nin halkları, Bağımsız Devletler Topluluğu'nun halkları ) II) Belli bir bölgede veya çevrede yaşayanların bütünü. (mahalle halkı-kasaba halkı) Bu anlamıyla halk; yuttaş ile toplum arasında kalır. Millet kavramı içindeki yurttaşta tabiiyyet zorunlu iken halk olmak için tabiiyyet ve kan bağı gerekmez.
Millet:
I) Aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus. "Millet; dil, kültür, mefkûre birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkîl ettiği bir siyâsi ve içtimâi heyettir." (M. Kemâl Atatürk)
Millet ile halk arasındaki bu büyük fark kavrandıktan sonra; geniş bir coğrafyada yaygın olarak yaşayan Türklerin hepsine Türk Milleti denir. Mesela; Amarikan Halkı-Amerikalı olur ama Amerikan milleti olmaz. Türk Milleti denir ama asla Türk Halkı, Türkiyeli denilemez! Israrla diyenler de kırk yıldır, planlıca dayatılan; "halklar, halkların kardeşliği, halklara eşitlik, halklara özgürlük" şeklindeki ayrıştırıcı hezeyânlara ortak olurlar!
Asıl önemli ve can alıcı nokta ise; Atatürk'ten mîras, Türkeş'in ömür boyu savunduğu, "Türk Milletinin hakimiyeti"ne karşı yapılan, "sistemle demokratik mücâdele" maskeli uğraşta Türk Milliyetçilerinin, Ülkücülerin bütünlüğü yokmuş görüntüsüdür!
Cumhuriyet ve sistem adına hayâti bir önem taşıyan önümüzdeki seçimlerde, bütünlük sağlayabilmek için; hedef birliği, siyâsi hasmın belirlenmesi ve sisteme karşı tavrın şekli netleştirilmelidir. Bu konuda daha çok sözümüz var.
"TÜRK'E BAŞ OLAMAZ TÜRK'ÜM DEMEYEN."
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: