Pazartesi, Şubat 21, 2011

"BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR..."

Ülkücüyüm ben! Türklük gurur ve şuûrunu, İslâm ahlâk ve fazîletini râm eden bir fikri, yaşam şekli edinmiş bir Türk’üm... "Küfr’ün karşısında susmak, dilsiz şeytanlıktır." öğretisini yürekten kabullenmiş, aslâ susmamış ve susmayacak bir Türk’üm!...
"Yüksek Türk! Senin için yükselmenin hududu yoktur." diyecek kadar Türklüğüyle övünen Atatürkçe düşünen bir Türk’üm! Başbuğ Türkeş'in; "Ben Türk Milleti’ni; sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvet-hile ile çiğnenen çiğnetilen hukuk düzenlerine, ahlâktan mahrûm hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir ekonomiye çağırmıyorum. Türklük gurur ve şuuruna, İslâm ahlâk ve fazîletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe-kardeşliğe, kısaca Hak yolu, Hakikat yolu, Allah Yolu’na çağırıyorum." dâvetine gönüllü katılmış bir Türk’üm. Ülkücüyüm ben...
Muhteşem Türk Atatürk’le, Başbuğ Türkeş'le ülküdaşlığın şerefini taşıyan bir Türk’üm. "Muhtâc olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda mevcûttur." tarifine uyarım! Adamcılığı, kişiciliği yok ederek bütün sevenlerini ülkücüleştiren Başbuğ’un târifine göre ülkücü bir Türk’üm...
"Her türlü emperyalizme, her türlü kültür emperyalizmine hayır." diyen bir fikrin mensûbu olmakla onurlu bir Türk’üm...
İşbirlikçiye kızarım! Türklük gurûrundan nasipsizleri bağışlarım! Çünkü onlar, yaşayamadıkları gururun sahiplerinden korkarlar! Korkana, aman dileyene kılıç çalmayacak kadar kendimden emîn bir Türk’üm! Köpeğim beni ısırdığında baytara götürür aşısını-tedavisini yaptırır, kapımda yerine bağlayarak yalını-yemini veririm. Kudurmuşsa itlâf ederken eli titremeyecek kadar adâletli bir Türk’üm...
Ne kimsenin kapısında bekler, ne de kimseyi kapımda bekletirim. Şahsî mallarımdan gözüm kapalı vaz geçmeyi ama milletin olan bir karış çorak toprak için savaşı namus meselesi saymayı, Mete Han’dan öğrenmiş bir Türk’üm!...
Tarihle yaşıt, yaşım kadar tecrübeli, tecrübem kadar hatasız; hasmın her hamlesine, karşı hamleyi yapabilecek kadar savaş ustası, yendiğime hakaret etmeyecek kadar asîl, yenildiğimde meşrû savaş alanlarında intikama yemin eden onurlu bir Türk’üm!...
Ceddime kinini unutmayarak intikama soyunmuş Haçlı’nın; bize yaptıklarını, bizim yaptıklarımızı unutmayacak, unutturmayacak kadar akıllı Türk’üm!
Türklüğümü hedef alanın soyunu, milletliğimi hedef alanın etnik yapısını hedef alacak kadar deneyimli bir Türk’üm!... Maide Suresi’nde târif edilecek kadar Tanrı katında özel, Hz. Muhammed(s.a.v)'den dua ve övgüler alacak kadar güzel bir milletin mensûbu bir Türk’üm...
"Yegâne fahrim ve servetim, Türklüğümden başka bir şey değildir." diyecek kadar Atatürk'çe Türkçü; "Ne mutlu Türk’üm diyene." diyeni baş tacım edecek kadar "Milletçi" bir Türk’üm.
Ülkücüyüm ben...
"Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak" inancımla, cansız bedenim toprağa düşse de vaz geçmeyecek kadar bağımsız karakterli bir Türk’üm!...
Şairleri Lamartine'in; "Türkler bir ırk ve millet olma haysiyetiyle yeryüzünün en şerefli insanlarıdır. Karakterleri pek asîl ve pek yücedir. Onların yurdu efendiler diyârıdır, kahramanlar, şehitler ülkesidir. Bence insânîyete şeref veren böyle bir milletin düşmanı olmak, insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır. Böyle bir lekeden Allah beni korusun." târifini unutan Fransızlar ve AB'ye, geçmişini inkârı entellik sayan yerli kiralık beyinlere, "dolma kalemler"e hatırlatmayı görev sayan, üşenmez bir Türk’üm...
"Deme bana Kayı, Oğuz, İlhanlı/ Türk’üm. Bu ad, her unvandan üstündür;
Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı/ Türk Milleti, bölünmez bir bütündür."
Atatürk, Türk; Türk ulu ve ben Türk’üm şükürler olsun. Ben, üstelik Ülkücüyüm de...
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: