Pazartesi, Şubat 07, 2011

"KİFÂYETSİZ MUHTERÎSLER"

Gerçekten millî saydığım Yerel Basın'ı, "Yaygın Basın"dan daha fazla önemseyerek takip ederim. Yerel Basın sâyesinde hatırladığım "Dunning-Kruger Sendromu"nu, harika zamanlamasıyla ben de hatırlatmak istedim.
Bu sendroma, Anadolu-Türk ferâseti; "Câhil Cesâreti" der.
Psikolog Justin Kruger ve David Dunning, Cornell Üniversitesi'nde yaptıkları bu çalışmaları ile 2000 yılında Nobel Ödülü aldılar. Dunning ve Kruger'in Aralık-1999' da yayımladıkları teorilerine göre; "Cehâlet, gerçek bilginin aksine bireyin kendine güvenini artırır." Değişik alanlarda yaptıkları araştırma ve testlerle de şu sonuca varırlar: "Niteliksiz insanlar, ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler, niteliklerini abartırlar./ Gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan âcizdirler./ Eğer nitelikleri bir eğitimle artırılırsa, aynı insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar."
İki uzman psikolog, daha sonra bu teorilerini öğrencileri üzerinde test ederler. Üniversiteden öğrencilerine sınavda bazı sorular sorarlar. Test bittikten sonra öğrencilerden, sonuçta ne kadar başarılı olacaklarını tahmin etmelerini isterler. En başarısız öğrencilerin, testin % 60'ına doğru cevap verdiklerine eğer günlerinde olsalar % 70'ine doğru cevap verebileceklerine inandıklarını; en başarılılar yani en az % 90 doğru cevaplayan öğrencilerin ise testin % 70'şine doğru cevap verdiklerine inandıklarını görürler! Dunning ve Kruger bu durumu; "Kronik kendi kendini değerlendirme yeteneksizliği"ne bağlarlar.
Asıl ürkütücü olan ise bu, "yetersizlik + haddini bilmeme"nin meslekî açıdan dayanılmaz bir itici güç olduğunu görürler! İşlerinde çok iyi olduklarına yürekten inanan "yetersizler"in; kendilerini ve yaptıklarını övmekten, her işe atılarak öne çıkmaktan ve lâyık olmadıkları mevki ve makamlara talip olmaktan çekinmediklerini; bunu kendilerine bir hak olarak gördüklerini, istemeyi uyanıklık saydıklarını tesbit ederler!
Dunning-Kruger Teorisi'ne göre Kifâyetsiz Muhterisler: "Gücünü delegasyon bahânesinden alır. Ekibinin orkestra şefi havalarına girerler./ Çok gürültü-patırdı eder, çok şey yapıyormuş havası estirirler./ Koridorlarda düşünceli edalarıyla hızlı hızlı yürürler./ Ne olursa olsun önceden biliyormuş ve hazırlıklıymış gibi davranırlar./ Üstlerine karşı çok nâzik-kibar, astlarına karşı ise acımasız ve kabadırlar./ İktidar ilişkileri ve göstergeleri onlar için çok önemlidir. Astlarına kimin üst olduğunu sık sık hatırlatmayı severler./ İlk denemede başarılı olamazlarsa, başarısızlığının belgelerini yok etmeyi unutmazlar./ Talimatlarını post-it ve e-posta ile verir böylece astlarıyla yüzleşmekten kaçarlar./ Toplantılarda başkalarının sözlerini tekrarlamak pahasına da olsa son sözü onlar söylerler."
Yine Dunning ve Kruger'e göre gerçekten bilgili ve yetenekli kişiler ise alçakgönüllü ve özverili davranarak kendilerinin fark edilmelerini bekler ve "Kifâyetsiz Muhteris" üstleri tarafından ihtirassız olmakla suçlanırlar!
Bu tarifler, size de birilerini hatırlatmıyor mu? Yıllardır; idealistle-ülkücüyle, şahsî istikbâl için siyâset yapanlar arasındaki fark ve çekişmeyi anlatabilmek için niye yırtındığımıza da cevap olabilir mi bu sendrom?
Teoriyi en son Alişan Birlik'in "At Hırsızı" romanında okudum. Bu vesîle ile meraklı dostlara, -bazı kurgu eksikliklerine rağmen- sadece bu teoriyi aktardığı için bile okunmasını tavsiye ederim.
Selâm, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Hiç yorum yok: